Pes doğrusu, "Dünya Kulübü" Fenerbahçe "böyle" mi yönetilir?.. Çok açık ortada ki, Daum, Fenerbahçe'ye de, Fenerbahçe'yi yönetenlere de, "kendisi için yazıp söylenmedik" bir lâf bırakmayan Fenerbahçe medyasına da tam anlamıyla "Çin işkencesi" yapıyor ve yapmaya da devam edecek; herkes "boyun eğmiş" seyrediyor!.. Fenerbahçe medyasının "Böylesine bir yüzsüzlük olmaz" diye manşetler atıp, haberler yapıp, köşe başlarını tutmuş anlı ve de şanlı kalemşorları ile beraber hücuma kalkması, Alman Hoca'yı "sadece" güldürüyor; "Siz bana böyle mi yaparsınız, alın benden cevabı" diyor ve herkesi de "Fenerbahçe yönetimine güldürüyor!.." "Bütün bu ayak oyunlarına, tehditlere ne gerek vardı, çağırırlardı beni, kapalı kapılar ardında istemediklerini söylerlerdi, makûl bir tazminatta anlaşırdık, iş biterdi, ama onlar öyle yapmadılar, beni ve ekibimi korkutmak, kaçırmak istediler, makûl bir miktarda anlaşabileceğimiz tazminatlarımızı da vermek istemediler, işi bu noktaya getirdiler, şimdi ipler benim elimde, ya sözleşmelerimizde yazan bütün haklarımızı verirler ya da Fenerbahçe Futbol Takımı'nın teknik direktörü benim, bana katlanacaklar"; işte Daum'un "gerekçeli" savunması ve bu savunmaya karşı "boyun eğen" bir Başkan ve yönetimi!.. İşi bu hâle kim getirdi; "Ben yaparım, ben bilirim, bana kimse karşı durmaz" zihniyetindeki bir Başkan ve ona "Hayır" diyemeyen yöneticiler grubu!.. Şampiyonlar Ligi'nde, kendi başkanı, yönetimi ve medyası tarafından "bu hâle getirilmiş, küçük düşürülmüş, yerden yere vurulmuş, lime lime edilmiş" bir teknik direktörle Fenerbahçe'nin başarılı olması mümkün mü?.. Futbolcuları "yetkisinin ve etkisinin ne olduğunu kendisinin bile tam olarak bilemediği" bir Sportif Direktör transfer edecek, hatta "Teknik Direktör'ün yeni ekibini de o kuracak", sonra da "ondan nefret eden" ve de "Takımın tek sorumlusu sözleşmeme göre benim" diyen bir Hoca ile "uyum içinde çalışılacak" öyle mi?.. Bu tabloya, sadece insanlar değil, kargalar bile güler!.. Daum ile, "Daum'u tanıya tanıya", o "kapı gibi" sözleşmeyi, hem de "3 yıllık yapan" kim; sonra da yeni mevsimin başında "işi bu noktaya getirerek, kördüğüm yapan" kim; Fenerbahçe Cumhuriyeti'nin "vazgeçilmez" imparatoru Aziz Yıldırım değil mi?!.. Kimse Daum'u suçlamasın; Daum'u "bugünkü güçlü durumuna getiren" Aziz Yıldırım'dır ve Daum "kendisine karşı oynanmak istenen" oyuna karşılık, "hakkı olan" oyunu oynuyor!.. "Mağrur ve namağlûp" Aziz Yıldırım, "ilk defa" mağduru ve mağlûbu oynama yolunu seçti; neden?.. Zira, "Daum'u atmanın bedeli çok ağır" ve "büyü" bozuldu; artık "Bu bedeli Fenerbahçe ödememeliydi, tek sorumlu Başkan ve yöneticilerdir, fatura onlar tarafından ödenmelidir" diyecek çok Fenerbahçeli var!.. Aziz Yıldırım, "hatasının bedelini cebinden ödememek için", yeni sezonda "Fenerbahçe'yi ateşe atıyor"; Daum'un elindeki körükle "devamlı alevli tutacağı" ateşe!.. Kalemşorların "Daum saldırısı", gerçeği değiştirmez; Aziz Yıldırım'ın "kontrol edilemeyen gücü", Fenerbahçe'yi "Hoca konusunda" tam bir çıkmaza sokmuştur ve faturayı ne yazık ki, Fenerbahçe ödeyecektir!.. Ne kadar da benziyorlar!.. Fransa Milli Takımı'nın Teknik Direkrörü Raymond Domenech yerden yere vuruluyor; vuranlar haklı, hem de çok haklı!.. Eleştiriler, Domenech'in takımı "çorbaya çevirdiği" yönünde yoğunlaşıyor; "ekipte arkadaşlığı, sevgiyi, saygıyı, disiplini temin edememesi, bazı futbolcular konusunda takıntılı olması, yıldız futbolcularla sürtüşmesi, takımı kurarken takıntılarının etkisinde