Galatasaray'da futbolun yöneticileri Adnan Sezgin ve Haldun Üstünel!.. Saha içinde ya da tribünde, hemen her maçta "hakemlerin Galatasaray aleyhine çaldıkları" ya da "lehine çalmadıkları" düdüklere havalara kalkıp "el - kol" ve de "ağız" hareketleriyle tepki gösteren yetkililer!.. Galatasaray'da Teknik Direktör Bülent Korkmaz!.. İşte "son maçta" Digitürk kameraları yakaladı; "hakemin bir düdüğüne" öne doğru fırlayarak "ağız dolusu" iltifat(!) eden hoca!.. Eh, bunlar oradayken, "cezalı olduğu için" ve de "akreditasyon kartı olmadığı için" soyunma odasına gitmek isterken, "Hayır" denilince tepki gösterip, küfür eden Arda'ya neden şaşırıyoruz?.. "Bu kafadaki" ve "bu yapıdaki" yöneticilerle, teknik adamlarla "futbolcularımızın" nasıl olur da "başka türlü olmalarını" bekleyebilir ve isteyebiliriz?.. Söyler misiniz bana, Fatih Terim'den Yılmaz Vural'a, Yıldırım Demirören'den, Mahmut Uslu'ya kadar "küfür etmeyen", hem de spor sahalarında, tribünlerde "küfür etmeyen" kaç tane "teknik adam" ve de "yönetici" sayabilirsiniz?.. Ama, elbette "işin bu noktaya gelmesinde" en büyük faktör federasyonlardır, onun disiplinle ilgili kurullarıdır, hakemlerdir, gözlemci ve temsilcilerdir!.. "Görmezden, duymazdan gelmenin", dahası "olayı sulandırıp, en az ceza ile geçiştirmenin", talimatların "bu kötü ve önlenemez gidişe destek olduklarını görüp" çirkinlikleri "önlenebilir", hiç olmazsa "en aza indirebilir" bir ortama hapsetmemenin sonucu, işte budur; Galatasaray - Fenerbahçe derbisi ve de İzmir'deki Karşıyaka -Manisaspor maçlarının "son dakikalarındaki" çirkin görüntüler!.. Bir de tutturmuyorlar mı; "Efendim, hakem - gözlemci - temsilci raporlarında yoksa, ceza yok; görüntü ile ceza verilemez; zira her maçta kamera olmadığı için eşitsizlik doğar!.." Vay canına, "ülkede sanki her şeyde ve her olayda" ne biçim bir Zümrüd- ü Anka kuşu ise "eşitlik" tam olarak gözetiliyor ve uygulanıyormuş gibi, "hakemlerin, gözlemcilerin üstelik altını çiziyorum, eyyamın ve belki de federasyonun yetkili kurullarının talimatı ile" görülmedikleri ve duymadıkları, ama kameraların yakaladığı çirkinlikler, mesela "Bülent Korkmaz'ın ağız dolusu iltifatı" affedilecek (Nitekim affedildi) öyle mi?.. Peki, "bu nasıl bir eşitliktir" ki, "hakem - gözlemci yazmadı" diye Bülent Korkmaz affedilecek, ama "başka bir maçta, başka bir hakem ve gözlemci raporuna yazdı" diye, "hakeme aynı iltifatı yapan" bir başka teknik adam "ceza alacak?.." Bakınız, elbette ben de biliyorum, "TV kameralarının büyüklerin maçlarında nerede ise uçan kuşu kaçırmadığını" ama "diğer maçlarda çok az kamera ile" ve de "iş olsun torba dolsun" diye çekim yaptığını; bu yüzden "bu maçlarda çok şeyin gözden kaçtığını!.." Ama, "büyüklerin başkanları da,yöneticileri de, teknik adamları da, futbolcuları da, bu ülkenin sporunun ve futbolunu her türlü kaymağını yiyenlerdir"; onun için "herkese ama herkese örnek olmaları" gerekir; dikkatli ve hassas olmaları gerekir; hele hele "milyon artı milyon dolarları" ceplerine indiren teknik adamların ve futbolcuların!.. Onun için "onlar", yapacakları yanlışların, hataların ve işleyecekleri spor suçlarının "bedelini" altını çiziyorum "emsallerinden