Fenerbahçe ve Galatasaray'ın "zavallı bir futbol çemberine hapsolmuş" Rumen rakipleri karşısında aldıkları galibiyetler "çok normal", ama "antrenman havasından da daha kolay görünen" bu maçlarda "yapılan hatalar", hatta "artıları götürecek" kadar çok!.. Maçların sonrasında "maçları yorumlayan" arkadaşlarımız, "bu hataları, yanlışları" konuşup ve yazıp geldiklerinden ben "tekrarlamak" istemiyorum!.. Ben "iki" maçta "beni heyecanlandıran" dört futbolcudan söz etmek istiyorum, sadece!.. İkisi "zaten" belli; Emre Belözoğlu ve Abdelkader Keita!.. İki takımdan "bu iki futbolcuyu çıkarın"; Steaua ve Dinamo karşılaşmalarında, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın futbolu ne kadar fakirleşirdi, ortada!.. Biri, "90 dakikada" her şeyiyle "tek başına" bir takım gibi çalıştı, orta sahada, "şiir" gibiydi futbolu!.. Öteki, "ele avuca sığmaz" ve ancak "başlı başına bir takımın zor durduracağı" tank gibiydi, ezdi geçti rakiplerini!.. Peki, beni heyecanlandıran "öteki iki oyuncu" kimlerdi; Özer Hurmacı ve Caner Erkin!.. Evet, Özer "daha tam hazır değildi", fizik gücü eksikti, ama "futbol oynamak için" ille de "topun ayakta olması gerekmediğini" ispat eden bir "topsuz oyun" sihirbazı gibiydi, sahada!.. Arkadaşları çok kere "onun ne yaptığını ve ne yapmak istediğini anlayamadığı için" topsuz koşularına verilen cevaplar "az oldu", ne var ki, "onlarda bile" biraz güçlenir, Hocası tarafından "devamlı görev verilirse" neler yapabileceğini gösterdi. Temenni ederim ki, Daum'un zaman zaman tutan "kör inadı", yarınlarda Fenerbahçe'ye de, Türk Milli Takımı'na da "büyük katkılar yapacak" bu "genç" yıldızı yedek kulübelerinde öldürmesin!.. Ve Caner; hatalar yaptı, belki bazı pozisyonlarda seyircileri, arkadaşlarını, hatta hocalarını bile kızdırmıştır ama, bir "hücum beki" olarak "nasıl oynayabileceğinin" sinyalleri verdi; bayıldım!.. Boyu, bosu, mücadele gücü, tekniği ile "top da, futbol da ona yakışıyor!.." "Buz gibi" bir Hakan Balta'nın yerinde "ele avuca sığmayan" bir Caner'i seyretmek bana keyif verdi, zevk verdi!.. Trabzonspor maçında yenilen 3 golde ve "yenilebilecek" ama şansla yenilmeyen bir başka 3 golde, Mustafa Sarp'ların, Ayhan'ların yanında "Hakan Balta'nın da ne kadar sorumlu olduğunu" maçın kasetini dikkatle "bir daha izleyenler" göreceklerdir; bu bir yığın pozisyonun çoğunda, "istikrar abidesi" saydığımız Hakan Balta "koşamıyor" bile, adeta eli belinde seyrediyor!.. Birdenbire ne oldu, Hakan'a; sakatsa, neden oynatılıyor, sakat değilse derdi ne?.. Mavi boncuk kimdedir?.. Sevgili Ömer Faruk kardeşim, "Arda'ya kart gösteremeyen ve bu sebeple sahada tutan" hakemi yazarken, "Acaba MHK mı hakemlere bu havayı veriyor" diye soruyor!.. Elbette, sevgili Ömer Faruk, elbette!.. "Alex'i atamayan" hakemler varken, Arda'yı kim atabilir?.. Bıraktım Arda'yı, Alex'i, sahanın ortasında "rakibini adeta döven" ve bir de "Tayland güreşi tekmesi sallayan" Kayserisporlu Makukula'yı atamayan hakemleri de seyretmiyor muyuz?.. Hakemler de biliyor ki, "atsalar" kıyamet kopacak ve "haftalarca dinlendirilecekler"; elbette "atmıyorlar" ve ödül olarak "ertesi hafta maçları alıyorlar"; cin gibidir bizim hakemlerimiz cin!.. Tabii, örnek olarak da "başkanlarını alıyorlar"; doğru da yapıyorlar!.. "Mavi boncuk" politikası, Federasyon'dan, MHK'ya kadar her tarafı sarmışken, hakemlerin "bundan etkilenmemesi" mümkün mü?.. Düşün Başkan!.. