İstenmeyen bir başkan ve istenmeyen bir teknik direktör!.. Hürriyet'in anketinde yüzde 67. 4 "İkisi beraber gitsin", yüzde 23.9 "Canaydın gitsin", yüzde 8.7 "Gerets gitsin" sonucu her şeyi ortaya koyuyor!.. El ele vermişler, Galatasaray'ı yakıyorlar ve gelecek yıl da yakmaya devam edeceklerini gösteriyorlar!.. Avrupa Kupaları'ndan elendiler!.. Türkiye Kupası'ndan elendiler!.. Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkından da elenmek üzereler!.. Üst üste koyun bakalım, "Gerets'te inat ve ısrar eden" Özhan Canaydın'ın "kefil olduğu paraların tamamı", geçen yıllardaki kayıpları ile bu yılki başka kayıplarını hesaba katmıyorum, Galatasaray'ın "sadece" bu elenmelerden doğan zararını karşılayacak mı?.. Neymiş, Gerets "Kafası koparılacak" oyuncuların listesini yapmış. Şu "haberlere, şu başlıklara, şu yorumlara" bakın!.. "Kendisine yakın" spor yazarlarının, yorumcuların kulağına fısıldadıkları ya da fısıldattıkları ile "bu haberleri yaptıran" Gerets ve "ona göz yuman" Canaydın "neye oynuyorlar?.." Sadece Galatasaray'ın değil, Türk Sporu'nun tarihindeki "en büyük başarılara imza atan" Hakan Şükür'ler, Ergün Penbe'ler ve Hasan Şaş'lar, "Galatasaray'dan Canaydın - Gerets tuzağı sonunda 'böyle aşağılanarak' kovulmayı hak edecek" ne yaptılar?.. Camiayı bölen, yönetimi bölen, yıllardır Galatasaray'ın en önemli sorunlarında, Süleyman Demirel'in ünlü deyimi ile "4 kazı dereye götürse, 3'ünü kaybederek geri dönecek" örneğindeki kadar "yönetim zafiyeti gösteren" başarısız bir Başkan ile "aynı şeyleri" futbol takımında, tribünlerde yapan ve de yönetimi bile bölmeyi başaran bir Belçikalı için "Galatasaray'ın tarihi" harcanıyor; vah ki ne vah!.. Ey Galatasaraylılar; "Yok mudur kurtaracak Galatasaray'ın bahtı kara maderini?.." Soruyorum; göz göre göre "Başkana ve hocaya taraftar komplosunu kuran adam" damgası yedirilen "alaylı - mektepli" bölünmesindeki tezgâhın sahipleri belli iken, "bu bölünmede baş rolü oynadığı" iftirası ile baş başa bırakılan Adnan Polat, hiç kendi kendine sormuyor mu; "Bana karşı bu tezgahı kimler kurdu ve kimler baş rolü oynuyor?.." Soruyorum; Chelsea "Mourinho", Real Madrid "Capello" gibi hocaları "Başarısız oldular" diye "kapı önüne koymaya hazırlanırken", Canaydın'ın "Takımı darmadağın eden, en istikrarlı koruyucularını bile sonunda isyan ettiren tertip ve taktiklerle takımı şaşkına çeviren ve taraftarı küstüren Gerets'e sarılma inat ve ısrarının sebebi" ne olabilir?.. Herkes iyi düşünsün!.. Yarın çok geç olacak!.. Önemli not: İstanbul'dan "bu işlere meraklı olan" kongre üyesi Galatasaraylı bir arkadaşım telefon etti ve "Ersun Yanal'ı getirecekler, onun istemediklerinin listesini Gerets'in eline verdiler, tasfiyeyi ona yaptıracaklar. Gerets durmadan bu oyuncuların üzerine gidecek, gazetelere bol bol haber yaptıracaklar, bu oyuncuları küstürecek, yıpratacak ve taraftarın önüne atacaklar. Sonra da Yanal kendine göre 'dikensiz' bir takımın başına gelecek, haberin olsun" dedi. Ben inanmak istemedim; ama şu anda Galatasaray'da öyle oyunlar oynanıyor ki, "Bu da hiç olmazsa tartışılacak ve konuşulacak" bir iddia; üzerinde düşünmek gerek!.. Nerede TSYD?.. Sevgili Kemal Belgin ile ilgili haberi, Türkiye Gazetesi'nde okurken çok üzüldüm: "Gazetemiz yazarlarından ve Fenerbahçe Kongre Üyesi Kemal