Carrusca'yı, yok yok futbolu öldürmek!..

A -
A +

Marcelo Adrian Carrusca, 2006 yılında Arjantin'in Estudiantes takımından transfer edildiğinde, "Arjantin'in istikbal vaat eden en iyi 5 genç yıldızından biri" olarak gösteriliyordu!.. Keşke Galatasaray'a gelmeseydi; şimdi belki de Arjantin'de ayakta alkışlanan, milyonlarca dolar ya da euroyu cebine koyarak, Avrupa'nın en ünlü takımlarından birinde oynamaya hazırlanan bir yıldız olabilirdi!.. Zira, dünyada "sayıları gittikçe azalan" tekniği "çok yüksek" genç oyunculardan biri idi ve "iyi bir hocanın eline düşse", belki de "Ribery'den de daha büyük ve pahalı bir yıldız" olup çıkabilirdi;ortada idi ki, "top tekniği bakımından" Ribery, Carrusca'nın eline su bile dökemezdi!.. Ne var ki, Carrusca, Gerets gibi "Makyavel'e mezarında takla attıracak" bir Hoca'nın eline gelmiş ve Gerets "kendisinin rızası ve bilgisi dışında transfer edilen" bu gencecik futbolcuyu, "Atlantik Okyanusu'nu uçakla aştıktan sadece 4 gün sonra, daha doğru dürüst 4 antrenman yapmadan", geldiği İstanbul'un havasına, suyuna alışmadan, takımı ve takım arkadaşlarını tanıma imkânı bulmadan ve okyanus aşmanın "jet - lag" denilen "günlük ritm uyumunu" bile tamamlamadan sahaya sürüp, dolu tribünler önünde onun adeta "rezil olmasını" sağlamış, böylece bir kalemde harcayarak, silmişti!.. Carrusca, "bu silinmişliğin psikolojik etkisini", ona "yardımcı olamayan" hocalar elinde uzun süre atamadı. "Attığı süreçte ise", bu defa "5'er, 10'ar dakikalık sürelerde" şans verildi, çok az maçta "ilk onbirde yer aldı"; bu maçların bazılarında gösterdiği "iyi performansın ardından" gene oynatılmadı, ona üst üste "3 - 5 maç şans tanınmadı" ki, kendine güveni gelsin ve kendini ispat etsin!.. Şimdi de "Gitsin" diye her şey yapılıyor!.. Hadi adlarını vermeyeyim, topa doğru dürüst vurmasını bilmeyen futbolcular, "çok koştukları için" baş tacı edilirken, Carrusca gibi "bir top cambazı olacak" genç, işte "böyle" yok edildi, bitirildi!.. Aslında ülkemizde "teknik yetenekleri" öldüren bir futbol çarkı var!.. "Günübirlik başarılar peşinde koşan" hocalar her tarafı doldurmuşken, "genç" ve "teknik" yeteneklerle uğraşan, onlara şans veren hoca yok denecek kadar az!.. Sadece Galatasaray'ın alt yapısından son 3 - 5 yılda yetişen, seyredenlerin "geleceğin büyük yıldızları" diye öve öve bitiremedikleri, "tekniği yüksek" futbolculardan kaç tanesi bugün ortada?.. Arda'nın başına gelenler ve bu "tekniği çok yüksek" futbolcuya hocalarının da "neler yaptığı" ortada!.. "Genç ve teknik yetenekler" böyle mi futbola ve takıma kazandırılır?.. Kaka'dan, Appiah'a, Hasselbank'tan, Hyppia'ya, Shevchenko'dan, Eto'o'ya, Kinkladze'den, Robinho'ya, Nedved'den, Ronaldinho'ya, İbrahimoviç'ten, Gago'ya ve daha nicelerine kadar "birçok" genç ve tekniği yüksek futbolcu Türk takımlarına, başta 3 büyükler olmak üzere teklif edilmiş, hatta bazıları gelmiş, antrenmanlara, maçlara bile çıkmış, sonra "Bize yaramaz, pahalı, genç bu, olmasını bekleyemeyiz" mazeretleri ve bahaneleri