12 Dev Adam'ın, Avrupa Basketbol Şampiyonası finallerinde grup mücadelesi geçen cuma gecesi Ukrayna maçı ile başladı. Ben o günün sabahında, Türkiye'de çıkan yazımda, "20 gün önce ümitsiz olduğumu, ama bu dönem içinde oynanan hazırlık maçlarında basketbolcularımızın takım olmanın önemini anlamaya başladıklarını ve takım olma yönünde olumlu sinyallerinin arttığını, defansta yardımlaşmanın, ofansta paylaşmanın ön plana çıktığını gördüğümden, şimdi ümitli olduğumu" yazmıştım!.. Ne yazık ki, art arta oynadığımız dört maçta 12 Dev Adam, kazandıklarımız da dahil, "takım oyunu oynamanın kenarından bile geçemedi" ve bu yüzden de TV başına heyecanla oturan yüz binlere, tribünlere gelen binlere "cüce bir basketboldan örnekler" sundu!.. Ortada "dev adam" olarak sadece ve sadece Mehmet Okur vardı!.. Hadi, "beklenenden çok büyük işler yapan" NBA tabiriyle "çaylak" Ender'i de ayıralım, gerisinin "genel ortalama ile" 4 maçta neler yaptıklarına bir bakalım; "dev adam" olduklarını ispat etmek için "takım oyununu göz göre göre sabote eden dev adamlar" grubu bir tarafta, "İsveç'e neden geldiklerini kendilerinin bile anlamamış göründüğü" yedek kulübesi grubu öte tarafta!.. Ve: Ortada, hocamız Aydın Örs'ün çok iyi anlattığı tabirleriyle, "defansta yardımlaşmayan, ofansta paylaşmayan" Türk Milli Basketbol Takımı!.. Ve: İşte, her biri kendini "kurtarıcı" olarak gören, buna karşılık yanından geçip giden bacak kadar adamlara potanın altını açan, alan savunması yapıldığı anlarda bile rakiplerinden çok zaman savunma reboundu bile alamayan, hücumda ancak çok "mecbur olunca" pas vermeyi aklına getiren, topu dolaştırmak ve "en uygun durumdaki adamla sayıya yönelmek gibi" basketbolun "en basit hücum ilkesini tarûmar etmek için" egoizmin doruklarında dolaşan ve böylece "cüce bir basketbolun mimarı olan" dev (!) adamlar!.. Aylardır yazıp geliyorum; "Bu dev adam cangılı", Türk Milli Basketbol Takımında "takım oyununu tamamen öldürdü!.." Koca Amerika "gelmiş geçmiş en iyi olduğuna inandığı" ekip için "Rüya Takım" derken, biz "takım olmayı inkâr edercesine" ortalığı yıkıp geçiriyoruz: "12 Dev Adam!" Onun içindir ki, "tarihlerinin en zayıf kadrosu ile karşımıza çıkan" ve kim bilir biz Hidayet gibi "bir egoizm kralı" için "dev adam" diyorsak, kaç "dev adam olması gerektiğini" hesaplayamayacağımız Stojakoviç'ten bile, sakatlandığı için, tam olarak yararlanamayan Sırbistan - Karadağ'a (Yugoslavya) yeniliyoruz!.. Bakın bakalım, "diğer takımların NBA'cileri neler yaptı", bizim dev adam Hidayet'imiz nerelerde kaldı? Aydın Örs gibi "kontrollü basketbolun, savunmanın üstadı" bir teknik adam bile "Onu ve çoğu zaman da İbrahim'le Mirsad'ı yola getiremiyorsa", elbetteki ortaya çıkacak olan basketbolu "cüce" olarak nitelendirmek hiç de haksızlık olmayacak!.. Aydın Örs'e sormam gerek; "Neden rakiplerimiz her maçı en az 8 kişi ile oynarlarken" ve mesela Yunanlılar "kenardan gelen" adamlarıyla bize 44 sayı atarken, bizim kenardan gelen adamlarımız "7 sayıda kalır" ve biz maçlarımızı "6-6.5 adamla ya oynarız, ya oynamayız?" Sebep basit; "Takımı bir maç kurtaran, beş maç yakan Hidayet'ten ve ona bakarak onun gibi olmaya çabalayan oyuncularımızdan vazgeçemediğimiz ve onları egoizmin doruklarında dolaştıklarında bile kenarda oturtamadığımız, takım oyunu oynayacak oyuncularımızı yedek sıralarında unuttuğumuz için!.." Haklı eleştirileri bile "kaba" tavır ve sözlerle reddeden Hidayet, oturup "4 maçın kasedini seyretsin!.." Yapılan her eleştirinin haklı, hatta "yumuşak olduğunu" görecektir; ama o anlamak istemiyor!.. Örs ise "ne yapması gerektiğini" biliyor ama "yapılması gerekeni yapmaya cesaret edemiyor!.." Ve bu yüzden, "ümitlerle, iddialarla, madalyalarla, kupalarla beraber" sanıyorum kendi de gidiyor!.. Tabii, Federasyon Başkanı Turgay Demirel, "gelmek üzere olan" istifayı kabul ederse.. Sahi, "Federasyon" dedim de aklıma geldi; "Hırvatistan maçında Türk takımını yakmak için elinden geleni yapan bir hakemin, bir gece sonra hem de en kritik maçta hakem tayin edilmesine sesini sedasını çıkaramayan" federasyona bilmem ki "Federasyon" denir mi?..