Dün sabah Uluçmarket’i yazmaya başlamadan, gazetelerin spor sayfalarında bir “ufuk turu” yaptım…
Beşiktaş - Galatasaray derbisi için yığınla yazı okudum, Beşiktaş’ın da, Galatasaray’ın da “nasıl oynayacağını, nasıl oynaması” gerektiğini yazan…
Aralarında “iki takımın hocasını uyaran, akıl verenler” bile vardı…
Amma… Bir tanesinin aklına “Yarın geceki derbinin, bu akşamdan başlayacağını” düşünen olmamıştı, çok şaşırdım!..
Evet, bu akşam Sivas’ta, “Sivasspor ile Fenerbahçe” oynayacaklardı.
Peki, bu akşam “Fenerbahçe puan kaybederse”, Okan Buruk’un “düşündüğü takım tertip ve oyun taktiğinde bir değişiklik” olmayacak mıydı?..
Şenol Güneş, “Galatasaray’ın tertip ve taktiğinde etkili olacak” bu tablonun şifrelerini çözerek, “sahaya çıkaracağı tertip ve oynatacağı taktikte rötuşlar yapmayacak” mıydı?..
Özetle soruyorum; “Sivasspor - Fenerbahçe maçının sonucunu” atlayarak, Beşiktaş - Galatasaray derbisinin “ne olacağını, ne olması gerektiğini, takımların nasıl oynayacağını yorumlamak” acaba “eksik yoruma imza atmak” anlamına gelmiyor muydu?..
Bir değil, on değil, yüz değil, spor yazmaya noktayı koyana kadar yazacağım; yüzünüz kızarmıyor mu “Galatasaray Başkanıyım… Galatasaray Başkan Vekiliyim” diyerek her gün spor sayfalarının manşetlerine çıkan, spor ekranlarına misafir olan Sayın Dursun Özbek ve Sayın Erden Timur, yüzünüz kızarmıyor mu?..
Nedir bu “basketboldaki, voleyboldaki Galatasaray takımlarının hâli pürmelali?”
“Bu spor branşlarını Türkiye’ye getiren” Galatasaray bu duruma düşürülür mü?”
Yazıklar olsun… “Gönlü sarı kırmızılı renklere sempati ile bakan” bir basketbol / voleybolsever olarak, ben utanıyorum, hezimetlerden; sizler nasıl pişkinlik içinde görmezden geliyor ve “gerekeni” yapmıyor, yapamıyorsunuz?..
Ekranlarda da, sayfalarda da “ulusal bazda büyük kulüplerin, yerel bazda bütün kulüplerin spor medyasına nasıl baskı yaptığını”, hem de bu baskıların “ekmekle oynamaya kadar giden” sonuçlarının bile olduğunu görerek, yaşaya yaşaya geldim, bugünlere…
Dün de yazdığım gibi “Şanşal Büyüka gibi” onurlu, “duayen yazar” bir gazetecimizi bile “istifaya zorlayan” gelişmelerin, dünlerden bugünlere birçok meslektaşımızın “kapının önüne konulmasına kadar vardığını” da eklemem gerek, yazıma…
Bu acı tabloya eklemem gereken bir başka “acı tablo” daha var…
Spor medyamızın ekranlarında, “yorumcu olarak koltuklara oturan” eski futbolcuların, eski hakemlerin, eski teknik adamların bazıları, ne yazık ki çoğu, spor yazarlarına, dahası hatta duayenlerine “saygı göstermeden” bağıra çağıra sözlerini keserek, “futbol dersi vermeye” kalkışıyorlar ve de “nedense” o programları yöneten arkadaşlarımız, âdeta gerçek spor yazarlarına karşı “Benim dediğim doğru, ben bilirim” savaşına girenleri uyarmıyor, seyrediyorlar!..
Bu saygısızlığı yapanların, gazetecilikle, spor gazeteciliği ile ilgileri yok… İlkelerimizle ilgileri yok, Denetleme mekanizmaları yok… Yok da yok…Onlara “her türlü atış” serbest; olur mu?..
Bu arada, ne yazık ki, “o masalarda ‘tuttukları takımın, o takımın kulübünün sözcüsü gibi davranan’ ve de hatta ‘bağıra çağıra söz düellosuna girişen’ arkadaşlarımızın olduğunu” da yazmak durumundayım…
Federasyonları, teknik adamları, yöneticileri, Merkez Hakem Komitelerini, hakemleri yerden yere vururken, “bizlerin de aynaya bakarak, ‘düştüğümüz bu hâlin sebeplerini’ yok etmeye çalışmamız” gerekmiyor mu; düşünelim!..
Cristiano Ronaldo, “Messi ile kıyaslanmasında”, her zaman benim “favorim” olmuştur. Onu sadece Messi ile değil, bugün yaşayan ve oynayan hiçbir futbolcu ile tartmam, tartmadım.
Ne var ki, Suudi Arabistan’da oynadığı takımda yaptıklarına ve sonuncusundan sonra, kulübün sahibi ve başkanı tarafından “Onun transferi için ‘Dolandırıldım’ demesine kadar uzanan” çirkinlikler kulvarı, içimi burktu.
Para… Para… Para… Ve sonunda gelinen durak… Bütün genç sporculara örnek olmalı; “Ronaldo” olmak zor ama “Ronaldo olarak kalmak” çok daha zor!..
İstanbulspor Teknik Direktörü Fatih Tekke, 3-3 biten Fenerbahçe maçından önce, “Bizim her maçımız hayati maç. Hak ettiğimizin altında puan aldık. Maç toplantımda ‘üç sarı kartı olan futbolcularımı Fenerbahçe maçında oynatmayacağımı’ söyledim zaten. Giresun maçı çok önemli. Fenerbahçe önünde kadroda kim olacak çok önemi yok. Bunu da söylemem lazım kamuoyunun bilmesi lazım” demiş ve özellikle sosyal medyada Galatasaraylılar tarafından yerden yere vurulmuştu.
Ben de geçen hafta Uluçmarket’te “Fatih Tekke ‘yüzde 100 haklı’; hayat memat maçına saklayacak elbette ‘üç sarı kartlı’ oyuncularını” demiştim.
Fenerbahçeli oyuncular da “haklı olduğunu” onayladılar ve Fatih Hoca’ya “1 puan” hediye ettiler!..