Cinayet!..

A -
A +

Lâfı uzatmadan, daha başta soruyorum; "Hakeme Gözlük" programları ve manşetleriyle cümle âleme duyurduğumuz "Mancini sözü" mü önemli acaba, yoksa Denizli'de, "pompalı tüfeklerle çekilen hatıra fotoğraflarının ardından", o pompalı tüfekle işlenen ve "bir ölü ve biri ağır dokuz yaralı bilançosu" ile kapanan "taraftar cinayeti" mi?..

Elbette, "spora dürbünün hangi tarafından baktığımıza bağlı" bu soruya vereceğimiz cevap!..
Ve de elbette dürbünün "attığımız zaman mangalda kül bırakmadığımız" ve de "özel kanunlar" çıkarttığımız "Spor suçları ve özellikle şiddet üzerine kampanyalar yaptığımız" tarafından bakabilirsek, cevap belli; "Denizli olayı!.."
Ama nerdeee, "Mancini gündemde, kim bakar cinayete" ve bir "elbette" daha; "Hakeme Gözlük" manşete!..
Benim ajandamda, ne Fenerbahçe'nin Fethiyespor'a, ne Trabzonspor'un Balıkesirspor'a, ne Gaziantepspor'un İnegölspor'a, ne Gençlerbirliği'nin Nazilli Belediyespor'a elenmeleri, ne de bu sezon "bir tanecik resmi maç oynamamış" Ufuk'un "4 penaltı kurtararak" Mancini'yi de, Galatasaray'ı da, Gaziantep B.Belediyespor önünde sırtlayıp tur atlatması var, bugün; "Denizli cinayeti" var, onu yazacağım!..
Düşünün, "takımınız kritik durumda", kendi gibi "kritik durumda olan" bir takıma deplasmana gidiyor ve Tavşanlı Linyitspor'u yenerek Denizli'ye dönüyor; böyle bir tabloda, "Taraftar ne yapar", bir "elbette daha", elbette "bayram" yapar, öyle değil mi?..
Denizli'de ise, "cinayet işliyor!.."
Nedeni, "rant kavgası!..
"Yeni kurulan" bir taraftar grubu ile "eski taraftar grubu" arasında başlayan kavga, işte "böyle" kanlı noktalanıyor!..
Hem de öldürülen, "Neden kavga ediyoruz, gelin beraberce ve dostça bu işi götürelim" mesajı ile, "öteki grubun ayağına giden" bir genç!..
"Rant" için, bu kaçıncı cinayet, bu kaçıncı kan gölü!..
"Rant kavgasının içinde" sadece "taraftar" mı var?..
Bakınız, kimi kulüplerde başkanlar da var, kimi kulüplerde yöneticiler de var, kimi kulüplerde teknik adamlar da var, kimi zaman hakemler de var, var oğlu var!..
Zira, "maddi menfaatler büyüdü, avantajlar büyüdü"; en büyük kentlerin en büyük kulüplerinden, küçük ilçe / belde kulüplerine kadar; "o kulüpleri yönetmek, o kulüplerde hocalık yapmak", adeta "çok kapıyı açacak, çok menfaatler sağlayacak" birer "sihirli maymuncuk" hâline geldi ve getirildi!..
Kulüp başkanlığı, kulüp yöneticiliği, adı sanı bilinmeyen kişileri, uluslararası, ulusal ve yerel "tanınmış / önemli kişiler hâline getiriverdi"; geriye dönüp bakıyorum; içlerinde her türlü suça bulaşmışlar oldu, "iflâs etmişler" vardı; içlerinde, bir kaç yılda, "milyarlara milyar demeyecek" kadar semirmiş hâle gelenler oldu, "haklarındaki davaların ne olduğunu" bilinmez olanlar  bile oldu!..
"Bu iş" bu kadar cazip hâle gelince (Kulüpler gırtlaklarına kadar borçta iken, başkanlıklar, yöneticilikler neden bu kadar cazip acaba" sorusu, durumu çok iyi açıklıyor), elbette, o sihirli maymuncuğu ellerinden kaçırmamak için, "taraftarı arkasında tutmak" şart olduğundan, kulüp kasasından da, kendi cebinden de etrafa "mama dağıtma" gerekiyordu; "taraftar rantı" böyle başladı, böyle  büyüdü ve sonunda  rant kavgası, "kan göllerine kadar" uzandı!..
Bunca yıldır hâlâ "doğru dürüst" bir "kulüpler yasası" çıkarmayanlar, çıkaramayanlar ve de "hakeme gözlük" sözünü "bu cinayetlerden önemli gören" bizler (ki, Çarşamba günü, bu kan gölü yerine, "Hakeme gözlük" sözü üzerine yazma gafletine düştüğüm için, en başta da ben) bilmem ki "bu gencecik ölülerin sorumluluğunu" vicdanlarımızda hissediyor muyuz?..
Hiç sanmam!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.