Çirkinler yarışıyor!..

A -
A +

Eskiden "görevli olduğum" her maça, her yarışmaya, her spor dalında gider, seyreder, yazardım!.. "Görevli olmadığım" maçlara, yarışmalara da, eşimi ve çocuklarımı alır gider ve tribünlerde taraftarlar arasında oturur, seyrederdim!.. Sonra tribünlere, sporumuza "küfür geldi, kavga geldi", eşimi ve çocuklarımı götürmez oldum; sadece "görevli olduğum" maçlara gider oldum!.. Sonra "maçlarda görev almamaya başladım"; gitmez oldum!.. Ne var ki, TV başında haftanın üç gecesi "maç naklen yayınlarını" seyrediyordum!.. Sonra... Yavaş yavaş bu geceleri ikiye ve bire indirdim... Sonra da, iki haftada, üç haftada bire... Bu sezon da "hemen hemen" hiçe; evet hiçe!.. Ohhh, dünya varmış!... İğrenç küfürleri duymuyorum, çirkin tribün görüntülerini, "spor adına giderek kötüleşen futbolu" seyretmiyorum, sinirlenmiyorum!.. "Maç özetlerine bir bakıyorum"; işte o kadar!.. Futbolu, zaten atletizm kadar, tenis kadar, basketbol kadar sevmiyordum, şimdi, bu sporlarla futbol arasına başka sporları da sokar oldum; "buz dansları, Formula 1" gibi!.. Tabii "basketbol" deyince, sakın ola ki "Türkiye liglerini" kastettiğim zannedilmesin; zira Türkiye basketbol liglerinin de, çirkinlikler, iğrençlikler bakımından "futbol liglerimizden" hiç ama hiç farkı yok!.. Avrupa maçları ve NBA bana yetiyor!.. Etrafa bakıyorum; "benim gibi" çok insan var!.. "Maç naklen yayın aboneliklerini" iptal ettiren çok eş - dost biliyorum!.. Tam bir "cinnet içinde", binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete!... "Tekrar ve büyük bir başarı" ile Süper Lig'e çıkan Bursaspor'da olanlara bakın!.. Daha lig devam ediyor; ortada ne başkan kaldı, ne yönetici, ne futbolcu, ne teknik direktör!.. Tam bir skandal!..Tribün rezaleti!.. Taraftar ihaneti!.. Ya, "İzmir Gücü Spor Vakfı" denilen ama yıllardır İzmir'deyim "neye yaradığını" bir türlü "tam olarak" anlayamadığım, ne var ki "İzmir Gücü'nü bir türlü oluşturamadığını" çok iyi bildiğim bir kuruluşun başkanı olan zat-ı muhteremin "Altay'ın Mardin'de uğradığı hezimete bakmadan", Bursa'yı da, Antalya'yı, yöneticisiyle, futbolcusuyla, teknik direktörüyle de "çamura batırmaya çalışan" ipe sapa gelmez açıklamalarına ne demeli?.. Diyorum ya, neresini tutsanız elinizde kalıyor ve ortada ne insafın, ne izanın, ne vicdanın, ne aklın, ne mantığın, ne fair-play'in, ne hoşgörünün, ne sporun ne kaldığı görülüyor!.. Bu nasıl bir ortamdır, bu nasıl bir spordur?.. Ya, "en büyüklerin" başkanlarının yaptıklarına ne demeli?.. Aylardır, "işi gücü bırakmışlar" birbirlerini "çamura bulamak için" adeta "gün aşırı" açıklamalar yapıyorlar, bildiriler yayınlıyorlar, konuşuyorlar, didişiyorlar!.. "Yaptıklarının" taraftarı birbirine nasıl "bilediği" umurlarında mı; adeta "düşmanlığı" körüklemek için yarışıyorlar!.. Bugün İzmir'de, "yılların kupa susamışlığı içinde" ve başkanları ve yöneticileri tarafından "böylesine bilenmiş" taraftarlar arasında "büyük olaylar çıkarsa", bunun suçu, bunun sorumluluğu kimin olacaktır; ey adı "Yıldırım" olan, soyadı "Yıldırım" olan zat-ı muhteremler; söyleyin bana, sizler Atatürk Stadı'nın üzerine, etrafına "yıldırımlar yağsın" diye mi varsınız; bu nasıl yöneticiliktir, bu nasıl başkanlıktır?.. Ya, "böylesine kritik ve böylesine başa baş giden" bir lig varken, "adeta düşman çatlatmak için" ortaya konan "Galatasaray - Beşiktaş gönüldaşlığının anlamı" nedir; zamanı mıdır, zemini midir; bu ne rezalettir?.. Hafta sonunda "Galatasaray, Beşiktaş'ı yenerse", bu sonucun "tamamen sportif olduğunu" kime, nasıl anlatacaksınız?.. Diyorum ya, "en aklı başında olması gereken insanlar" bile "görüntülere bakarsak" adeta çıldırmış!.. Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin "başkanı olan" kişi, "en kritik, en önemli, en riskli" maçın bir saat öncesinde TV canlı yayınında "bir gazeteciyi, kendi derneğinin bir üyesini" binlere, on binlere, milyonlara "hedef gösteren" konuşmalar yapıyor, hem de "isim vererek" ve yüzü kızarmadan!.. "Ağır şekilde suçladığı" gazetecinin "o kanalı ve o anda seyretme ihtimalinin milyonda bir bile olmadığını ve canlı yayına bağlanma imkânının bulunmadığını, kendisine müstahak olduğu cevabı veremeyeceğini" bilmenin rahatlığı ve sorumsuzluğu içinde konuşuyor da konuşuyor, röportajı yapan arkadaş şaşkın, ne diyeceğini bilmiyor ve nihayet sözünü kesiyor; böylece "muhatabının ne menem bir kişi olduğunu ortaya koyan" bu çirkin konuşmayı bitiriyor!.. Başkanları bu... Yöneticileri bu... Meslek kuruluşumuzun en tepesinde oturan kişisi bu... Taraftarı bu... Seyircisi bu... Ben, Türkiye'de futbolu, Türkiye'de basketbolu, Türkiye'de sporu nasıl seveyim, nasıl seyredeyim; söyleyin sevgili okurlarım, nasıl seveyim ve nasıl seyredeyim?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.