Belgin, Fenerbahçe Yönetimi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Konuyla ilgili açıklama yapan Belgin, 'Fenerbahçe'nin resmi internet sitesinde benimle ilgili suçlamalar var. Ayrıca taraftarlara hedef gösteriliyorum. Bunun üzerine can güvenliğim tehlikeye girmiştir. Bu nedenle Fenerbahçe Yönetim Kurulu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundum. Ayrıca, 'Kulüpten menfaatlenen' ibaresi için de tazminat davası açacağım' diye konuştu." Bu kaçıncı olay?.. Ne yapıyor "benim" anlı ve de şanlı medyam, yorumcularım, yazar çizerlerim ve de spor yazarlarım?.. "Bu rezalete" hep beraber tepki koymazsak, "yarın her birimizin başına geleceklere" nasıl karşı koyabileceğiz ve kim kimin yanında olacak?.. Nerede benim "havuzla, lokantayla, nohut - fasulye - pilavın fiyatı ile uğraşmaktan", meslekle ve üyeleriyle ilgili en önemli olayları "görmeyen, duymayan ve de susan" Türkiye Spor Yazarları Derneği yönetimim, nerede?.. "Seçilene kadar" her şeyi vaat et, "seçildikten sonra" koltukta oturmaktan başka bir şey yapma!.. Ayıptır; "o koltukta oturmanın gereğini yapamıyorsanız", bırakın; "o koltuğu dolduracak" ve o "koltukta oturmanın gereklerini yerine getirecekler" gelsin!.. Yeter artık; yeter!.. Yolumuz açık olsun!.. Bu gece ve çarşamba gecesi, Türk Milli Takımı'nın "gruptaki liderliğine, grup birinciliğine ve final yolcuğuna damgasını vuracak" kadar önemli iki maç oynayacağız!.. Bu gece Yunanistan önünde "kim sakat olursa olsun, takım hangi tertiple çıkarsa çıksın"; sonucu "psikolojik faktörler" belirleyecek "soğukkanlı ve akıllı olan" istediğini alacaktır!. Bakınız, "Kazanacaktır" demiyorum; "İstediğini alacaktır" diyorum!.. Bu istek Türkiye için "3 puansa 3 puan, bir puansa bir puan!.." Tamamen hocamız Fatih Terim'e kalmış bir şey!.. Çarşamba geceki Norveç maçında hedef, "Yunanistan maçına göre" belirlenecek ve bana göre "seyircisiz" son maçımız, Yunanistan maçına göre daha da zor!.. Yolumuz açık, şansımız bol olsun!.. O kafa!.. "O kafa" ortaya çıkınca, hep "o kafa" deyiminin sahibi sevgili Rauf Tamer'i anarım. Beşiktaşlı Rauf Tamer'i!.. Bu defa vereceğim örnek de Beşiktaş'tan!.. Beşiktaş basketbol takımı, "düşme hattındaki" Alpella ile kritik bir maç oynuyor. Biri can, öteki mal derdinde!.. Beşiktaş taraftarları "kendi" takımlarına ve oyuncularına durmadan lâf atıyor ve "çirkin" sözler söylüyorlar. Beşiktaş'ın "basketbol" yöneticisi, taraftarları uyarıyor; "Siz ne biçim Beşiktaşlısınız? Oyunculara niye lâf atıyorsunuz?" Bir başka Beşiktaş yöneticisi ise "taraftarı kollayarak", basketbol yöneticisine "Beşiktaşlı bir oyuncuyu", hem de maçta "24 sayı atan" Amerikalı oyuncuyu işaret edip, "Senin oyuncun maç satıyor" diye bağırıyor!.. Olacak şey mi?.. Ama oluyor; zira ah "o kafa!.." Geçmiş olsun!.. Ergun Gürsoy ameliyat geçirmiş; geçmiş olsun!.. Bir an önce "sağlıklı olarak" yazılarına devam etmesini diliyorum. Bu arada sağlığına "çok daha fazla dikkat etmesi" de şart!.. Zaten sadece sevgili Gürsoy'un değil, bütün Galatasaraylıların "bu başkanın ve bu yönetimin döneminde" sağlıklarına çok dikkat etmeleri şart; bilmem ki nedenini uzun uzun yazmama gerek var mı?!.. Bir "cümle yazayım" yeter: Urla'ya kadar gelen habere göre, "Fenerbahçe yönetimi, Gürsoy'a Galatasaray yönetiminden önce 'geçmiş olsun' demiş!.."