Disiplinsiz Galatasaray!..

A -
A +

Galatasaray, ULEB Eurocup yarı finalinin ilk maçında, 'geçen yıl final oynayan' Gran Canaria'yı, İstanbul'da 89-75 yendi" haberini, "maçı seyretmeyip" de, bir haber kanalının alt yazı geçişinde okusanız, "Harika" dersiniz, değil mi?.
Ama gelin görün ki, maçı seyretmişseniz, hele hele TV başında seyretmiş ve  "tekrarları da dikkatle izlemişseniz", elbette "fanatik değil, normal bir basketbol seyircisi gibi" izlemişseniz,  bu "harika" yorumu, "sadece 14 farklı skor için" geçerli olur, yoksa salondaki oyun için değil!..
Gran Canaria'yı geçen hafta, çeyrek finalde elediği takıma karşı, hem de kendi evinde oynadığı maçta seyretmiştim. Deplasmanda 9 sayı farkla kazanan Gran Canaria, neredeyse kendi evinde "10 sayı farkla yenilerek" eleniyordu, rakibin son dakikalardaki telaşı ve top kayıpları, onları kurtardı. 
Gran Canaria, "sıradan" bir takımdı, kötü oynuyordu; "Galatasaray bu takımı rahat eler" diye düşünmüştüm!..
İşte o "deplasman canavarı" denilen Gran Canaria, İstanbul'da karşısında "kötü oynayan" bir ev sahibi bulmasına rağmen "14 sayı farkla yenildi!.."
Ama Galatasaray o kadar kötü bir basketbol oynadı ki, eğer "Lasme, çok erken faul krizine girmese", Galatasaray'a "14 sayı farklı galibiyeti getiren" 3 oyuncusunun başında gelen Chuck Davis kenarda oturmaya devam ederek, maçın "sürpriz kahramanı" olamayacak ve İspanyollar, belki de çok daha iyi bir skorla evlerine dönecekti!..
Dahası, maçtan önce günlerce "21 farktan söz eden ve bu farkla İspanya'ya gitmeliyiz" diyerek, oyuncularının da, tribünlerdeki taraftarın da beynini yıkayan koç Ergin Ataman, "fena halde" mahcup olacaktı!
Maçtan sonra, "Maçtan önce 21 sayı demiştim, zira benim takımımda 8-9 sayı farktan sonra rahatlama olabiliyor. Bunun için 21 sayı demiştim. Çok dış şut kaçırdık" dedi.
Bir Allah'ın kulu da çıkıp ona sormadı; "Bu beyin yıkamanız, Galatasaraylı oyuncuları o kadar etkilemiş ve baskı altına almıştı ki, 3 sayılık atışlardaki 'karavana oranı (25/7)' ve Göksen'inin takımın 3'lük (6/3) kralı olması, onların nasıl bir gerilim içinde oynadıklarını ortaya koymadı mı?.."
Dahası da var; "Acaba, Lasme ve Sinan'ın çok ama çok erken faul problemine girmelerinin, Green ve Schileb'in bugüne kadar görmediğimiz şekilde, 'acemi' basketbolculara dönüşmelerinin, Mccollum'un attığı kadar yedirmesinin 40 dakikalık bir maçta buluşmasında, bu 21 sayı baskısının 'bilinçaltı' rolü olmamış mıdır?"
Çok açık  olarak bir defa daha gördük ki, Galatasaraylı basketbolcular, "takım basketbol oynarken ve de üstelik pota altından durmadan sayı üretirken", Ergin Ataman'ın "Rahatlıyorlar" itirafındaki tablo ortaya çıkıyor ve "takım disiplininden kopuluyor, sallabola dönülüyor"; bu "nasıl" bir koçluk ve bu nasıl bir takım?..
Bir defa, "Galatasaraylı basketbolcuların çoğuna ayrı bir top vermek gerek", zira "topu eline alan ve rakip yarı sahasına getiren" hemen hemen her oyuncu, "Ben nasıl atarım" diye düşünmeye ve "kendisine atış imkanı oluşturmaya bakıyor", saniyeler geçiyor, zaman sıkışması başlıyor ve "acele şutlar"; çoğu, karavana!..
İşte "bu egoizm yüzünden" Gran Canaria maçında, "son saniyede çar naçar verilebilen paslarla pota altından atılabilen" çok şanslı 3-4 basketin de "farkı kurtardığını" ilave edelim!..
Lafı uzatmayayım; Galatasaray, bu takımı  İspanya'da da yener, hem de belki  "21 sayı farkla yener!.."
Yeter ki, Ergin Ataman, oyuncularını "basketbol oynamak için" disipline etsin!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.