Çirkin bir olayın hatırlattıkları!..

A -
A +

"Galatasaray taraftarıyım" diyerek futbolcu dövmeye kalkanların da, takımın hocalarına karşı kaba davrananların da, olayı"örtbas etmeye çalışanların" da, olayı "Canım ne var, bir yanlış anlama ve tartışma olmuş, olur böyle şeyler" demeye getirerek geçiştirmeye çalışanların da, sonradan özür dilese de, "böyle bir olayı resimlemeye ve gazetelerine aktarmaya çalışan" spor yazarlarına "son derece çirkin şekilde davranan" bir Hoca'nın da, bu olayın üzerine "gereği gibi gitmeyen" kulüp yönetiminin ve "futbolcu döven" taraftarın "kimlik şemsiyesi olan" derneğin de, Galatasaray'ı getirdikleri "lekeli" durak için, söylenecek "en hafif" sözler; "Hazindir, acıdır, yazıktır" olacaktır!.. Bitmedi; "Olaya Necati'nin adının karışması" tesadüfi değildir; "Bu futbolcuya dikkat"; devre arasında Antalya'da Beşiktaş'la oynanan "özel" maçtan sonra, takımın otobüsünden fırlayarak "Beşiktaşlı taraftarlara saldırmaya kalkışan" futbolcu da Necati değil miydi?.. Dikkat edin; Necati, takım içinde, takım dışında "hoş olmayan" birçok olayda, "yere bakan, yürek yakan" cinsinden "hep var, hatta başrolü oynuyor" ama "saklamayı ve saklanmayı" iyi biliyor, "başkaları ortada kalırken", o "görünmüyor" bile!.. İnanmazsanız "eski hakem" Mutlu Çelik'e sorun; "Karşıyaka sahillerinde lüks bir diskotek-lokantada geçirilmekte olan tatlı bir gecede", neler oldu ve "olanlar" İzmir'de internet sitelerine nasıl düştü?.. Neymiş; "Çok bunalmışmış, Galatasaray'dan gidecekmiş!.." Necati, sonradan "Ben böyle bir şey söylemedim" dedi ama, bilmem ki kaç kişi inandı?.. İşte "bu noktada" bunca yılın gazetecisi olarak, spor medyama da "bir itirazım" var!.. Olayı, ilk haber olarak TV ekranlarına düştüğünden beri TV'lerden, spor sayfalarından "mümkün olduğunca" izliyorum!.. Bu "önemli" ve de "çirkin" olayın "tam olarak gerçek yüzünü yazan, anlatan" tek habere rastlamadım!.. Tıpkı "körlerin fili tarifi gibi", her TV, her gazete "tuttuğu bir yanını yazıyor"; bütün bunları bir araya getirerek, ancak "fili ortaya çıkarabiliyorsunuz"; bu nasıl gazetecilik?.. Bir vatandaşın, bir sporseverin, bir futbolseverin, bir Galatasaray taraftarının, "bu kadar TV'yi izlemesi, bunca gazeteyi alıp okuması" mümkün mü?.. Ne olacak; alabildiği tek gazetede ya da tesadüfen rastladığı bir TV kanalında verilen "yarım yamalak" bilgi kırıntıları ile "bu olay konusunda bilgi sahibi olacak"; mümkün mü?.. Kimlerdir Necati'ye saldıranlar, kaç kişiydiler, neden saldırdılar, isimleri, işleri, ifadeleri, hiç olmazsa "olay hakkındaki görüşleri", birbirleriyle ilişkileri, Ultraslan'la ilişkileri, "olaydan sonra başka taraftarlardan dayak yiyip yemedikleri", olayla ilgili olan ve de ilgilenen başta Başkan Özhan Canaydın olmak üzere yöneticiler, Fatih Gökşenler, Bülent Tulunlar, olayda "sıcak temasta bulunup bulunmadıkları bile karanlıkta kalan" Geretsler, Erdal Keserler, Necati başta olaya "doğrudan" karışan futbolcular, "uçakta, havaalanında olan" ve "olaya tanık olan" bir-iki yolcunun sözleri... Gerets - gazeteci sürtüşmesi... Ve daha neler neler... Kimseyi kırmak ve üzmek istemem ama, öylesine "önemli" bir olayın "araştırılması, soruşturulması" ve haberinin yapılması için "bir gazetecinin bakması gereken" bu geniş pencerede, akla gelebilecek bütün soruların cevapları "yazılan haberde yoksa", bunun adı "gazetecilik" olabilir mi?.. Okuyucu ya da izleyici, bıraktım "olayın iç yüzünü", Necati'ye vuranların "Bir grup Galatasaray taraftarı mı, yoksa sadece iki Galatasaraylı taraftar mı" olduğunu bile "tam ve net olarak öğrenememişse", bu nasıl bir gazeteciliktir?.. Keşke "40 yaş genç olsaydım" da, "o uçakta" gazeteci olarak ben de bulunsaydım, "gecenin çok geç saatlerinde ve baskı-zaman sıkışıklığında o gece olmasa" da, hiç olmazsa ertesi günü, "Böyle bir haber nasıl araştırılır, nasıl yazılır" gösterebilseydim!.. Türkiye'de, "nüfusun, eğitim seviyesinin, okur yazar oranının hızla artmasına rağmen" neden "gazete tirajlarının bir arpa boyu ilerlemediği" ortada; "haber" demek olan "asıl gazetecilik" bitti; şimdi "köşe yazarlığına" ve "masa başında ahkâm kesmeye" dayalı bir gazeteciliğin hükümranlık dönemi; yani işin en kolay yanı!.. Yazık!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.