Destan!..

A -
A +
Doğrusu ya, "son haftalarda futbolu geriye giden" ve nihayet Eskişehirspor'a yenilerek lig liderliğinden düşen Beşiktaş'ın, son haftalarda İngiltere Ligi'nde "hızla yukarılara tırmanan" Liverpool'u elemesinin "çok zor olduğunu" düşünüyordum.
Beşiktaş, "öyle bir futbol oynadı" ki, Liverpool'u "uzatmalara ve penaltılara kalmadan" elemesi gerekirdi, "tek gol pozisyonu vermediği" rakibini 90 dakikada elemesi için, "çok azıcık şans yeterliydi"; son dakikada Demba Ba'nın üst direkten dönen topunu "gol yapacak" birkaç santimetrelik şans!..
Ama gene de "çok büyük bir iş başardı", siyah-beyazlılar; hocalarıyla, futbolcularıyla ve o koca stadı dolduran "coşkun" taraftarlarıyla!..
Bilmem ki, Eskişehirspor maçında "sakatlık riski olan iki önemli futbolcusunu, Liverpool maçını da düşünerek dinlendirmek istediği için yerden yere vurulan Bilic'e, "şimdi" hem de "kocaman" bir özür borcu olanlar yok mu, bugün "Beşiktaş'a destanlar yazanlar" arasında?..
"Bilic, Beşiktaş'ı değil, kendi kariyerini düşünüyordu"; öyle mi?..
Peki, neden "Bilic Destanı değil de, Beşiktaş Destanı yazdınız", dün?..
Marsel İlhan!..
"Nerede ise basınımız tarafından unutulmuş, kenara itilmiş" bir spor branşından da "büyük bir adım" haberi geldi!..
Genç tenisçimiz Marsel İlhan, Dubai Turnuvası'nda "Dünya Bir Numarası" Sırp Novak Djokoviç'le karşılaşmış ve 6-1'lik iki sette yenilerek elenmişti ama bu "ATP Dünya Sıralaması listesine tesir eden" turnuvada elenene kadar gösterdiği başarı, Türk tenisçiyi dünya sıralamasında "erkeklerde 28 sıra birden sıçratmış ve 76'ncı sıraya yükseltmişti!.."
Bu "şu" demekti; bundan böyle Marsel İlhan, Grand Slam Turnuvalarına "ana tablodan girecekti!.."
Tebrikler!..
Emre üzerine bir öneri!..
"Bleacher Report" adlı internet sitesi "taraftarların en çok nefret ettiği 10 futbolcu" listesi yapmış, 6'ncı sırada "bizden biri" var; Emre Belözoğlu!..
Listede yer alan diğer futbolcular 10'dan 1' e doğru şöyle: 10. İbrahimoviç, 9. Balotelli, 8. Busquets, 7. Pepe, 5 .Ashley Cole, 4. Hadji Diouf, 3 .Joey Barton, 2. John Terry ve 1. Luiz Suarez.
Emre "neden" böyle oldu; Galatasaray'ın "çok büyük başarılara imza atan" kadrosunda "gencecik" bir "büyük" yıldızken, neden "en sevilmeyenler" arasına girdi; bu çizgisini Avrupa'da da "neden" sürdürdü, milli maçların bile "olay adamı" nasıl oldu?..
Bu sorulara cevap arayan bir araştırma, elbette "ilginç bir psiko / gazetecilik araştırması" olur ama bu araştırmayı yapmak için, "Mastermind (İdare etmek / Çekip Çevirmek / Beyin)" adlı "Amerika'da bestseller olan" kitabın yazarı "Rus asıllı" Amerikalı "psikolog / gazeteci" Maria Konnikova olmak gerek, galiba!..
Kitabında, "Sherlock Holmes olmak ve onun gibi düşünmekle, arkadaşı Dr. Watson olmak ve onun gibi düşünmek arasındaki farkı anlatan" Sir Canon Doyle hayranı bir yazar, Konnikova!..
Sanırım, Konnikova gibi bir gazeteciye, hele hele ondaki "Galatasaray nefreti" çok ilginç ve "ayrıca" araştırılmaya değer gelecekti; "Neden 'kendisini Emre Belözoğlu yapan' kulüpten, takımdan, renklerden nefret ediyor?.."
Acaba, "Fenerbahçe'de, Galatasaray'daki Emre olamamanın, Galatasaray'daki başarılara ulaşamamanın bilinçaltında yaptığı olumsuz etkiler" mi, bu tabloyu ortaya çıkarıyor, onu "Bleacher Report'un listesine kadar götürüyor?.." 
TV'lerimizde, son yıllarda "ünlü" futbolcuların hemen hemen hepsinin "10 güzel golü", görüntüleriyle ekrana getiriliyor; hatırlayarak, keyifle ve alkışlayarak seyrediyoruz!..
