Bom boş tribünler, bom boş TV başları ve de “acilen cevap bulunması gereken” soru; “Ne olacak bu işin sonu?..”
Önce neden “bomboş” kelimesini ikiye bölerek “bom boş” diye yazdım, onu anlatayım; tribünlerin ve TV başlarının “boş olması”, kulüplerin başında “bom” diye patlayacak da ondan!..
İşte, “Ne olacak bu işin sonu” sorusunun cevabı da burada; “Tribünler ve TV başları boş ve kulüpler booommm!..”
TV kanalları neredeyse günün 24 saatinin yarısında İtalya, İspanya, İngiltere, Almanya, Fransa, Hollanda, Brezilya liglerini yayınlıyor da yayınlıyor!..
Bu arada da Türk futbol takımlarının hazırlık, kupa, lig maçlarını da yayınlıyorlar!..
Ve bu millet, “oralarda oynanan futbolla, ülkemizde oynanan futbol arasındaki farkı” görüyor; oralarda “yıldız” denilen futbolcularla ülkemizde “yıldız” denilen futbolcular arasındaki farkı da anlıyor!..
Artık ve nihayet anladığı bir şey daha var; “aldatıldığı”; işte bütün mesele!..
Bir mesele daha var, ne yazık ki, spor medyamız da, “milletin aldatılmasına çanak tutuyor!..”
“Yıldız geliyor, bomba patlıyor, işte geldi ve bomba patladı” manşetlerinin, haberlerinin ardından gelen yıldızın (!) ve patlayan bombanın (!) “adını, sanını duyan” acaba “spor yazar çizenlerimiz dahil” kaç kişi var, Türkiye’de?..
Mesela, ülkemizde futbol oynayan “benzeri” en az 15-20 tane futbolcu varken, milyonlarca avro ödenerek alınan bir Rumen’e “Yıldız / Bomba” sıfatlarını takmak, acaba neyin nesi oluyor?..
Yıldız / Bomba balonlarının “çok çabuk ve gerçek anlamda patlamasını göre göre” bugünlere gelen milyonlarca taraftar ve seyirci artık kendi kendine ve etrafındakilere soruyor; “Aldatılıyor muyuz?..”
Ve sonra da “kombinelerin, biletlerin fiyatlarına bakıyorlar”, bitmedi; “Yayıncı kuruluşun istediği bedele de bakıyorlar”; kimse kusura bakmasın, okuyucularımdan da özür dileyerek yazıyorum ki, bu defa kendi kendilerine “aynı anlamdaki soruyu” başka türlü soruyorlar; “Bizler enayi miyiz?..”
“140 milyon avroluk” Fenerbahçe takımı, Şampiyonlar Ligi elemelerini bile geçemiyor ve ligin ilk iki haftasında “ancak 1 puancık alabiliyorsa”, gerçek ortada değil mi?
İşte “ligin puan kayıpsız” liderinin, “yıldızlar (!) ile dolu Galatasaray’ın oynadığı futbol”; kim bu takımı “onca para ödeyerek” ve neden seyretsin?..
Üstelik, “kendini bilmez, kendinden başkasını düşünmez” yöneticilerin “sportif rekabeti” federasyonların, spor teşkilatının, onların Hukuk / Ceza / Tahkim kurullarının müsamahası ile “düşmanlığa çevirmesinin ortaya çıkardığı” çirkin, korkutucu, tiksindirici şiddet olayları da cabası!..
Bu acı tablonun baş sorumlusu olan yöneticilerin “düşmanlık tohumları eken” açıklamalarına verilen “uygulama bakımından komik cezaların bile” Tahkim Kurullarınca “sinek ısırığına çevrilmesinin sonucudur”, gelinen nokta!..
“Adalet” diye dağıtılan “komik” ve uygulamada “sıfır etkili” cezalarda bile “çamur atan ile çamur atana cevap verenin cezalarının eşitlendiği” bir Disiplin / Tahkim Kurulları çelişkisini de yaşayan futbolumuzun “içine düşürüldüğü” boşluk, taraftarın, seyircinin artık “çok net olarak gördüğü” ve sonunda da “tribünleri ve TV başlarını bomboş bıraktığı” bir oyunun son perdesidir!..
