"Hüsnü Çil komada, hastahanede yatıyor" haberini aldığımda içim "cızz" etti!. "O durumda" hayata dönene rastlamadığım halde, "Hüsnü Çil'in imkânsızı başarması için" çok dua ettim. Onunla "yıldızımızın barışmadığı" çok günler oldu; ama "onun sadece ve sadece inandıklarını yazdığına, doğru bildiklerini yazmaktan şaşmadığına" dair inancımda en ufak bir kırılma olmadı, ona hep saygı duydum, yazılarını "görüşlerine katılmadıklarım" da dahil, keyifle okudum!.. Futbol basınımızdaki yeri de, Fenerbahçe'deki yeri de çok zor doldurulabilecek bir insandı; nur içinde yatsın!.. "Şampiyonluğa oynayan bir takımın, hem de Galatasaray gibi tecrübeli bir takımın kalecisi, dört sarı kart" ile cezalı duruma düşüyorsa, kaptanı, "liderlik yapması" ve "kaybedilecek puanların paniği içindeki takımını rahatlatması" gerekirken, tam aksini yaparak, kendisini de, takımını da stresin içine sokmak, zaten "ipin ucunu kaçırmış olan" hakemin "iyice" komaya girmesini sağlamak için elinden geleni ardına koymuyorsa, "buz adam" diye göklere çıkarılan sözüm ona "lider" oyuncularından biri, "diğer bir kaç arkadaşı gibi", kalesine çok yakın yerlerde çalım atmak sevdasına top kaptırarak, milli maç dahil "bir çok kritik golün yenmesi" alışkanlığından vazgeçirilemiyorsa, ayakta duramayacak, çalım atamayacak halde olan bazı "ünlü ve eski" futbolculardan hâlâ kurtarıcı olarak medet umuluyorsa, seyircisi bunca ikâza rağmen hâlâ küfür etmeye ve eline geçeni sahaya atmaya devam ediyorsa, söyler misiniz bana; "bu takım nasıl şampiyon olur" ve "olursa da ne olur?" Milli Takım Teknik Direktörü Şenol Güneş'in "basın toplantısında söyledikleri" beni çok üzdü!.. Bir Milli Takım Teknik Direktörü, "Federasyon Başkanı ile güven bunalımı yaşıyorsa", o federasyon, "Türkiye Kupası Finali'nde", A Milli Takım Teknik Direktörü'ne oturacak yer bile ayırmıyor ya da ayırtmak gereğini duymuyorsa, "A Milli Takımı Teknik Direktörü'nün maaş meselesini, medyanın ağzına ciklet olduğu halde halletmiyorsa" ve hepsinden önemlisi, bir Milli Takım Teknik Direktörü, aylardır yüzüne bile bakmayan bir Federasyon Başkanı için "O büyük başkan, en büyük başkan" diyecek kadar "iki arada bir derece kalmış" ise... O Federasyon Başkanı, "en yakın zamanda" Türk Milli Takımı'nın başına Samet Aybaba'yı getirirse, hiç ama hiç şaşmam!.. Sevgili Güneş, "Tribün kalabalıktı, onun için ayakta kaldım. Bana milletvekilleri, şunlar, bunlar yer vermek istedi, kabul etmedim. Tribün olayında federasyonun suçu yok, bu olay bu kadar büyütülmemeliydi" şeklindeki sözlerinin samimiyetine, sanıyorum kendin de pek inanmıyorsun; onun için gülemiyorum bile!.. Kendine yazık etme!.. Bir gün gelecek; "Öcal Uluç haklıymış, keşke ona inansaydım ve gereğini yapsaydım" diyeceksin!.. Yok... Yok.... O gün gelmesin... Ben yanılmış olayım!.. Federasyon Başkanı, seni harcamasın; "eski" güvenli ve birbirinize saygılı günlerinize dönün!.. Milli Takım'ın başında "yeni başarılara imza at!.." Bizler de alkışlayalım!.. Lukunku da "acûl" futbol medyamızı ve anlı şanlı "acûl" futbol yorumcularımızı mahcup etme yolunda galiba... Henüz "kesin" bir hükme varmak için erken ama, "rakibi dağıtma, hava asist indirmeleri yapma" konusundaki meziyetlerine "gol atmayı" da eklemeye başladı. "Bal gibi golünü" hakem iptâl etmese, Adanaspor önünde "üçleme" yapacaktı!.. Sabretmeyi bilmiyoruz; hemen başarı ve sonuç istiyoruz ve de "böyle yapınca" da, her şeyi "Aziz Başkan'ın takımına döndürüyoruz!.." Doğrusu ya, Denizli'nin şampiyon takımından, Lorant'ın "mücadele eden" ekibine, ondan Oğuz Çetin'in "dağılmış" mangasına ve nihayet bugünkü "yoklar" karmasına gelmek için sanırım Aziz Başkan ile "kurmayları" Özdemir - Kıyat - Özaydınlı - Uslu - Saran çok çaba harcadılar!.. Gerçek ortada; "sabırlı" olanlar kazanıyor, "acûllar" ise kaybediyor!.. Fenerbahçeli Ceyhun'un ailesinin tribünlerde başına gelenler herkese ders olmalı!.. Rüştü'nün dövülmesinden, Ceyhun'un anne ve babasına vurulan darbelere kadar gelen çizgide cereyan edenler, "sahada kaybedilen maçlardan" çok daha önemli!.. Tıpkı, "Galatasaray seyircisinin bu kaçıncı defa" Ali Sami Yen Stadı'nda yaptığı "çirkin" gösteri gibi!.. "Nouma da ne yaptı ki, işte özür diledi; daha üzerine neden gidiliyor" diyecek kadar sporun "fair play" vazgeçilmezliğini paspas etme yarışına çıkanlara, bilmem ki, "bu olaylar da bir şeyler hatırlatmıyor mu?" Bir yandan, "bir maçta, çok şanssız bir şekilde ve kötü niyetli futbolcuların devamlı itirazları ve baskısı altında bir kaç önemli hata yaptı, hatalı düdük çaldı" diye "genç ve yarınları olan" bir hakemi, hem tribünlerde, hem ekran ve sayfalarda ipe çekeceğiz, öte yanda "Nouma gibi bir kaşarlanmış sabıkalıyı" koruyacak ve ona müsamaha göstereceğiz; öyle mi? Hadi canım siz de!.. ocaluluc@beko.net