Ben Galatasaraylıların yerinde olsam, "Emre için, Galatasaray'da oynarken attığı gollerin görüntüleri ile beraber, asıl o gollerden sonraki sevinç görüntülerini, dahası Hagi'lerin, Hakan Şükür'lerin, Arif'lerin attığı gollerde nasıl sevindiğini gösteren görüntüleri toplayan kısa metraj bir belgesel yapar", Galatasaray TV'nin ekranlarına koyardım; kim bilir, belki de "Emre'yi yumuşatabilir"; denenmeli!..
Osmanlı tokadı!.. 
"Hocası değil mi, döver de, söver de" zihniyeti, "beklenmedik" bir şekilde "tam bir Osmanlı tokadı" yedi; Basketbol Federasyonu Disiplin Kurulu, "genç basketbolcusuna küfreden ve tokatlayan" Galatasaray ve Milli Takım'ın Koçu Ergin Ataman'a "75 bin lira ceza verdi"; "İnsan haklarına ve spor etiğine aykırı hareketten!.."
Bilmem ki, "o gencecik basketbolcuyu yetiştiren "alt yapı hocası ben olsaydım" , bu çirkin ve kabul edilemez hareketi için "Yanlış yaptım" diyeceğine, "Ben hocasıyım, döverim de, söverim de, bunu herkes yapıyor" mealinde sözlerle insan haklarına ve spor etiğine meydan okuyan Ergin Ataman'a ne yapardım?.. 
Uzun yıllardan beri ilk defa "Turgay Demirel Federasyonunu alkışlıyorum", bu "yürekli" ve herkese "ders olacak" ibretlik karar için; helal olsun!..
Turan Yücel ve Galatasaray gazeteciliği!.. 
O, Galatasaray Kulübü'nün üyesi ve avukat; dahası, Türk spor basınında "Galatasaray Kulübü üzerine" , kimsenin "dokunmak bile istemediği", ancak "çok mecbur kalınınca" şöyle bir dokunup geçtiği olayları, gelişmeleri "cesaretle ve her hafta yazan" bir yazar!..
Onun yazılarının satır aralarında, her gazeteye "bir hafta malzeme hatta manşet olacak" bilgiler var, Galatasaray Kulübü ile ilgili!..
Keyifle okuyor, bazılarını arşivime gönderiyorum; zira, "Galatasaray'ı yazan ve konuşan herkese lazım olacak bilgiler var", onlarda!..
Özellikle, "art arda gelecek olan mali ve seçimli olağan genel kurullara katılacak, oy verecek, aday olacak her Galatasaraylı" Turan Yücel kardeşimin yazılarını dikkatle okumalı; "mesajların çoğu onlara!.."
Bu arada "Galatasaray yazan çizen" anlı ve de şanlı spor yazarı ve yorumcusu arkadaşlarıma, Galatasaray muhabirlerime bir sorum olacak:
Galatasaray Divan Kurulu toplantılarına gitmez misiniz; oradan "Divan Kurulu toplantısı haberini veren" ve de "suya sabuna dokunmamak için haberlik / manşetlik konuşmaları duymazlıktan gelen" ajans fasa fisolarını "nasıl" yeterli buluyorsunuz, gazeteci olarak?..
Haftalardır ve haftalardır "menajerlik oyunları ve kanallarıyla, kulüplerin paralarının nasıl ve kimlerin ceplerine girdiğini, örnekler, isimler vererek yazan", dahası "kimsenin sesini çıkaramadığı, tekzip edemediği" yürekli yazılarının sahibi olan Sevgili Atilla Türker'i perşembe günü "Galatasaray'da soygun" başlıklı yazısını okumasaydım, haberim bile olmayacaktı; "Divan Kurulu'nda anlatılan korkunç iddialardan!.." 
Başkan Yarsuvat, "Galatasaray'ın malı deniz, yemeyen domuz" derken, haklıymış (Ama yönetim olarak gereğini yapmadığı ve işi genel kurul ibrasına bıraktığı için haksız) meğer, gerçekten Divan'daki bu "tüyler ürpertici" iddialara ses seda çıkarılmadığına göre, ortada tam bir "Yemiş efendiler, yemiş" görüntüsü var!..
Ad vermiş Taner Aşkın; Bruma / Telles / Sercan Yıldırım transferleri 9 milyon avroya bitirilebilirdi, 22 milyon avro ödendi, bazı komisyoncuların cebine 13 milyon avro girdi!.."
Ve Ahmet Şankal çıkmış, "Galatasaray TV'deki bazı aletler 200 bin liraya alınacakken, 750 bin avroya (Dikkat, lira değil) alındığı duyumu var" demiş!..
Eeee, "bunlar haber değilse", nedir Galatasaray Divan Kurulu'ndan habercilik; işte ajanslardan gelen "fasa fisolar"; bu mudur, gazetecilik?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.