Schuster, "kendine ve yıldızlarına çok güvenmenin" ve de "rakibi küçümsemenin" dersini daha ligin ikinci haftasında Abdullah Avcı'nın "defansının temel direği olan 3-4 oyuncusundan mahrum" İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden aldı; Beşiktaşlılar adına temenni ediyorum ki, ünlü ve değerli hocamız, hâlâ "ders almamakta direnen" Rijkaard'ın yolundan gitmesin!.. Rijkaard, "hiç yüzü kızarmadan", Galatasaray'ı düşürdüğü "bu rezil tablonun suçunu" gene "başkalarına fatura etmek için" elinden geleni yapıyor!.. İki yıldır "şans veriyorum" aldatmacası ile başlayıp "harcadığı ve bitirdiği gençler" ortada, şimdi sırada Emre Çolak'lar, Mehmet Batdal'lar, Ufuk'lar var; dahası Arda'yı da, Aydın'a benzetmeye çalışıyor; Avrupa Kupaları'nın "kilit maçı" olacak bir karşılaşma öncesi, en büyük 3 kozundan biri olan Arda'yı, "Sorumluluk alması gereken lider oyuncularımız sahada hiçbir şey yapmadı" sözüyle "taraftarın ve kamuoyunun önüne", iki yıldır bilmem kaçıncı defa atması, "futbolcu psikolojisinden, pedagoji ilminden, yönetim bilincinden nasibi almadığını" çok iyi gösteriyor da, "nerede bunu görecek" Başkan?.. Zaten "Bu kadro, benim oynatmak istediğim 4-3-3 sistemini oynayamaz, beceremez, yetersiz" dediği hâlde, "bu sistemde ısrar ederek", takımı defansıyla, orta sahasıyla "bitirdi", şimdi de "tek tek" takımın kozlarını bitirmek için, tam bir "beşinci kol" edası ile ortada; geçen yıl Servet'e oynadığı "psikolojik yıkım" harekatını, bu sezon, daha dün bir bugün iki, Arda'ya yöneltti; yazıklar olsun!.. Arda kardeşim, eğer "futboldan istikbal bekliyorsan", bir dakika durma "başka takıma git, Avrupa'ya git"; hatta "üstüne para ver" git; Rijkaard artı Adnan Sezgin artı Adnan Polat üçlüsü seni bitirmek üzereler, "bitmeden" git!.. Adnan Polat'ı artık hiç tanıyamıyorum; "Rijkaard" adlı "yönetim" yoksuluna, "Adnan Sezgin" adlı "antipati" timsaline gösterdiği vefayı, verdiği desteği, "kendi eliyle kaptan yaptığı" ve "Galatasaray'ı onun etrafında kuracağım" diyerek sahaya gönderdiği Arda'ya göstermiyor; onu karanlık yüzlerin ve karanlık mazilerin arkasında kaybetmeyi tercih ediyor; yazıklar olsun!.. Bir çift sözüm de, hâlâ "o" hocayı savunmaya çabalayanlara; Büyükşehir Belediye'nin "hem de 3 temel defans adamından mahrum olan" kadrosu, Sivasspor'un "oradan buradan alınanlar" ile "yeniden kurulan" birkaç haftalık kadrosu, Galatasaray'dan daha iyi mi ki, hâlâ Rijkaard adındaki "futbol kabadayısını" korumak için "bütün suçu kadro eksikliğine ve futbolculara bağlamaya" çalışıyorsunuz?.. Galatasaray geri dörtlüsü milli takımda. Üstelik Avusturalya Milli takımından Neill ile takviyeli. Elano, Brezilya Milli Takımı'nın değişmez adamı. Baros, Çek Milli Takımı'nın değişmez adamı. Kewell Avusturalya Milli Takımı'nın, Arda Türk Milli Takımı'nın değişmez adamları. Dahası, diğerleri de, genciyle, yaşlısıyla Türk milli takımlarında defalarca oynamış oyuncular. Böyle bir kadro, ligde 17'inciğe düşerken, Avrupa Kupalarının sinek siklet takımlarının önünde ve de ön elemelerde kıvrım kıvrım kıvranıyorsa, uzun yılların "Galatasaray aleyhine olumsuz bütün rekorları" bir bir kırılıyorsa ve mizah konusu oluyorsa, hâlâ Rijkaard'ı savunanlar "gerçekler adına" utanmıyorlar mı?.. Soruyorum; maç, derece, kupa, prestij, imaj, seyirci ve taraftar kaybı milyonlarca ve milyonlarca euroluk maddi hasarı da beraber getirirken, göz göre göre bitirilen genç futbolcularıyla "Galatasaray'ın yarınları" kemirilirken, Adnan Polat'ın "bilinmeyen sebepler" ile "Adnan Sezgin + Rijkaard" inat ve ısrarının Galatasaray'a nelere mal olduğunu "Galatasaray yönetim kurulundaki onca anlı ve de şanlı yönetici" hâlâ nasıl göremiyor ve susup oturuyor?.. Gelelim Aykut Kocaman'ın, "devrim yapmak için" yola çıktığı Fenerbahçe'sine!.. Colman-Alanzinho-Teofilo'nun nerede ise "8 kişi oynattığı" Trabzonspor, eğer ikinci yarı başında ele geçirdiği "penaltı dahil" yüzde yüz 3 golü atabilse, şimdi ne Aykut Kocaman kalmıştı ortada, ne de devrimi!.. Bilica ile, Baroni ile, Santos ile devrim; dahası Emre ile, Selçuk ile, Alex ile devrim, daha dahası Mehmet Topuz, Gökhan Ünal, Semih ile devrim, öyle mi?!. Bu "yaşları", hatta bazılarının "fazlası ile" tekâmül etmiş oyuncularla "devrim" değil, "evrim" yapmak bile zor!.. Aykut Kocaman, kendini de, Fenerbahçelileri de aldatmasın; bıraksın devrimi filân da, "bu felaket" defansına bir çare arasın!.. Özetleyelim; "dama oynayıp", bize "satranç" diye yutturmaya çalışanlara kanmayacak kadar uyandık artık!..