>> OCALU boşluk yorumunu yaz Turkcell, Telsim, Avea 2866'ya gönder (4 SMS/ 8 Kontör) -------- Beşiktaş, Süleyman Seba'nın mirasını hovardaca yiyen yöneticiler elinde, "görünen" bir sona doğru hızla sürükleniyor. Bu gidiş devam ederse, hiç kimsenin şüphesi olmasın ki Beşiktaş, Galatasaray'dan da "beter" duruma düşecektir. Süleyman Seba'nın büyük mücadeleler verip bin bir güçlükle, her türlü insafsız ve çirkin saldırıya göğsünü siper ederek kurduğu Beşiktaş Kulesi, temelinden her gün bir taş çekilerek, iskeletinden her ay bir kolon kesilerek "tehlike ve risk sınırlarını çok aşan" bir hâle getirildi. Kulüp kasasından, kulübün muhasebe defterlerinden, Çarşı'sına ve tribünlerine kadar uzanan "sis", camiadan gizlenmeye çalışılan acı gerçekleri artık örtemiyor. Ne yazık ki, Seba sonrasının başkan ve yöneticileri, çağdaş kulüp yönetimi ilke ve kurallarından habersiz oldukları için, gelinen bu noktayı, "kendileri bile şaşkınlıkla karşılıyor" ve şu basit soruya cevap bulamıyorlar: "Neden?.." Ne yazık ki, Beşiktaş medyası da "genel çizgileri ile" bu giderek hızlanan "hazin" gidiş konusunda "kayıkçı kavgası yapmaktan öte", ciddi hiçbir fikir üretemiyor. Genellikle "popülist yaklaşımı" bile abartıp, "en yanlış, en hatalı tavır ve hareketlerde dahi" Çarşı Grubu'na "söz söyleyemeyen", ne söylemesi, hatta "söyletmeyen", bol bol "öven" siyah - beyazlı kalemşorların kulübün bu hâle düşmesindeki sorumluluğunun da inkârı mümkün değildir. Mesele, "Bunlar gitsin, şunlar gelsin" demenin ve "böyle bir gelişmeyi beklemenin" çok ötesindedir. Mesele, Beşiktaş gibi bir kulüpte Çarşı'nın ve tribünlerin kullanılarak, "Seba gider, dertler biter" baskınıyla, sandık darbesi yapılabilen çarpık sistemin tasfiye edilmesidir!.. Bu yapılmadıkça, yapılamadıkça, Beşiktaş'ın düze çıkması zordur. Zira, "bu yapılmaz ise", Beşiktaş'a Beşiktaş camiasının "ortak aklı" sahip, Beşiktaş Genel Kurulu da hakim olamaz. Aslında bu tablo, sadece Beşiktaş'ın meselesi de değildir. Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın, Trabzonspor'un da "sistem" bakımından Beşiktaş'tan pek farkları yoktur!.. Farklar "sadece" her kulübün "kendine özel durumu" ile ortaya çıkmakta, "bugün var ama yarın olmayacak olan" kişilerin "başarısı ya da başarısızlığı" aradaki farkları büyütüp küçültmektedir. Daha açık yazayım: Fark Fenerbahçe'de, Galatasaray'da, Beşiktaş'ta, Trabzonspor'da değil, Aziz Yıldırım'da, Özhan Canaydın'da, Yıldırım Demirören'de, Nuri Albayrak'tadır!.. "Başarılı olan" Fenerbahçe değil, Aziz Yıldırım'dır. Başarısız olan da Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor değil, Özhan Canaydın, Yıldırım Demirören ve Nuri Albayrak'tır. Türk sporunun en büyük talihsizliği, "bu hastalıklı tabloyu" ortaya çıkaran "sebep - sonuç ilişkisini bu düzeye indiren" sakat ve garip sistemdir. Bu sistem, "başarılı" Aziz Yıldırım'ı "Fenerbahçe'nin tek patronu" hâline getirdiği gibi, "başarısız" Canaydın'ların, Demirören'lerin, Albayrak'ların da "kulüplerinin tek patronu" olmalarının önüne geçemiyor, hatta "zorunlu" hâle getiriyor. Zorunlu hâle gelmenin tek ölçeği var; "dağ gibi borçlar!.." Ne yazık ki, bankacılığımızda ve iş dünyamızda "Basel Kriterleri'nin hakim olacağı bir sistem ve düzen kurulurken", milyar dolarların döndüğü Futbol Sanayimiz ve bu sanayinin temel kuruluşları olan kulüplerimiz ve federasyonlarımız "çağa bir türlü uydurulamayan" bir Dernekler Kanunu ile "yetersiz" Futbol Kanunu'nun içine sıkışmış, o kanunların emrettiği "ilke ve kuralları" bile çoğu zaman göz ardı eden, mesela "gelir - gider dengesi için konulmuş" hükümleri bir türlü uygulayamayan ve uygulatamayan bir "iltimas ve körlük sistemi" ile yönetilir hâldedir. Bu sistem, ne yazık ki, üstelik "kulüpleri büyük borçlara sokan" kişinin ya da kişilerin "iş başında kalma garantisi" hâline gelen "büyük borçlar" konusunda "mevcut mevzuatın bile uygulanmasını" önledikçe, elbette futbolumuza camiaların ve onların "ortak aklı" ve kulüplerin menfaatlerinin değil, kişilerin ve "onların menfaatlerinin" sahip ve hakim olması önlenemeyecektir; önlenemiyor!.. Sporumuzu yöneten "üst düzey bürokratlar" ve onların da üstündeki "siyasetçiler" ise, bu çarpık düzeni değiştirecek ve "çağdaş bir spor yönetim sistemini" getirecek çalışmalar ve gayretler içine girmek yerine "kişilerle, federasyonlarla, günlük olaylarla uğraşmayı" yeğlemekte, böylece bu sakat sistemin birer dişlisi olmaktan öteye gidememektedirler. Çok yazık!..