Derbi için düşünceler!..

A -
A +

Bu satırları yazarken, Galatasaray-Fenerbahçe maçına daha 12 saat var!.. Galatasaray, "bu stres içinde", maçı "Hagi'nin tribünlere gönderildiği" bir 90 dakika sonunda "9 kişi kalarak" ve de "farklı yenilerek" kaybetmiş olabilir!.. Aksine, "Biz bitmedik" mücadelesini yapan Galatasaraylı futbolcular, "kaybedeceği çok şey olan" Fenerbahçe'yi yenmiş de olabilirler; zaten son haftalarda "iki takımın oynadığı futbolun kalitesi" pek farklı değildi!.. Hadi, bir ilâve daha yapayım; "Ne şiş yansın, ne kebap" misali, maç "bir beraberlik" ile de bitmiş olabilir!.. "Puan ya da puanlar kaybetmiş" ise Fenerbahçe'nin kaybı büyük olacaktır!.. "Kazanmış" ise, Galatasaray, "yeni" stadının tarihine "Burada Galatasaray'ı ilk yenen takım Fenerbahçe oldu" notunu düşürmemiş olacaktır!.. Ama "derbinin sonucu ne olursa olsun"; yani her hâl ve kâr da, "Hagi gidecek, Galatasaray'ın kadrosu sezon başında büyük ölçüde yenilenecektir!.." "Yakında", hem de "çok yakında" bir seçim de görünüyor!.. Kısacası, derbinin, "Galatasaray'da bundan sonra olacaklara pek etkisi olmayacak"; zira "görünen köy" kılavuz istemiyor!.. Üzücü bir soru!.. Uzun zamandan beri "köşesine çekilmiş", sporu ancak gazetelerden ve TV'lerden takip eden, saygın bir "gazeteci" arkadaşım telefon etti ve kendisini de, beni de üzen bir soru sordu; ne cevap vereceğimi şaşırdım!.. Sorusu şuydu; "Öcal, sen hâlâ sporu aktif olarak izliyor, yazıyorsun. Türkiye Spor Yazarları Derneği yönetimi, gazetecileri, spor yazarlarını, dernek üyelerini, basın kuruluşlarını savunacağına, federasyonları kollar havasına girmedi mi; Derneğin son açıklamalarında o havayı sezer gibi oluyorum. Bu tabloda, 'haklı da olsa' açıklamaları yaralayabilecek hassas bir başka nokta yok mu; acaba, yönetimlerimizde, spor teşkilâtının ve federasyonların organizasyonlarında profesyonel olarak, yani ücret karşılığı görev alan arkadaşlarımız var mı?.. Olmaması gerek ama, varsa, onlar, bu açıklamalardaki hava, spor kamu oyunda ve bizler arasında nasıl yorumlanır, hiç düşünmüyorlar mı?.. Bu soruyu üzülerek soruyorum ve de 'İnşallah yanılmışımdır' diyorum." Bu ne pişkinlik?.. Galatasaray Başkan Yardımcısı Işın Çelebi hakkında söyledikleri için Oğuz Sarvan'ı "pişman edemeyen" bir Galatasaray yönetimi ve başkanı, "o koltuklarda" nasıl oturuyorlar, hayret ediyorum; sevgili Işın Çelebi de dahil!.. İnan Kıraç'a "lâf yetiştirmek için" yarışıyorlar ama, Sarvan'ın, Çelebi'ye, "Nasıl bakan olmuş, nasıl bakanlık yapmış, hayret ediyorum" anlamındaki "açık" hakaretine seslerini sedalarını çıkarmıyorlar!.. Bakın "bir şey söyleyeyim"; o yerden yere vurdukları "İnan Kıraç", bugün Galatasaray başkanı olsa ve de "yardımcısı için bu sözler söylense idi"; o Oğuz Sarvan koltuğunda "bir hafta bile zor oturur" ya da "başı öne eğik" bin defa özür dilemek zorunda kalırdı!.. "Övünç kaynağınız" stadınızın açılış töreninde sırasında, tribünlerde 50 binden fazla, TV başında da