kalması, bir çok oyuncunun saygısını ve sevgisini kaybetmesi" üzerinde Fransa spor medyası adeta ittifak etmiş bulunuyor; dünya futbol otoriteleri de "bu eleştirilere katılıyor" ve açık açık konuşuyorlar!.. Sevgili okurlarım, bilmem ki, "yukarıdan beri yazıp geldiğim hususlar", sizlere "bir başka ünlü teknik direktörü" hatırlatıyor mu?.. Fransa Milli Takımı'na ve Raymond Domenech'e bir bakınca, aklınıza hemen "Galatasaray ile Frank Rijkaard ikilisi" gelmiyor mu?.. Yalnız aralarında bir fark var; Fransa, Domenech'ten kurtuluyor; ya Galatasaray?.. Beşiktaş psikolojik olarak öne geçti!.. Galatasaray ve Fenerbahçe'de "mevsim başı şokları ve fırtınaları yaşanırken", Beşiktaş'ta "yüzler gülüyor!.." Teknik direktörlüğe getirilen Bernd Schuster de, taraftara "büyük heyecan ve coşku yükleyen" transfer rotası da, Beşiktaş camiasına moral verdi, Başkan Yıldırım Demirören ve ekibine de zaman kazandırdı!.. Takımın ilk haftalarda alacağı "başarılı sonuçlar", yönetim ile taraftar arasındaki savaşı büyük ölçüde bitirecektir!.. Kim ne derse desin, "yeni hoca" iyi bir tercih olarak görünüyor, temennim "yeni bir" Rijkaard olayının yaşanmamasıdır!.. "Yılın değil, son yılların bombası" görünümündeki Ricardo Quaresma transferi, eğer "yeni bir Lincoln veya Elano olayının tekrarı olmayacaksa", Beşiktaş yönetiminin "çok iyi bir iş yaptığını" ortaya koyacaktır; kaldı ki, "futbol" olarak Quaresma, Lincoln'den de, Elano'dan da çok daha ileri ve büyük bir oyuncudur!.. Kara mizahlık!.. Yazık, çok yazık. Ortaya çıktı ki; Adnan Polat'ın "Fatih Terim mi, Adnan Sezgin mi" tercihi, "bir Galatasaray Başkanı'na hiç ama hiç yakışmayan" bir testin sonucunu ortaya koymuştur; "Adnan Sezgin!." Kısa bir süre önce de "bu test" bir başka soru ile yapılmış; "Haldun Üstünel mi, Adnan Sezgin mi" tercihi, Adnan Polat tarafından "Adnan Sezgin" olarak sonuçlandırılmıştır!.. "İki gerçek ve büyük Galatasaraylı'ya karşı" Adnan Polat'ın "sebebinin ne olduğunu, neden olduğunu kimselerin bilemediği ve anlayamadığı" Adnan Sezgin tutkusu, bugün "büyük problemlerle boğuşan" Galatasaray Kulübü'nde "en büyük sorun" hâline gelmiştir; zira "böyle bir yumuşak karın" ile Galatasaray Başkanı, "Galatasaray'ın büyük sorunları ile baş edemez"; edemeyecektir!.. Olayların "uzun yıllar öncesinden başlayan" gelişmelerine bakarak, geçen hafta yapılan Türkiye Kürek Şampiyonası'ndaki Aziz Yıldırım - Adnan Polat görüntülerini de bu olaylara süzgeç yaparsak, insanın aklına tam bir "kara mizah" sonuçlanması geliyor: "Acaba böyle bir tercih yapmasını Adnan Polat'tan Aziz Yıldırım mı rica etti?" Aziz Yıldırım - Adnan Sezgin, Aziz Yıldırım - Haldun Üstünel, Aziz Yıldırım - Fatih Terim eşleşmelerinin akıllara "neler getirdiğini" düşünürsek, elbette "gerçek değil" ama, Adnan Polat'ın "böyle bir çakma senaryoyu bile akla getirecek" bir tercih çizgisinde ısrar ve inat etmesi, Galatasaraylılar tarafından sorgulanmamalı mı?.. Püfff!.. Birkaç okuyucum sordu; "Öcal abi, Mars'ta mı yaşıyorsun, Dünya Kupası oynanıyor, tek kelime yazmadın!.." Bana, yazın bu sıcağında TV başında "tam bir işkence çektiren" bir şampiyona, "Dünya değil Kainat Kupası da olsa, ne yazayım, neden yazayım?.. Yazan, konuşan bir yığın değerli arkadaşım ve meslektaşım var, onlarınki yeter de, hatta bu şampiyonaya, bu futbola artar bile!.." Ben "bir gram bal için, bir kilo keçi boynuzu çiğnemem", okuyucularıma da çiğnetmem; şampiyona bitsin, bizim de söyleyeceğimiz, yazacağımız birkaç paragraflık lâf olacaktır, elbette!..