Aslında Galatasaray'ın problemi; saha içinde ve dışında takımı yönlendirecek bir kaptanının olmaması. Selçuk saha içi liderliğini de, saha dışı kaptanlığını da yapamıyor!..
Mustafa Denizli zor durumda!.. Göreve geldiğinde "takımın durumunu kamuoyuyla açık açık paylaşmadığı için" bugün dolambaçlı yollarda kaybolmak üzere!..
"Şampiyonluk yarışında varız" diyerek, "Nisan ayını hedef koyması", elbette futbolcularını, yöneticilerini, taraftarını motive etmek içindi" ama bunun altını "doldurması gerekti" ve bu işlem "onun gibi" tecrübeli bir hoca için çok basitti; "Ben istiyorum ve gerekeni yapacağım ama, 1- Futbolcular da isteyecek , 2- Yönetim de isteyecek, 3- Taraftar da destekleyecek" diyecekti!..
Sahada "kendisi değil" futbolcular oynayacaktı; saha dışında "kendisi değil", yönetim oynayacaktı; takımı "kendisi değil" taraftar destekleyecekti, ama taraftar "destek olacağına" köstek oldu, Burak kaçırıldı, Umut bitirildi, Sabri de bitiriliyordu ama dayandı!..
İşte bugün gelinen nokta: "En güvenilen" oyuncular bile oynamadı, oynayamıyor!.."
Yönetimin elini kolunu "UEFA bağladı", o da oynayamıyor; "verilen transfer sözleri" tutulamadı, "tutulmasına imkân olmadığını" da UEFA mektupları ortaya koydu!..
Ve de taraftarın büyük bir bölümü "5'inci kol gibi" köstek olmaya devam ediyor!..
Elbette, "art arda gelen kötü sonuçlar", spor basınında da "haklı eleştirileri" beraberinde getirdi, ama asıl sorun "yıkıcı ve art niyetli" yorumlardaydı, onu da Denizli beklemeliydi, sürpriz değildi!..
"Haklı eleştiriler", genel olarak "denenmişlerin, olmayacakları, olamayacakları belli olanların yeniden denenmesi" üzerinde birleşiyordu!..
Halbuki, Denizli, "denenmiş ve olmamış, içi geçmiş futbolcular yerine gençlere cesaretle şans veren, hata yapsalar da ısrar eden bir hoca" olarak tanınıyordu; Sinan'ı böyle kazandırdı, Galatasaray'a!..
Ama mesela, "bitmiş" Semih kadar şans vermedi, "genç" Koray'a!..
Bu örnekler artırılabilir, Denizli'nin de "bu tercihlerde kendine göre sebepleri, doğruları olabilir" ama bunları paylaşması gerekti!..
"Avrupa şansı gidiyor" diye feryat edenler de haklı, ama Denizli'nin bir "şansı var"; Kupa!..
Dahası, ligde henüz "her şey bitmiş değil", hiç olmazsa "Avrupa Ligi için" yarışın içinde!..
Aslında Galatasaray'ın "saha içi problemi", takımın "saha içi liderinin, saha dışı kaptanının olmaması"; Kaptan Selçuk saha içi liderliğini de, saha dışı kaptanlığını da yapamıyor!..
Kaç maçta "benzer" sahneler yaşandı; onun "bu yetersizliği" ile ilgili!..
Mersin İdman Yurdu karşılaşmasında, son dakikalarda kazanılan serbest atışı Sneijder kullanmak istedi. Selçuk "Ben atacağım" dedi ve topu aldı, attı, top baraja çarptı döndü.
Sneijder de, hemen biraz sonra, "Beni çıkarın" işareti yaptı ve Denizli onu oyundan alıp, Bilal'i soktu!..
Bir kaptan, bir "saha içi lideri", böyle bir zincirleme olaya sebep olmamalıydı; "liderlik" budur.
Hocasını, onca seyircinin ve TV izleyeninin önünde zor durumda bıraktı. Sneijder gibi "bütün bir maç nefer gibi koşan, mücadele eden" bir yıldızın, hem de "Çin piyasası açılmışken ve inanılmaz paralar ortaya saçılıyorken", küstürülmemesini düşünmesi ve de takım içi huzur, sevgi ve saygıyı yaralayacak bir "ben gösterisini" yapmaması gerekirdi.
Selçuk'un "böyle üst düzey bir düşünce insanı olmadığını" yıllardır bir yığın örnekle yaşadık, anlaşılan daha da yaşayacağız; yazık!..