milyonlarcası olan Galatasaraylı'nın önünde, TOKİ Başkanı'nın, "aşağılayıcı" sözlerini de sesinizi sedanızı çıkaramayarak "dinleyen" de sizler değil miydiniz?.. Sizlere "vız" geliyor, ama Galatasaray camiasına "vız" geliyor mu acaba?.. Kim önde?.. Futbol dünyamız, yıllardır "Erman Toroğlu-Ahmet Çakar" tipi TV yorumcularını çok konuşarak, tartışarak, zaman zaman "tepkiler de koyarak" bugünlere geldi!.. Toroğlu, "eleştirilerden, tepkilerden" epey ders aldığını gösterdi; TV yorumlarında, gazete yazılarında "çizgiyi yukarı doğru çekmeye başladı" ve de bu düzeltmede epey yol aldı!.. Çakar ise, tam aksine bir rota izledi; kendine yazık etti, etmeye de devam ediyor!.. İşte tam da "bu sıralarda" bir başka yorumcu çıktı ortaya, "reyting alan" ama "ağzından çıkanı kulağı duymayan", dahası "sallama üstadı" olma yarışında "en tepeye yükselen" bir yorumcu; Sergen Yalçın!.. En büyük teknik direktörlerden fazla "futbolu bilen", en değerli hakem hocalarına ders verecek kadar "futbol kaidelerinden anlayan" ve de "futbolcuların akıl hocalığına soyunan", futbolumuzu yönetenlere "yöneticilik dersi", gazetecilere "gazetecilik dersi" veren, ama bütün bunları, "o anda" aklına ne geldiyse "hemen söyleyerek" yapan bir Sergen Yalçın; dahası, "kendi spor ve futbol hayatını unutan" bir Sergen Yalçın!.. Sonuç; karşımızda, artık "dinlendiğinde düşündüren" değil, "dinlendiğinde güldüren" bir Sergen Yalçın var; yazık!.. "Ötekiler" ve Schuster!.. Hatırlamayıp, "buraya yazmadıklarımı" da katın; "Del Bosque + Aragones + Tigana + Rijkaard + Daum + Hagi, bir Schuster etmiyor!.." "Ne" de etmiyor; "Adam gibi adamlıkta!.." "Ben aldığım parayı hak etmiyorum, Beşiktaş'ın başarısızlık tablosunda bütün sorumluluk benim; bırakıyorum" dedi ve bırakıp gitti!.. "Ötekiler" gibi, "Sezon sonuna, hatta sözleşmemin sonuna kadar olan alacaklarımı ve de tazminatımı ödeyin, yoksa gitmem" demedi; cebine "milyon eurolar konularak" zar zor, yalvar yakar gönderilmedi!.. "Milyon euroları elinin tersi ile itip" gitti!.. "Cebine milyon eurolar konulmasını istiyor ve bekliyor; ondan sonra gidecek" diyen, yazan, çizen yorumcularımızı da "mahcûp ederek" gitti!.. "Bu duruma düşen" her Hoca'ya "Beni örnek alın" diyerek gitti!.. Arkasında söylediği "doğru bir sözü" bırakarak gitti; "Türkiye'de 1960'lerin futbolu oynanıyor!.." Bu "mutlak doğru için" onu "Türk Futbolu'na hakaret etti" diyerek, infaz edenler; mesela söz "Türkiye'yi, Çavucescu Romanyası'na benzeten" Lucescu'dan açılınca, "bu ağır hakareti hiç hatırlamıyorlar" ve Avrupa'nın büyük kulüpleri nezdinde "esamisi okunmayan" Rumen Hoca'yı yere göğe koyamıyorlar!.. Bir "Roma'yı eledi" diye destanlar yazanlar, İtalya Ligi'nde bu sezon Roma'yı kimlerin perişan ettiğini de hatırlamıyorlar!.. Benim kanım odur ki; hocalığını "gol atmak üzerine kuran" Schuster, "futbol adına" her cebinden, hocalığını "gol yememek üzere kuran" bir Lucescu çıkarır!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.