ile gerisin geri geldikleri ülkelere yollamışlar!.. Ribery gibi kaçırılanlar da yığınla!.. "Gırtlağa kadar borç içindeki kulüpler", genç ve tekniği yüksek futbolcuları "büyütüp" milyonlarca dolar ve euro kazanacaklarına, "kendileri yığınla parayı" hatta "hiçbir işe yaramayan" ama "olmuş" denilen futbolculara yatırıp, iflasın kenarına geliyorlar; bu çarpık çarka "Dur" diyen yok!.. Federasyonlar bile, sezon ortasında "yabancı kontenjanını arttırarak", bu çarpık çarkı beslemeye devam ediyorlar!.. Carrusca, giderse ve birkaç yıl sonra karşımıza "Avrupa'nın en büyük yıldızlarından biri" olarak çıkarsa, şaşırmayalım; zira onun hâlâ zamanı var ve onu "gerçek futboluna döndürecek" ve ondan "yararlanacak" bir kulüp bekliyor, o kadar!.. Tabii, Gerets'lerden, Feldkamp'lardan "çok daha akıllı ve ne yaptığını bilen" bir hocanın eline düşmek şartıyla!.. İnşallah gider ve başarlı olur, zira hakkıdır ve dünya futbolu "onun tekniğindeki" futbolculara muhtaç!.. Ne yönetim ama!.. Sevgili kuzenim Gürcan Bilgiç bile "İlk defa eleştiriyorum, yazıyorum" diyerek, Türkiye Spor Yazarları Derneği yönetimine ver yansın ediyorsa, anlayın "bu mesleği temsil eden" kuruluşun yönetimi ne hâle gelmiş!.. İnsan "böyle" yerlere neden gelir?... Hizmet etmek için!.. Ne yazık ki, TSYD'nin başına artık "mesleğe ve derneğe hizmet için gelenlerden" çok, "mesleğin ve derneğin kendilerine hizmet etmesini isteyenler" gelmeye başladı!.. İşte o yüzden "derneğimizin" Antalya'da yapılan ve "Kongre eğleniyor" havasında seyreden yıllık toplantıları hariç, hemen hemen hiçbir yerde esamisi okunmuyor!.. Sokağa çıkın, "sporla ilgili olan" on vatandaşa sorun; "TSYD Genel Başkanı kimdir" diye, size "doğru" cevabı "bir kişi bile verirse" çok şaşarım!.. Hatta yarıdan fazlası "Böyle bir dernek mi var" derse de hiç şaşmam!.. Çok değil, 10 yıl önce böyle mi idi?.. Tüzüğün "Derneğin amacını" anlatan maddelerini "iyi" okusalar, hemen "olağanüstü genel kurulu toplantıya çağırıp", görevi "bu amaçları gerçekleştirecek" ve "hizmet için gelecek" arkadaşlara devrederler; "Biz beceremiyoruz" diye!.. Nerde o feraseti gösterecek yöneticiler; padişah edası ile "5 - 10 üye eşinin isteğini yerine getirip", küçücük yüzücüleri "sabahın köründe çalışmaya getirmek için emir vermek" varken!.. Galatasaray!.. Gazetelerde haber: "Yabancı bahis siteleri, pazar günü yapılacak maçta Fenerbahçe galibiyetine 1'e karşı 1.23, Galatasaray'ın galibiyetine 10 veriyorlar!.." Hey gidi koca Galatasaray hey!.. Bir zamanlar Real Madrid'lerle, Milan'larla, Barcelona'larla, Arsenal'lerle oynadığın maçlarda sana "nerede ise yarı yarıya şans tanıyanlar", bak gör, "Şimdi seni nasıl görüyorlar?.." Kimdir bu "hazin ve acı durumun sorumlusu?.." Fenerbahçe'yi "bu duruma getiren", saha içi ve saha dışı "sorumlular" kimler?.. Galatasaray'ı "bu duruma düşüren" saha içi ve saha dışı "sorumlular" kimler?.. Fenerbahçe'de Aziz Yıldırım da, Zico da "pırl pırıl" parlıyorlar!.. Ya "Galatasaray'daki karşıtları"; onlar ne yapıyor?.. Utanmadan, sıkılmadan