Fenerbahçe, futbol ulemamızın anlı-şanlı bazı yorumcuları tarafından "Türkiye Ligleri'nde böyle en az 10 takım var" diye nitelendirilen Feyenoord'a "kendi evinde" de yenilerek, Şampiyonlar Ligi'nin dışında kaldı!. Kur'alar çekildiğinde, "bir kurmay subaya", TV'lerin "bugünler ve yarınlar" programlarının gediklisi bir "analizci ve stratejiste" hiç yakışmayacak bir "aculluk" ile, çıkıp "Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'ndedir" mealinde sözler sarfeden Attila Kıyat Paşamız başta olmak üzere, çok kimse, Türk insanına, hele hele Fenerbahçe taraftarına "doğruları söylemedi!." "Niyetler ve dilekler", bizlere "doğru bilgi" diye takdim edildi; sonuç hüsran!.. Şimdi "ülke insanını, futbol camiasını" göz göre göre "yanlış bilgilendirenler", hedef saptırarak "şu maçta şu oyuncuyu, bu maçta bu oyuncuyu oynatmadı" diye Lorant aleyhine yazmadıklarını bırakmıyorlar!.. Şimdi, "ilk maçta Ortega'yı, ikinci maçta Johnson'ı oynatmayarak Fenerbahçe'yi Türkiye Ligleri'nde kendisine denk en az 10 takım bulunan Feyenoord'a mağlup etti" diye çok ağır şekilde eleştiren "futbol ulemamıza" soruyorum: Diyelim ki; "Lorant hatalı"; evet hatta "çok hatalı!." Peki ama, "daha kura çekiminde" Feyenoord'u "rahat rahat eleyeceği" açıklanan ve sonrasında da "hep öyle davranılan" Fenerbahçe "nasıl takdim edildiği kadar büyük bir favori takım" ki; "bir maçta bir oyuncu, öteki maçta bir başka oyuncu oynamadı" diye dağılıp gidiveriyor? Bu oyuncular "sakat" da olabilirlerdi, bu oyuncular "cezalı" da olabilirlerdi, bu oyuncular mesela "Ortega" gibi "hazır da olmayabilirlerdi!." Bu nasıl bir "Dünya Takımı'dır" ki, koca bir maçta "bir oyuncuya bağlı" grafik çizer? "Türkiye Ligi'nde böylesinden en az 10 tane var" denilen Feyenoord'un da "o dev cüsseli, acaip isimli" santrforundan sonra "en iyi adamlarından ikisi sakat olduğu için" oynayamadı; ne oldu? Feyenoord "makina intizamı içinde" maçı oynadı, kazandı ve gitti!. Çünkü, "Feyenoord bir takımdı!." Hem de "korkulacak, bizlerin uykularını kaçıracak kadar güçlü" bir takımdı!. Geçen yılın UEFA Kupası galibi idi!. Hollanda futbolunun "önde gelen" üç takımından da biriydi!. "Takım olmak" bakımından, "her sezon olduğu gibi", bu sezon da "büyük ölçüde yenilenen" Fenerbahçe'den "3-4 gömlek daha iyi" olması bir yana, "tek tek futbolcular bakımından" da sarı-lacivertlilerin önündeydi!. Feyenoord'da "öyle 3-4 kilit oyuncu" vardı ki,sadece "zıplayamayan" Washington'la avunan, belki de "tam hazır olmadığı" için şimdilik "çekirge gibi zıplayan" ama ısıramayan Ortega ile övünen Fenerbahçe'de değil, Galatasaray ve Beşiktaş'ta da "benzerleri" yoktu; olsa çok iyi olurdu!.. Bizde "kuzguna yavrusu şahin görünür" sözü çok ve hep geçerli!.. Sevgili kardeşim Hıncal Uluç başta olmak üzere, "iki-üç tanesi" bir Lefter, bir Metin Oktay, bir Kadri, bir Yusuf etmeyecek oyunculardan kurulu takımlara "bütün zamanların en güçlüsü, en harikası" diyen spor yazarlarımız, yorumcularımız, rakiplerimizi "küçük görürken", aklın, mantığın gerekleri bir yana, ondan da öte futbol taktik ve tekniğinin en temel ölçülerini unutuyorlar!.. Hadi onu yapıyorlar, hiç olmazsa "rakibi küçümsemeseler ya!.." Ne gezer? "Türkiye Ligleri'nde en az 10 tane Feyenoord gibi takım varmış!.." Lâfa ve kafaya bakın!. Ne yazık ki, "bu dolduruşa" ilk maçta gelmemesine rağmen, ikinci maçta "Lorant da kendini kaptırdı" ve sahaya "o acaip taktik ve o acaip taktiğin sonucu olan bir tertip" ile çıktı!. Ve "pembe hayâllar" sona erdi!. Şunu kafamıza iyice sokmamız gerek: Dünyanın ve Avrupa'nın "en iyi oyuncuları" bizde değil!. Ne çoğul olarak, "oyuncuları?" "Bir tanesi" bile yok!.. İşte görüyor ve yaşıyoruz; "En iyilerimiz", Avrupa'ya gidiyor, "yedek kulübesinin abonesi" oluyor, hatta "oradan da sık sık tribüne çıkıyor!." Biz bu "acı" gerçeği "futbol göstergeleri" ile izah edip, "doğruyu bulacağımıza", hemen kulbu takıyoruz; "Türk düşmanlığı... Din farkı... Irkçı başkan... vs... vs..." Adam "Avrupa futbolu büyük bir mali kriz içine düşmüşken" milyonlarca dolar ödeyecek, sonra da "bize inandırılan bu palavra gerekçelerle" futbolcuyu tribünde oturtacak öyle mi? Hadi canım güldürmeyin beni!.. Açın bakın spor sayfalarımızı , ligin başlamasına 4-5 gün kala "ligde gol rekorları kıracak bir Fenerbahçe geliyor" haber ve yorumlarını kimler yapmış? Sonuç; "dört resmi maçta atılan sadece bir tanecik gol var!.." Elbette inanmak, ümit etmek, hayâl etmek çok güzel!. Bunlar olmasa "ilerleme" olmaz, "büyük hedefler" olmaz, "başarı" olmaz!.. Ama, bir de "gerçekler ve doğrular" var!.. Sebebi de, sonucu da asıl tayin eden "onlar" değil mi? ocaluluc@beko.net