Çare; atletizm ve basketbol şûraları…

Sesli Dinle
A -
A +

Bir Türk vatandaşı, bir zamanların spor yazarı, bugünün “spor da yazan” gazetecisi olarak hayatımın en mutlu süreçlerinden birini yaşadım, geçtiğimiz haftanın son günlerinde…

 

Voleybol Kadın Millî Takımımızın Belçika’dan getirdiği “Avrupa Şampiyonası Kupası”, Türk sporunda, “istenirse, organize edilirse, iyi yönetilirse ‘konulacak hedeflere Avrupa ve dünya zirveleri de dâhil olmak üzere’ nasıl ulaşılabilineceğini” gösteren bir büyük ve tarihe geçen örnektir…

 

Voleybol Federasyonu Başkanı Mehmet Akif Üstündağ başta olmak üzere, yöneticilerimize, antrenörümüze, Avrupa’nın göbeğinde ışıl ışıl parlayan ve koca bir ülkeyi, Türkiye’yi bütün bir gece boyu pırıl pırıl yapan millî oyuncularımıza, binlerce teşekkür, yetmez; binlerce şükran…

 

Peki… Önümüzde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılını da parlatan böyle bir örnek varken, mesela ve neden “sporların anası olan” atletizmde, “spor branşlarının futboldan sonra en yaygını olan” basketbolda yıllardan beri “yokuz”; neden?... Neden?.. Neden?..

 

Bu ülkenin milyonlarca lirasını harcayan, ama ne yazık ki, “sporcularımızı götürdükleri uluslararası organizasyonların yolculuklarını, ‘hiçbir başarı gösteremeyerek’ âdeta ‘turistik’ seyahatlere çeviren” atletizm ve basketbol federasyonlarını yönetenler “o koltuklarda oturmaya” devam ediyorlar, sebebi nedir ve daha ne kadar sürecektir?..

 

Bakınız,  yıllardır Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi (TMOK) Fair Play Komisyonu Başkanlığını yapan “duayen spor yazarımız” Erdoğan Arıpınar “bu acı tablo” için “Türk Atletizminde Devrim Şart oldu” başlıklı yazısında neler yazmış… İşte okuyunuz…

 

“Atletizm tarih boyunca sporların anasıdır. Arkeolojik çalışmalarda karşımıza çeşitli atletizm dallarında hep sporcu atlet heykelleri çıkar. Türkiye’mizde ise 1870’de Galatasaray Lisesi’nde öğretmen Curelle ile başlayan ilk atletizm atılımı, 1900’lerin başında modern manada gündeme gelmiş, 1912 Stockholm Olimpiyatlarında Türk atletleri yarışmışlardı. Bu yıl 100. yılını kutlayacak 1924 Paris Olimpiyatında Türk ekibinde başta merhum Ömer Besim Koşalay olduğu hâlde atletizm ekibi yer almış, daha sonra Macar antrenör Ratkai Gula’nın eğitimci olarak federasyonda görev alması ile değerli atletler yetişmeye başlamıştı. 100 yıllık cumhuriyet tarihinde Türk atletizminin kayda değer (1948 Londra Olimpiyatlarında merhum Ruhi Sarıalp’in 3 adımdaki bronz madalyası) tek başarısı vardır. Atletizmde son olarak (2008 Pekin’de 2 gümüş, 2012 Londra’da 1 altın bir gümüş madalyayı dopingden kaybetmiştik) Amma; özellikle 2021-23 dönemi, maalesef yönetim yetersizliği ve hataları ile atletizmde siyah bulutlar getiriyor.

 

Konulara rahmetli kardeşim Cüneyt Koryürek gibi cesaretle eğilen birkaç atletizm bilen ve seven Öcal Uluç ve Necdet Ayaz gibi yazarlardan başkası da görünürde yok! Türk atletizminin artık tüm atletizm gönüllülerinin katılacağı bir devrime ihtiyacı vardır. Her söylentiye değil, belgelere; Dünya Atletizm Federasyonu’nun cezalarına ve kararlarına bakmamız lazım. Konu; ‘devleti yönetenler adam kayırıyorlar’ gibi suçlanmalara kadar varmadan toplanacak bir şûra ile Türk atletizminin hem yönetim kadrosu yenilenmeli, hem de gelecek planı çizilmelidir. Başta Fenerbahçe ve ENKA, Galatasaray ve diğer iyi niyetle atletizm branşına yer veren spor kulüpleri bu şurada yer almalı, seslerini yükseltmeli ve Türk atletizmine destek vermelidirler. Bu devrimi ve Türk atletizmini layık olduğu çizgiye ulaştıracak olan çabaları alkışlamaya hazırız.”

 

Evet, şimdi sormak hakkımız; Sevgili Arıpınar’ın bu “gerçekleri yansıtan” görüşü ve “Atletizm Şûrası” önerisi için ne diyorsunuz Sayın Bakan’ım, Sayın Genel Müdür’üm?...

 

Tez elden atletizmde, basketbolda bu şûraları toplayınız ki, “Voleyboldaki büyük başarıya denk” başarılar, atletizmde de, basketbolda da gelsin; gelecektir de…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.