Biraz utanmaları, biraz sıkılmaları gerek!.. Koca koca adamlar, "kendi acizliklerini" gizlemek için, devleti, savcılarıyla, polisleriyle, jandarmalarıyla "acz içinde göstermek için" senaryolar yazıp, oynamaya çalışıyorlar!.. Neymiş; "Küfürü önlemek için verilen para cezaları çok ağırlaştırılınca, hatta sonunda puan silme olunca, tribün çeteleri, kulüp yönetimleriyle pazarlığa girişiyorlarmış, cezanın onda birini istiyorlarmış, verilmeyince olay çıkarıyorlarmış, falanca kulübün başkanı, filanca kulübün hocası bu olayları yaşamışlar!.." Eeeee?.. E'si şu; "Küfür için konulan ağır cezalar eskiye dönmeli ve puan silme kalkmalıymış!.." Yani, koca kulüpler, koca tribünler, koskoca devlet "bir avuç tribün serserisine teslim olmalıymış!.." Yazının başında "hafif yazdım"; ortada tam bir utanmazlık var!.. Bunları söyleyen başkanları, yöneticileri, hocaları "kulaklarından tutup" spordan, futboldan öylesine uzaklara atacaksın ki, bir daha başkası çıkıp "zavallılığı ortaya koyan" böyle sözler söylemeye cesaret edemesin!.. Bir Anadolu kentinde, "her hafta maça gelen, deplâsmana giden seyirci sayısı belli." Hatta "kimler oldukları" bile belli. Bunların içinde "tribün anarşisinden sabıkalı olanlar", kulüplerden beslenmeyi adet hâline getirenler, bu yolla geçinenler de belli. Eeee?.. Bitmedi; kulüp yönetimlerine, bizzat başkanların, yöneticilerin, hocaların söylediği üzere, "şantaj yaparak" para isteyenler "gaipten mi ses veriyorlar"; onlar da belli değil mi?.. "Para verilmeyince", tribünlerde olay çıkaran, koro hâlinde küfür edenleri tespit etmek o kadar mı zor?.. Koyarsın her tribüne 3 tane kamera, ağzını açanı da, kıpırdayanı da tespit eder!.. "Sporda, tribünlerde şiddeti önleme kanunu" çıktı; o kanunda "her şey" tarif edilmiş ve cezaları da konmuş!.. Bu şantajcıları, bu tehditçileri, bu çeteleri, bu serserileri (ki çoğunu herkes biliyor ve tanıyor), kameralarla da tespit ettikten sonra, statlara sokmamak, aksine hapishane koğuşlarına göndermek o kadar mı zor?.. Sen, valilerinle, emniyet müdürlerinle, savcılarınla "bunları yapma", dön Federasyon'a de ki; "Cezaları indir ve de kaldır!.." Aşk olsun!.. Hem de binlerce defa aşk olsun!.. Çetelere, serserilere teslim olan bir devlet hâline mi sokacağız, koca Türkiye'yi?.. Üç - beş yüz çapulcuya teslim mi edeceğiz tribünleri?.. Bugün yöneticiler, kulüpler, ondan da öte devlet, bu tavizi verirse, işin sonu ne olur?.. Yarın aynı serseriler, aynı çeteler gelip kulüpleri teslim almazlar mı?.. Kulüpler Birliği Başkanı Özhan Canaydın'ı da "bu çirkin senaryonun baş oyunculuğuna soyunduranlar" utanmalıdırlar; elbette onlardan daha çok da Özhan Canaydın kendi kendine sormalıdır; "Ben ne yapıyorum?.. Fair play ödülü sahibi olan ben, küfüre ve şiddete yeşil ışık yakacak, tribünleri çetelere teslim edecek bir girişime nasıl öncülük ederim?.." Spor medyasına da şaşıyorum!.. Yıllar yılı "tribünlerde şiddetin ve düşmanlığın küfürle başladığını" yazıp çizerek, "önlenmesi için her tedbirin alınmasını" isteyenler, şimdi hiç sıkılmadan tersini söyleyerek, yazıp çizerek "Bu cezalar ağır, indirilmelidir, puan silme kaldırılmalıdır" deyip duruyorlar!.. Tam bir "Çevir kaz yanmasın" oyunu!.. Devlet de, Federasyon da "ne pahasına olursa olsun" bu tavizi vermemeli, çetelerin, serserilerin, çapulcuların şantajlarına boyun eğmemelidir!.. "Nabza göre şerbet veren" kulüp başkanları ve yöneticiler bugün vardırlar, yarın olmayacaklar!.. Sporu, futbolu kurtarmak onların umurunda değil!.. Onlar kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar, acizliklerini, beceriksizliklerini