daha önce ve önde" ödemelidirler!.. Tıpkı, Arda gibi!.. Arda, "akreditasyon kartsız" ve hele "cezalı olduğu bir dönemde" o soyunma odasına gidemeyeceğini bilmek zorundadır!.. Arda, "Giremezsiniz" diyen görevliye, "Peki" demek zorundadır!.. Arda ne yapmıştır; "zorbalıkla, kavga ile, küfürle girmeye kalkmış" ve Şam'a şardak, Amasya'ya bardak olmuştur!.. Ceza verilmeli ve cezasını çekmelidir ki, bir daha yapmasın; dahası, bu olay ve ceza "başka" Ardaların da kulağına küpe olsun, yapmasınlar!.. Diyeceksiniz ki; "Melih Gökçek'in iki yaşındaki torununun akreditasyon kartı mı vardı ki, hem de dedesinin omzunda, bakanların yanında, Protokol Tribünü'nde baş rolde idi?.." Onun cevabını da ben vermeyeyim; sevgili Federasyon Başkanımız ve "bizzat" Melih Gökçek versin!.. >> Soru ve sorular!.. Bana soruyorlar, ben de "bana sorunların vekâleti ile" soruyorum: "Adnan Polat, böylesine büyük başarısızlıklara imza atan Adnan Sezgin'den neden bu kadar korkuyor ve onu görevden alamıyor?.." Bu soruya benim de ekleyeceğim sorular var: "Peki, koskoca Galatasaray yönetimi", bu durumu neden seyrediyor?.. Onca yönetici içinde "konuşulanları, kulaklara fısıldananları" duyan yok mu?.. Adnan Polat yönetimini, "daha yolun yarısında iken," göz göre göre "topal ördek iktidarı" hâline getiren bir "profesyonel yönetici", nasıl bulunmaz bir Hint kumaşıdır ki, en az "30 - 40 milyon euro kayıplı ve her kulvarda başarısızlığa koşmuş" bir futbol şubesi ortada iken, hâlâ görevde tutuluyor?.. Ve "bu nasıl bir profesyonel yöneticidir" ki, "Galatasaray yönetiminin yumuşak karnı hâline geldiğini" sağır sultan bile duymuşken, "o görevde" durabiliyor?.. >> F.Bahçe'de durum!.. Fenerbahçe'de Aziz Başkan'ın durumu da "Galatasaray'da Özhan Başkan'ın durumuna benzemeye başladı"; hayırlı olsun!.. "Nedir" benzer tarafları?.. Fenerbahçeliler ve Beşiktaşlılar "Aman Özhan Canaydın, Galatasaray'ın başında kalsın" diye dua ederlerdi, şimdi de Galatasaraylılar ve Beşiktaşlılar "Aziz Yıldırım, Fenerbahçe'nin başında kalmaya devam etsin" deyip duruyorlar!.. Özhan Canaydın "Galatasaray Liselilere arkasını dayanış", kulübün başına "lök" diye çökmüştü, Aziz Yıldırım'ın da durumu "kendi kurduğu demokratik (!) alt yapı ile", Canaydın'ın durumuna çok benziyor!.. Canaydın, o koltuktan "sağlık durumu" sebebiyle kalktı!.. Allah, sağlıklı uzun ömür versin, Aziz Başkan'ı "kendi istemedikçe" o koltuktan "tankla topla bile" kimse kaldıramaz!.. Galatasaraylılar ve Beşiktaşlılar "ohh" diyebilirler!.. >> Formül!.. "Futbol Federasyonu'nun sallanmaya başladığını" yazıp çizenler var; gazetelerde bu yönde haberler var!.. Federasyonu, "sallanmaktan" kurtaracak, "rahat ettirecek" bir formül var, işte "o" formül: "Beşiktaş ligde şampiyon, Türkiye Kupası da Fenerbahçe'ye!.." "Kaç haftadır kulaklara fısıldanan" bu formulü, "aslında" çok önce yazmalıydım, ama "tezgâh" tartışmalarına bulaşacaktı, vazgeçtim!.. Olur mu, olur!.. Ama olursa, "tezgâh" sebebiyle değil, "istek ve inanç" sebebiyle olur!.. Beşiktaş'ın lige, Fenerbahçe'nin kupaya o kadar "açlığı ve arzusu" var ki!.. İşte bu sonuç, Federasyonu da rahatlatır, hiç olmazsa Beşiktaş ve Fenerbahçe cephelerini yatıştırır!..