Beşiktaşlı bazı yazar-çizerler, yorumcular, eleştiriyi, "Hakemler Beşiktaş'ın 2 puanını çaldı" noktasına kadar götürerek, "kulüpçü olmanın", zaman zaman izanı da, insafı da "yok ettiğini" gösterdiler!.. (Bunu "sadece" Beşiktaşlı olanlar mı yaptı; hayır; geriye dönüp bakalım, çok zaman Galatasaraylısı da, Fenerbahçelisi de, Trabzonlusu da yapıyor ve ne yazık ki, yapmaya da devam edecek.) Maçtan sonra, bütün bir gece boyu, TV'lerde "geri al, yavaş, gene oynat" gösterileri yapılınca, anlaşıldı ki; hakem Bülent Yıldırım, "iki golü de iptal etmekte haklı!.." "Kitaba göre" iki golde de faul var; biri atılırken, öteki atılmadan hemen önce!.. Yani, "Beşiktaşlıların, hakem için söyledikleri" külliyen yanlış ve Bülent Yıldırım'a en azında "özür" borçlular!.. Tıpkı "Hakem bizden özür dilemiş" diyen, "diyebilen" Ertuğrul Sağlam gibi!.. Ama Beşiktaşlıları fena hâlde mahcûp eden "bu açık" tabloya rağmen, onların da "haklı oldukları" bir taraf var: Galatasaray'ın, iki haftadır "farklı kazandığı" üst üste iki maçta, "önce" Selçuk Dereli'nin, sonra Yunus Yıldırım'ın "çalmadıkları" ofsaytlarla, faullerle bezeli ve de "sayılan" 3 golü var!.. Senin "iki golün", üstelik "kıl payı" faullerle sayılmayacak, şampiyonluk yarışındaki en büyük rakiplerinden birinin "iki haftada üç golü", ikisi "çok bariz" faul ve biri "kıl payı" ofsayt olduğu hâlde sayılacak; olur mu?.. 3 golün ikisi "ilk gol", üçüncüsü "ikinci" gol ve de Kocaelispor ile Konyaspor'un dirençlerinin kırılmasına sebep olan "kritik" goller!.. Burada duralım ve Beşiktaş ile Galatasaray'ın 3 maçını yöneten hakemlerin yerlerini değiştirelim ve "çaldıkları ya da çalmadıkları" düdükleri uygulayalım: "Nonda ve Baros'un bariz faullerini görmeyen ve çalmayan" Selçuk Dereli ya da Yunus Yıldırım, Beşiktaş'ın maçının hakemi olsalar "Nobre'nin o kıl payı faullerini çalmayacaklar"; Beşiktaş da "üç puanı" alıp gidecek; buna karşılılık Bülent Yıldırım, Galatasaray'ın "Kocaelispor ve Konyaspor maçında attığı ve bariz faul olan iki golü ile kıl payı ofsayt olan golünü saymayacak", sarı - kırmızılılar "sonunda ne olacağını hiç bilemeyeceğimiz" bir skor dezavantajı içinde, "direnci kırılmamış" iki rakiple "maç boyu" mücadeleye devam edecekti!.. Gene de "bu iki maçta 3'er puan alabilir" miydi; alabilirdi!.. Ama işte o kadar; "alabilirdi!.." Yani "alamayabilirdi" de; tıpkı Antalyaspor maçında olduğu gibi!.. "Hakem hatalarını" sadece bir maç içine sıkıştırmak ve "hakemi yerden yere vurmak" çoktan beri "vazgeçtiğim" bir durum!.. Yukarıda yaptığım gibi "mukayeseli" bir tablo içinde "eleştirmek"; işte, ona her zaman varım!.. Ya da "kasıt" hissettiğimde yazmak, hem de "ağır yazmak", işte ona da varım!.. Mesela, "son haftalarda ortaya yeniden çıkan" ve "kafalarda soru işaretleri bırakan" birbiriyle "çelişkili oldukları" açıkça belli olan "bir yığın" Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu ve Tahkim Kurulu kararları gibi!.. Bundan önceki federasyonları çok hırpalayan ve erozyon sürecine sokan Merkez Hakem Komitesi - Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu - Tahkim Kurulu üçgeni, Mahmut Özgener Federasyonu'nu da sarmalamaya başladı!.. Soru şu; "çanlar" kimin için çalıyor?..