örtmek istiyorlar!.. Devlet, onların istediklerine "Evet" derse, bundan sonra meydana gelecek tüm kötülüklerin, şiddet olaylarının sorumlusu, hatta suçlusu durumuna düşecektir!.. Buna izin verilemez!.. > Ersun Yanal!.. Kimsenin Ersun Yanal'ın hocalığına itirazı yok!.. İtiraz onun kişiliğine ve bu kişiliğin aksettiği aynadaki bazı görüntülere!.. "Ona inanan güvenen" yönetimleri mevsimin ortasında "cascavlak" ortada bırakarak başka takımlara gidişine!.. "Mukavele yapıp söz verdikleri kulüpleri" Ersun Yanal ile beraber bırakıp gitmeyen yardımcılarına küsmesine!.. Onların musalla taşındaki cenazelerine "küs olarak gelip", timsah gözyaşları dökmesine!.. Son yılların "TV'lere, spor sayfalarına akseden" teşvik primi iddiaları ile bağlantılı "3 maçta" takımlardan birinin hocasının "rumuzla yazıldığı" şekilde "E.Y." olmasına!.. "Getirdiler, dağıttım" sözünün ona ait olmasına!.. Hakan Şükür olayında, birilerinin kulaklarına fısıldadığı gerçekleri, kamuoyu ile "cesaretle" paylaşmamasına, bazı kişilerin ve yarım yamalak sözlerin arkasına saklanmasına!.. Çalıştırdığı Vestel Manisaspor bugün ligin tepesinde!.. Aculluk yapmayalım!.. Şu anda 4 Büyükler "futbol olarak" kriz yaşıyorlar; bakalım düzeldiklerinde ne olacak?.. Kayserispor dahil, altında olan 5 takım da hem ligde, hem Avrupa Kupaları'nda mücadele ediyor; Vestel Manisaspor ise sadece lig kulvarında!.. Ya da, "Vestel Manisaspor" yüklemeli bir "erken forma girme" tablosunda görüntü veriyorsa ve "düşüş başlarsa" ne olacak?.. Biraz bekleyelim, hele ligin ilk yarısı bir bitsin; kim nerede ve nasıl hep beraber göreceğiz!.. Vestel Manisaspor "gene aynı yerde" ve de Ersun Yanal da Manisa'da ise, işte o zaman "bütün alkışlar" hem de haklı olarak Ersun Yanal'a!.. Biraz sabır!.. > Geç kalmanın sebebi!.. Olimpiyat Stadı'nda Galatasaray - Bordeaux maçı öncesi ve sonrasında yaşanan rezaletin ardında kalanlar hâlâ konuşuluyor, tartışılıyor!.. Fıkralar, anekdotlar yığınla!.. İşte "gerçek" bir olay!.. Rezalet gecesinden 24 saat sonra, çoğunlukla Galatasaraylılar'ın bulunduğu bir davete, Galatasaray'ın genç ve tanınan bir üyesi, davet saatinden epey sonra gelir!.. Başkan Özhan Canaydın, genç üyeye "Hoş geldin" derken, ekler: "Neden geç kaldın?.." Özcan Karamahmutoğlu cevap verir: "Olimpiyat Stadı'ndan ancak gelebildim, sayın başkanım!.." Herkes gülmekten kırılırken, Özhan Canaydın da tebessüm eder; "Seni şeytan seni!.." > Keşke Galatasaraylı olsa!.. Sadettin Saran'ı Fenerbahçe'den bu defa "kesin şekilde ihraç etmek için" yeni bir senaryo sahneye kondu!.. Görülen odur ki, Aziz Başkan bu defa emeline nail olacak!.. Fenerbahçe'yi, "Fenerbahçeliler'in hasretle yandığı" Avrupa başarılarına götürebilecek "tek insan olan" Saran'ın ipi çekiliyor; yazıklar olsun!.. Zaman zaman düşünürüm; Aziz Başkan gibileri ile Fenerbahçe'nin "Avrupa'da başarılı olması" ve bir kupa kaldırması mümkün değilken, "aynı başarısız gelecek" Özhan Canaydın başkanlığındaki Galatasaray'ı da bekliyorken, acaba Sadettin Saran "Galatasaray Başkanı olsa" ne olurdu?.. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, Galatasaray müzesinde, UEFA Kupası ile Süper Kupa'nın yanına büyük bir ihtimalle "Şampiyonlar Ligi Kupası" da gelirdi!.. Saran'ı tanımam, bir defa karşılaşmışlığım ya da telefonla konuşmuşluğum yoktur, ama iş hayatında yaptıkları, kulüpçü olarak görüşleri, okuduğum, dinlediğim açıklamaları ve "onu yakından tanıyanların" söyledikleri ile "geldiğim nokta" budur!.. Temenni ederim ki, Fenerbahçe onun kıymetini bilsin!.. Bilmezse, "bilecek" bir başka Türk kulübü çıksın!..