Millî Takım'a bunca yıl hizmet etmiş, bu forma altında başarıdan başarıya koşmuş ve büyük bir ihtimalle "Avrupa Şampiyonası Finalleri'nden sonra ay-yıldızlı formaya ve hatta belki de futbola veda edecek olan" bazı futbolcularımızı, yazılarında ve yorumlarında "alenen ve resmen" aşağılayan, hatta onları "bit pazarlık" olarak niteleyenler var!.. O oyuncuların kişiliklerini, onurlarını koruyan bizlere de, söylemediklerini bırakmayan "nerede ise bunamışlar" demeye getiren spor yazarları var!.. Sokak kabadayısı edası ile konuşmayı, "köprüaltı ağzı" ile yazmayı, kendileri için "reyting aracı" yapacak kadar uslûp çıtasını aşağıya çeken ve 70-80 defa milli formayı giyen oyunculara, bu mesleğe ömürlerini vermiş gazetecilere "hakaret etmeyi marifet sayan" bu insanlara "aynı uslûp ile cevap vermeye" ne meslek, ne de aile terbiyem müsait!. Gün gelecek "onlar" da yaşlanacaklar!.. Belki o zaman "bu yazdıklarının ne kadar insafsız, ne kadar iz'ansız olduğunu" anlayabilme kemâline erişmiş olacaklar ve işte o zaman, bugün "bunca hizmet vermiş ve hâlâ vermek için çırpınan" insanlara kapılarını kapadıkları vicdanlarının sızladığını hissedecekler!.. "3-4 tane genç futbolcu", nerede ise "B" takımları ile gelinen bir turnuvada "iyi oynadılar" diye, "eskileri bit pazarına yollayacak kadar" acımasız ve vefâsız olanların, temenni etmiyorum ki, bir gün başlarına "benzer" olaylar gelmesin!.. "Onların gözü ile seyretsem", yani "yıkmaya ve yok etmeye çalışsam", göklere çıkarılan "genç" yeteneklerin onlarca hatasını bulur yazabilirim; pas hatalarını, kademe hatalarını, yedikleri çalımları, egoistlikleri ve çok müsait durumdaki arkadaşlarına vermedikleri paslar yüzünden kaçırılan gol pozizyonlarını... Ne var ki, "bu hataları" en büyük oyuncular da yapıyor, yapabilirler!.. Elbette gençler de yapacaklar ve hata yapa yapa, "hatalarını azaltmayı" öğrenecekler!.. Ben "gruptan çıkan" Milli Takımımız'ın bütün oyuncularını, başlarındaki hocaları ile beraber kutluyorum... Bu Milli Takım'a bir çok öğrencisini gönderen Ümit Milli Takımı'nın hocası Raşit'i de!.. Ancak... Maçları TV ekranlarından seyrederken, gözüme çarpan ve içimden "İnşallah doğru değildir ve ben yanlış görmüşümdür" dediğim bir tesbitimden söz etmek istiyorum: Çok müsait 1'e üç, 1'e iki, 2'ye üç pozisyonlarda Tuncay arkadaşlarına pas vermiyor, arkadaşları da Tuncay'a pas vermiyor... Hele hele Okan ile Tuncay arasında sanki "birbirlerine pas vermeme yarışı var!.." Bilmem yanlış mı gördüm: Brezilya milli maçında Gökdeniz "bizi gruptan çıkarak beraberlik golünü attı", hemen yanında ve kale içine koşan Tuncay var... Bütün oyuncular koşup geldiler ve Gökdeniz'e sarılıp, öptüler; Tuncay "golün atıldığı ilk karede, arkasını dönerken görünüverdi" ve sonra kareden çıktı "sarmaş dolaş olan arkadaşlarının içinde" de görünmedi!.. Bunca yılın gazeteciliği ile beynime aktardığım enstantaneleri, temenni ediyorum ki; ben yanlış yorumladım ve evham yaptım!.. Ve temenni ediyorum ki, bundan sonraki maçlardaki enstantaneler "benim yanıldığımı ortaya koysun!.." Bu takım genciyle, yaşlısıyla, hocalarıyla her türlü alkışa lâyıktır!.. Milli Takım'ı "gençler ve yaşlılar" diye bölmek, "bir tarafı tutarak", ötekileri defterden silmeye çalışmak, "onları birbirine düşürmek" demektir ve bu da Milli Takım'a büyük zarar verir!.. Bunu da hiç birimiz istemeyiz; öyle değil mi? Hele hele sırf "yaşlı" olduğu için, "bit pazarlık" olmaya müstehak görülen Bülent'in ortaya koyduğu "inanılmaz" mücadele azmini ve futbolunu seyrettikten sonra...