hâlâ "başkanlık peşinde ve ümidinde koşturanlar" kimler?.. Utanmadan, sıkılmadan "her iyi sonucu kendine, her kötü sonucu futbolcusuna yükleyenler" kimler?.. Şaşıyorum, hâlâ bu Özhan Canaydın'a, bu Feldkamp'a "ümitle sarılanlar" var!.. Yazıklar olsun; bunlar nasıl Galatasaraylı?.. Yazık oldu!.. Süreyya Ayhan bitti!.. Daha doğrusu bitirildi!.. Kim tarafından?.. Deniyor ki; "Kocası ve hocası Yücel Kop tarafından!.." Şimdi "iş işten geçtikten sonra" çıkmışlar; "Bu ülke meselesidir" diyorlar, ağlaşıyorlar!.. "Bize başka ülkelerden teklifler var, gideriz haa" diye tehditler savuranlar da kendileri idi!.. "Bu duruma düşene kadar", yapılan bütün uyarıları, edilen nasihatleri ellerinin tersi ile itip, "Bu işi biz biliriz, hiç kimse karışmasın bize" diyen de kendileri değil miydi?.. "Öfke dolu" bir yığın mail geliyor bilgisayarıma; "Kendileri etti, kendileri buldular" diye!.. Yazık ettiler!.. Hâlâ akıllanmamışlar, hâlâ "ona buna saldırıyorlar"; af dileyeceklerine, özür dileyeceklerine!.. Kimse de "Bu işin asıl sorumlusu Yücel Kop'tur" demesin!.. Süreyya; "koskoca bir kadın"; ne yaptığını, neden yaptığını bilmez mi?.. "Sorumlulukları" ortaktır; yüzde 50, yüzde 50'li!.. Bu nasıl gazetecilik?.. Perşembe günü saat 17.30 sıralarında "Ne var, ne yok" diyerek, İnternet'te gazeteleri şöyle bir taradım!.. Vatan Gazetesi'nin spor sayfasında "aynı anda" üç "ayrı" haber okudum: Bir; "Beşiktaş, Futbol Federasyonu'ndan 6+2 kararının çıkmasıyla dış transferde Dinamo Zagreb'in stoperi Dino Drpic ile Recreativo Huelva'nın stoperi Beto arasında karar aşamasında. Her iki oyuncuyla da prensipte anlaşma sağlanırken, son kararı Ertuğrul Sağlam ile Sinan Engin'in vereceği bildirildi." İki; "Kartal'da flaş transfer; Hırvat Drpiç'i almak için takımı ile her konuda anlaştı." Üç; "Beşiktaş, uygunsuz görüntüleri yayınlanan Hırvat stoper Dino Drpic'in transferinden vazgeçti. Udinese'li Zapotocny'de karar kıldı." Bu sayfanın sorumluları kimse, okuyucuları ile alay ediyorlar sanki!.. Çok mu zor, "en son" gelişmeyi de içine alan "tek" haber yazıp sayfaya koymak?.. Farkı fark edin!.. Fenerbahçe'de bir menajer var; Volkan Ballı; takımın başarısında "büyük hissesi olan" gizli bir kahraman!.. Beşiktaş'ta bir menajer var, Sinan Engin; takımın başarısında "Ertuğrul Sağlam'a köstek olmaktan vazgeçince", olumlu olarak rol almaya başladı!.. Galatasaray'da bir "menajer görüntüsünde" genel müdür var, Adnan Sezgin; takımın "darmadağın olmasında" başrolü oynayan Feldkamp'ın "adeta" gizli yardımcısı, yok yok en büyük destekçilerinden biri!.. "Birincisi", ne kadar mütevazı, ne kadar sevimli ve sempatik ise, ikincisi saha kenarında ve ekran karşısında "o kadar" kasıntı, "üçüncüsü" ise "burnundan kıl aldırmayacak" havalarda, durmadan rol ve ahkâm kesiyor; ama çoğu boş, çoğu fos!.. Bugünün Fenerbahçe'si, Beşiktaş'ı ve Galatasaray'ı arasındaki farkı, "menajer durumundaki" insanlar arasındaki farktan fark edebilirsiniz; iyi bakın!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.