Cesare Prandelli!..

A -
A +

İngiltere'yi 2-1 yenip, Kosta Rika ve Uruguay'a  1-0 yenilerek Dünya Kupası finallerinde, "3 puanla gruptan çıkamayan" İtalya'nın, "ağır eleştirilere uğrayan" Teknik Direktörü Cesare Prandelli, Galatasaray'a "dördüncü yıldızı" taktırabilecek mi?..
Bitmedi; Şampiyonlar Ligi'nde son iki yıldaki "başarılı" tabloyu tekrarlayabilecek mi, Türkiye Kupası'nı alabilecek mi?..
Bütün bunları yapılabilmesi için, "Mancini-Drobga ikilisinin Florya'da yok ettiği Galatasaray ruhunun ve darmadağın ettiği takımdaşlık-arkadaşlık birlikteliğinin geriye getirilmesi gerek"; Prandelli bunu başarabilecek mi?..
TV ekranlarında, gazete manşetlerinde "en önde görünmeyi" çok seven "futbolculara verilecek primi bile, önce takımın hocasını, sonra takımın kaptanlarını da atlayarak Drogba ile konuşan ve kararlaştıran", takımın hocasını "eleman olarak gören", takımın futbolcuları için de  "Parayı bastırıp oynatırım, birbirlerini döver ve kazanırlar" diyen, hatta  kulübün Medya İletişim Direktörü Ali Kırca gibi "tecrübeli bir uzman dururken", Prandelli'nin imza törenini ve ortak basın toplantılarını yöneten bir Başkan ile uyum sağlayabilecek mi?..
Bakınız, İtalya'da "yılın antrenörü seçildiği" sezonda "bu kulüpte büyük başarılara imza attı" denilen Fiorentina'nın sahibi Diego Della Valle, "5 yıl beraber çalıştığı eski hocaları" Cesare Prandelli için "üç gün önce" ne demiş:
"Tecrübeli hoca kaçtı. Onun davranışı beni şaşırtmadı. Onun Fiorentina'dan kaçtığını da gördüm, açıkça belli ki bu, onun DNA'sında var. Prandelli karşılaştığı sorunlarla nasıl baş edeceğini bilmeyen, yüksek bir profili varmış gibi görünen, ancak hep bir şeyleri eksik yapan biri. İtalya'dan ağzımızda acı bir tat bırakarak ayrıldı. Neler olduğunu açıklayacak bir alçakgönüllülük bile göstermedi."
İkinci Dünya Savaşı sırasında, yani çocukluğumda "İtalyan Ordusu için" espriler yapıldığını, anekdotlar anlatıldığı, hatta filmler çevrildiğini hatırlarım; "Güya İtalyan tankları bir ileri, dört geri vitesliymiş!.."
İtalyan hocaların, "futbol anlayışlarının da, savunma temeli üzerine kurulduğunu anladığım" yıllarda, yani spor yazarlığı ve gazeteciliğe başladığım dönemde "hep bu espriyi hatırlamışımdır!.."
Gene o dönemde, Türkiye'ye gelen "Beşiktaş'ı, Altay'ı, Galatasaray'ı çalıştıran" Remondini'nin de İtalya-Türkiye-İtalya üçgeninde durup dinlenmeden "hop orada, hop burada, hop şurada, hop başka kapıda" dolaşıp, sonra da "doğru dürüst bir kariyer yapamadan" emekli olduğunu da hatırlarım!..
"Kariyerli" denilerek "büyük şamatalarla ve Fatih Terim'in yerini doldursun" diye getirilen Mancini'nin "Türkiye kariyeri" ortada!..
Şimdi sıra Prandelli'de, o da "Türkiye kariyerini Mancini'ye benzetirse"; vay ki, ne vay!..
Prandelli, "Fiorentina'nın sahibinin söylediği ve de meslektaşı İtalyan Mancini'nin yaptığı gibi, kaçar gider", tamam da, acaba "geride kalanlar" ne yapar?..

Eğer!..

