"Feldkamp'a yapılan sert eleştirilerin asıl hedefi benim. Bunun farkındayım. İçeriden ve dışarıdan bizi vurmaya çalışanlar var. Bu kulübün ekmeğini yemiş insanlar bile bize saldırıyor. Ama biz yılmayacağız." Bu sözleri Adnan Polat söylüyor!.. Haklı mı?.. Hayır, haksız; hem de çok haksız!.. Neden?.. "Genelleme yapıyor" da ondan!.. Böyle "ağır ithamlar yaparken", ayırması gerek; "kim" ya da "kimler?.." Evet, "içerden(?)" ve de "dışardan?" vurmak isteyenler kimler?.. Dahası, "bu kulübün ekmeğini yemiş saldırıcılar(?)" kimler?.. Öyle "ortadan" ve hem de "ad bile vermeden" yapılan ithamlar, bilmeli ki, "haklı ve normal eleştiri hakkını kullananları" da yaralar ve yaralamıştır!.. Aslında Adnan Polat "bunu da çok iyi biliyor" ama, "bilmezden geliyor" ve "genelleme yaparak ortaya konuşuyor!.." Bir defa "içerden yıkmak isteyenler" sözüne "en uygun" insanı bulmak istiyorsak, sevgili Adnan Polat'a demeliyiz ki; "Sonuna kadar arkasında olacağız" dediği Feldkamp'ı da "yanına alıp" bir aynanın karşısına geçsin; orada görecektir; "içeriden yıkmak" isteyenleri!.. "Mevsim başının" tıkır tıkır işlemeye başlamış ve "taraflı - tarafsız" herkese Galatasaray'ı "büyük başarıların ve şampiyonluğun en büyük adayı" olarak kabul ettiren çarka durup dururken "çomak sokanlar" acaba kimlerdi?.. "Bol alternatifli" kadroyu darmadağın eden, takımı çorbaya çeviren, "Galatasaray futbolunu yönetmek yerine, onu kendisini tatmin edecek bir oyuncağa çeviren" kimdi ve "bu insanın arkasında durup", yapılan haklı eleştirilere "kulak vereceğine", futbol tarihindeki binlerce "ümitsiz" örnekte olduğu gibi, yanlışı, hatayı "doğru" olarak göstermeye ve savunmaya çalışan kimdi?.. Sevgili Polat, üstelik "bu konularda" son derece "tecrübeli" bir yöneticidir!.. Şimdi o "tecrübeli" insana soruyorum: Seni savundukları, seni destekleyen yazılar ve yorumlara imza attıkları, yaptıklarını alkışladıkları zaman "Doğrucu Davut" olarak gördüklerin, hatalarını, yanlışlarını ortaya koydukları zaman, neden "yıkıcı ve saldırıcı" oluyorlar?.. Ne menem şeyse, sakın "asıl" yıkıcılık ve saldırıcılık "bu" olmasın?.. "Hedef benim" diyorsun; tam bir hüsnü kuruntu?.. Eğer kendisi istemezse ve çanak tutmazsa, "hedef" neden Adnan Polat olsun?.. Galatasaray gibi bir kulübün futbolunun "en güçlü ve yetkili adamı", üstelik "çok iddialı sözlerle sık sık gündemin başlarına oturuyorsa", elbette hele hele "hata ve yanlış yaptığında" eleştirilecektir!.. Hamama giren terler!.. "Terlemek istemiyorsan" hamama girmeyeceksin!.. Sen, "bunca yanlışı art arda yapan" Feldkamp'a toz kondurmamaya devam et, "Feldkamp'ın yaptığı hataları ve yanlışları" yazan ve söyleyenlere "Hedefiniz benim, beni yıkmak istiyorsunuz" diye ortaya çık; tam bir "Don Kişot sendromu" tablosu!.. Eleştirenler, "neden" seni yıkmak istesinler?.. Eleştirenler, "Galatasaray'da yanlış giden bazı işlerin düzeltilmesini istiyorlar"; işte o kadar!.. Elbette "bunca insanın arasında" bazı "kötü ve peşin niyetliler" olabilir, "yöneticilik" odur ki; "bunları ayırabilsin" ve "genelle yaparak ortaya konuşmak" yerine "isim isim ve tek tek saysın!.." Dün atılan temelden sonra, "köşesine çekilmesi" dört gözle beklenen Özhan Canaydın'dan sonra "başkanlığa onun gelmesini isteyen ve bekleyen" milyonlarca Galatasaraylı var!.. Bunlardan biri de benim!.. Bu "istek ve beklentilerim", bir Galatasaraylı olarak "Adnan Polat'ı yaralamamak için hassas davranmam" gerektiğini kulağıma fısıldasa da, bir gazeteci, bir spor yazarı olarak görevimin "kim olursa olsun, yaptığı hata ve yanlışları yazmak olduğunu" unutmam mümkün mü?.. İşte bu çizgide, Adnan Polat'ı "benim gibi" ve "bana açılan pencereye benzer pencerelerden bakarak" eleştiren onlarca hatta yüzlerce insan var!.. Bu insanlar ne yıkıcı, ne saldırıcı!.. Sadece ve sadece "hataları, yanlışları" gören ve söyleyen insanlar!.. Yarınlarda Adnan Polat "Galatasaray başkanı olursa" memnun olacak, sevinecek insanlar!.. Onlara saldırmanın ne zamanı, ne zemini!.. "Bitmiş" ve "kendini bitirmiş" bir teknik adam için "bunca" dostunu kırmaya değer mi?.. Sevgili Polat, şimdi, "rakiplerinin" ellerini ovuşturarak, "Oh oh ne âlâ, ne âlâ" diye neredeyse "şıkır şıkır oynadıklarını" göremiyor musun?..