Durum açık... "İstanbul Spor Medyası'nın daima ve daima İstanbul'un Üç Büyük Takımı'ndan yana tavır koyması ve durup dinlenmeden onların haklarını savunması, öteki takımlara ise hemen hemen dönüp bakmaması", spor yazarlarına ve futbol yorumcularına karşı, özellikle "havası gerginleşen maçlarda" tavır alınmasına sebep oluyor!.. Zaman zaman "İstanbulspor'un, Gençlerbirliği'nin, Gaziantepspor'un, Yozgatspor'un ve diğerlerinin hakkı yendi" diye haberler ve yorumlar yapılıyor ama, "bunda da ölçü", gerçekten bu takımlarının haklarını korumaktan değil, "Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın, Galatasaray'ın birbirlerine karşı pozisyonlarından" geçiyor!.. Aslında "ulusal medya" dediğimiz İstanbul medyasının "Üç büyüklerin dışındaki takımlar pek umurunda değil!.." Onların hakları, "Galatasaray maçlarında" Fenerbahçeliler ve Beşiktaşlılar, "Fenerbahçe maçlarında" Galatasaraylılar ve Beşiktaşlılar, "Beşiktaş maçlarında" da Galatasaraylılar ve Fenerbahçeliler tarafından korunuyor!.. "Bunun dışında", hemen her zaman "öteki" takımlar adına "Sezar'ın hakkını koruyan", bir avuç spor yazarı ve yorumcu var ama, "onlar", çoğunluğun futbolumuza yaptığı gölgeyi ne kadar gayret ederlerse etsinler, kaldıramıyorlar!.. Bunları neden yazdım? Çeşitli stadlarda spor yazarlarına ve futbol yorumcularına karşı, taraftarın "giderek sertleşen" tutumunun açıkça ortaya çıktığı haftalar yaşayıp geliyoruz!. Stad ve takım isimlerini vererek "örnekleme yapmaktan", bazılarını unutmuş olabilme ihtimali sebebiyle kaçınıyorum; ama, nerelerde nelerin olduğunu "bilenler biliyor!." Türkiye Spor Yazarları Derneği de, "olayları yakından izleyip", gerekenleri yapıyor!.. Amma... Acaba, bu konuda "spor medyamız" görevini yapıyor mu? Yoksa, "reyting - tiraj" popülizmi içinde, "olayları satır aralarına gizleyip", hele hele olaylar "Büyüklerin maçlarında olmuşsa", hatta "satır aralarına bile almayıp" savsaklıyor mu? Olayları kınayanlar kimler? TSYD'nin bu konudaki açıklamalarını haber yapanlar kimler? "Devamlı olarak" futbolumuzdaki "tribün olayları" ile ilgilenip, "yorumlar yapanlar" kimler? Sayın bakalım, İstanbul'da kaç kişi? Ankara'da kaç kişi? İzmir'de kaç kişi? Diğer şehirlerimizde kaç kişi? Böyle şey olur mu? "Reyting ve tiraj uğruna", taraftar popülizmine sarılmak, spora ve sporun ruhuna ihanet değil de nedir? Altını çiziyorum; sebebi ne olursa olsun, gazetecilere, spor yazarlarına, futbol yorumcularına, hakemlere, futbolculara, yöneticilere ve rakip taraftarlara saldırmanın ve küfür etmenin "savunulur yanı yoktur!." Ve de olmamalıdır!.. Mazereti ve bahanesi de yoktur!.. Ve olmamalıdır!.. "Bugün ona yapılana", kulüpçü ya da taraftar gözü ile bakarsak ve sesimizi çıkarmazsak, yarın "benzer olay kendi başımıza geldiğinde", kimsenin dönüp bakmadığını ve "yapayalnız kaldığımızı" görürüz!. Maalesef, gelinen nokta, işte tam budur!.. Yarınlarda, çok daha "dehşet verici" olaylarla karşılaştığımızda, "bugün sessiz kalanların ve görmezlikten gelenlerin" şikayet etmeye haklarının olamayacağını da bilmemiz gerekmez mi?. Ayrıca: Her hafta TV'lerde saatlerce "saniyenin 10'da biri gibi bir zamanda geçen enstantaneleri ileri-geri ve yavaş-hızlı defalarca oynatıp hakemlerin ipini çektikçe", spor sayfalarının manşetlerinde "gol kaçıran ve gol yiyen futbolculardan daha çok", koca bir maçta "hatalı birkaç düdük çalan" hakemleri infaz ettikçe, taraftarları "tahrik ve olaylara teşvik ettiğimizi" de unutmayalım!..