“Giden seyircinin geri dönmesi” çok zordur; zira “aldatılmadığına dair onu ikna etmek”, bugünkü tablo içinde adeta imkansızdır!..
Bizler ise hâlâ “Körler, sağırlar, birbirini ağırlar” oyununu oynuyoruz; yazık!..
Basketbolumuzun başına gelenler!..
Anlaşılıyor ki, bu sene basketbol ligi, futbol ligimizden çok daha kaliteli ve çekişmeli mücadelelere sahne olacak!..
Fenerbahçe, Anadolu Efes, Galatasaray, Darüşşafaka Doğuş’un kadroları Avrupa’da bile “en tepelere oynayacak” durumda. Beşiktaş iyi transferler yaptı. Anadolu takımları da “kolay lokma olmayacak” ekipler kurdular!..
Ne var ki, Basketbol Federasyonu’nun “Dediğim dedik, çaldığım düdük” zihniyeti, sebebinin ne olduğunun anlaşılamadığı bir tabloyu ortaya koyuyor ve “böyle bir ligin TV naklen yayın sepetini doldurması gereken ama bir türlü alınamayan bedel” yüzünden “kulüplerin kasasına hak ettikleri paranın girmesini” önlüyor!..
Basketbol Federasyonu, “futboldaki gibi bir Kulüpler Birliği’nin kurulmasını ve haklarını savunacak bir üst kuruluşa sahip olmasını istemediği ve önlediği için”, kaybeden kulüpler ve Türk basketbolu oluyor!..
Turgay Demirel’in ve onun “vekil olarak bıraktığı” Harun Erdenay’ın koltuklarının sallanmaması için , “Basketbol Kulüpler Birliğini kurdurmamalarının hesabını” soran da yok!..
“Birileri koltuklarında rahat otursunlar” diye, kulüpler ve Türk basketbolu bedel ödemeye devam ediyor!..
Bu arada basketbol yazar, çizer ve yorumcu takımımız ne yapıyor; “birkaçı hariç” büyük çoğunluk, Turgay-Harun çiftinin davulunu çalmaktan memnun; onlardan ayrılıp, “biraz sesini çıkaran” tasfiye ediliveriyor!..
Ve bu düzen böyle gelmiş, böyle gidiyor; düzeni düzeltmesi gerekenler de, “ninniler” ile mışıl mışıl uyutuluyor!..
Acı gerçek!..
“Kovulmaktan beter edilerek” kapının önüne konanların, kıymete bindiği bir transfer ayı yaşadık, mesela Fenerbahçe ve Beşiktaş “rakibinin kovulmaktan beter edilen eskilerini ve de kendi eskilerini kapmak için” yarıştılar; “bunu başaramayan” tek kulüp ise Galatasaray oldu!..
Onlar “Bitpazarını beslemek için” ellerinden geleni artlarına koymadılar ve “kovmaktan beter ettikleri” onca futbolcuyu “öyle bir damgaladılar” ki, alıcı çıkacaklara bile “Eskiye rağbet olsa, bitpazarına nur yağardı” dedirttiler!..
Kuzum, Galatasaray son yıllarda “başarılı, hem de çok başarılı iş adamlarından başkan ve yönetici buluyor” da, neden “borç batağına saplanmış, kurtulamıyor” diye hayret edenlere bir çift sözüm var; “Kulübün en hayati konularında, Başkan’ın 5 yıldızlı otelinin salonunda yapılan toplantıyı bile ‘Sıcak bastı’ diyerek bitiren, konuşmacılara söz hakkı tanımamak için çırpınan bir Divan Kurulu Başkanı’na ve hesap soramayan Divan Kurullarına, Genel Kurullara sahip de onun için!..
Her yapanın yanına kâr kalıyor ve yeni gelene de “Sen de bu yolda devam et” yeşil ışığı yakılıyor; gene de “temel sağlam” ve Galatasaray başa güreşmeye devam ediyor; ediyor da nereye kadar?..
Şaka!..
İstanbul taraflarından bir tevatür Urla’ya kadar geldi; En has Fenerbahçelilerden Mehmet Ali Erbil “gene” ve daha ikinci haftada Aziz Yıldırım’ın kulağını çınlatmış; “Fazla üzülmeye gerek yok, seneye şampiyon oluruz!..”