"Prandelli nasıl başarılı olur"; bu sorunun "olumlu" cevabı aşağıdaki "eğer" değerlerinde saklıdır!..
Eğer, futbolcularına Fatih Terim gibi kendini sevdirir ve Mancini gibi kendinden soğutmazsa,
Eğer, "gerçekten" söylendiği gibi bir meziyete sahipse, yani, "futbolcularla ilişkilerini", Mancini'nin çıkamadığı, çıkmak istemediği "teknik adamlık" çizgisinden, Fatih Terim harmanladığı "hocalık" düzlemine çıkarabilirse,
Eğer, görevini Mancini'nin yaptığı gibi "Başkanın elemanıyım" diye değil, Fatih Terim'in yaptığı gibi "Galatasaray gibi büyük bir kulübün futbol takımının hocasıyım" diye yaparsa ve buna "izin" verilirse,
Eğer, Mancini'nin yaptığı gibi, "Sabah 9 - akşam 5, sonrasına ben karışmam, onlar profesyonel futbolcular, neden karışayım" demez, Fatih Terim'in yaptığı gibi, "beyin - uygulama sürecinde" günün 24 saatinin en az 18'ini Galatasaray'ın futboluna ve Galatasaraylı futbolculara tahsis ederse, Eğer, "Mancini dönemindeki gibi değil, Fatih Terim'in ilk yılındaki gibi", Galatasaray Başkan ve yönetimi ile arasında köprü olacak Ali Dürüst ve Abddürrahim Albayrak gibi "kulübü, hocayı, futbolu, takımı, futbolcuyu çok iyi bilen ve tanıyan" yöneticilerle birlikte çalışma imkânı verilirse ve de "bu köprünün Ujfalusi, Erdal Keser gibilerle kurulamayacağını" anlayan bir yönetim anlayışı ona şemsiye olursa,
Eğer, taraftara kendini sevdirir ve basın ile "saygı, sevgi, güven sacayağını" kurabilirse. . .
İnanıyorum ki, Prandelli, "Galatasaray'a 4'üncü yıldızı" taktıracaktır!..
"Böyle" bir başarıyı , "benzer sebepler ve benzer şekilde" Almanya'dan Galatasaray'a gelen Jupp Derwall, "bütün zorluklara ve malî sıkıntılara rağmen" Galatasaray'da yaşamadı mı; 14 yıl aradan sonra Galatasaray'ı şampiyon yapmadı mı, onca kupa kaldırmadı mı, yardımcısı Mustafa Denizli'yi "unutulmayacak"  Türk teknik adamlar listesine kadar yükseltmedi mi?..
İşte "bu noktada" bir başka "eğer" daha ortaya çıkıyor; "Eğer, Jupp Derwall'in Mustafa Denizli'yi bulduğu gibi, hata ve yanlışlarını gördüğünde kendisine 'Hayır hocam' diyecek, 'doğru bildiklerini' söyleyecek, Derwall'den sonra hocalık bayrağını teslim alacak bir Türk yardımcı antrenör bulabilirse!.."
Peki, bu "eğer" değerlerinin gerçekleşme şansı var mı; "Kaf Dağı'nın ardı kadar ümit var"; ama gene de "neden" olmasın, burası Türkiye!..

"Bizden pas" boykotu mu?..

Basketbolda Euroleague kuraları çekildi; erkeklerde Anadolu Efes ve Galatasaray "şanslı" kuralar çekerek, "hem de üst sıralarda çıkabilecekleri" gruplara düştüler; Fenerbahçe ise "ateş" grubuna!..
Ama Fenerbahçe yaptığı transferlerle, "Bu gruptan da çıkacağım ve Dörtlü Final'e göz diktim" diyecek kadar öz güven içinde ve taraftarlarına ümit veriyor!..
Anadolu Efes ise, "yeni ve büyük hocası", ses getiren transferleri ile, grubundan güle oynaya çıkacak, "dahası" da var, ondan sonra "dahası" da olabilir!..
Galatasaray???
Ben "3 tane soru işareti koydum", siz buna 30 tane daha ekleyebilirsiniz; "Giden gidene, gelen henüz yok!.."
Dahası, "kulüp içinde bile" deniyor ki; "Şampiyonluk maçını boykotun asıl sebebi, salon sporlarında küçülme kararının verilmiş olması. Bu gerçeği gözden kaçırmak isteyen Galatasaray Yönetimi, boykot kıyameti koparıyor, aslında basketbola, voleybola o şubelerin hak ettikleri paraları harcamak istemiyor; bu sezon başarı beklemek hayal!.."
Lütfi Arıboğanların, Murat  Özyerlerin  geçen sezonun sonundan beri "Hık mık" ederek konuşmaları, hele hele "şanslı kura çekiminden sonra" kameralara konuşurken "bir tebessüm bile etmemeleri" bazı sinyaller vermiyor mu?..
İnşallah "bu söylentiler" dedikodu olarak kalır ve Galatasaray "tarihine, kulübüne, Türkiye Basketbol Ligi'ne ve Euroleague'e yakışan" bir kadro kurar!.."
Kadınlarda ise "Efsane kaptanları Işıl Alben'ı de kaybeden" Galatasaray Euroleague'de "ateşe düştü"; Fenerbahçe çok rahat!..
"Rahat" Fenerbahçe "transfer üstüne transfer yaparken", Galatasaray'da "tık" yok!..
Basketbol camiası ve Galatasaray taraftarı merak ediyor; ne olacak sarı-kırmızılı salonların hâli; "Basketbol Federasyonu'na açılan savaşı pankartları" ile mi dolacak?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.