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Gaziantepspor - Fenerbahçe maçında ev sahibinin attığı gole sevindiği için Gaziantep Valisi'ne hatta "nezaket sınırlarını çok aşan" bir tavır koymuş, sözler söylemişti. Vali'nin yaptığı da yanlıştı ama, Aziz Başkan'ın, bundan şikâyet etmeye hiç hakkı yok; "kendi" locasında "sevinçten hop oturup hop kalkan" nice "devlet büyükleri" gördük, nice Genel Kurmay Başkanları, Karar Kuvvetleri Komutanları, nice Birinci Ordu Komutanları gördük; onlar "iyi" idi de, şimdi "Vali mi kötü oldu"; bir düşünsün bakalım!.. Rıdvan'a mesaj!.. Ben aracıyım, en az 15 kişilik bir grubun içinde geçen bir olayı yazacağım: TV'lerin "en çok izlenen, sevilen, söylediklerine saygı duyulan" 3 - 4 futbol yorumcusundan birisin!.. Bir "önemli maçı" arkadaşlarla beraber bir kafede izliyorduk, maç bitti, bir başka kanalda senin "uzun süredir devam eden" yorum programına geçtik; bir süre sonra arkadaşlarımızın biri, kalın sesiyle ve üzerine basa basa "şöyle" dedi: "Yahu, bu Rıdvan'ın bizlere hiç mi saygısı yok. Bu saçla, bu sakalla, bu bumburuşuk Nuh Nebi'den kalma gömlekle yüz binlerce seyircinin karşısına nasıl çıkıyor; Öcal Abi, ayıp değil mi yaptığı?.." Gruba baktım, "kimseden itiraz gelmedi"; çoğunluğun "bu sözleri onayladığı" belliydi, güldüm ve geçiştirdim; "Herhalde stüdyoya aceleyle gelmiştir, siz saçına sakalına, gömleğine bakmayın, söylediklerine bakın!.." Ama açıkça söyleyeyim; içimden de dedim ki; "Haklısın arkadaş!.. Şöhretli olmak, TV ekranlarına hem de bir profesyonel yorumcu olarak devamlı böyle çıkmanın mazereti de, bahanesi de olamaz; TV seyircisi, ekrandaki kim olursa olsun, ondan kendisine biraz saygı bekler!.." Şaka ile karışık!.. Herkesin birbirine sorduğu gibi, dostlarım ve yolda rastladığım futbolseverler bana da soruyorlar; "Pazar gecesi ne olur?.." Yıllardır Galatasaray "en favori çıktığı maçlarda bile, hatta hezimetlere uğradığı için", Fenerbahçe maçları konusunda, kimseler "Galatasaray kazanır" diyemiyor, onun için espri yapıyorum; "Ne var pazar gecesinde?.." Anlayan anlıyor, anlamayan ısrar ediyor; "Fenerbahçe - Galatasaray maçı?.." Hımm, "iş ciddileşiyor", ben de ciddileşiyorum; "Onu bana değil, Rijkaard'a sorun!.." Buraya kadar tamam, şimdi "yeniden" şaka başlıyor!.. "Fenerbahçe, Galatasaray'a nasıl gol atar?".. El cevap; "çıkarın sahaya Alex'i, kaleye Volkan'ı koyun"; Fenerbahçe kadrosundaki futbolcuların isimlerini yazdığınız kağıtları bir torbaya atın, çekin 9 kağıt, kimler çıkarsa, Alex'in yanına, önüne, arkasına yerleştirin, Galatasaray'a belki de birden fazla gol atarlar!.. "Peki, Galatasaray, Fenerbahçe'den nasıl gol yemez?.." Buna da cevap; Galatasaray'ın sahaya "şöyle" bir taktik ve tertiple çıkması bile, "acaba" Fenerbahçe'den gol yememesini sağlayabilir mi?.. Taktik; "1(sarkık libero) - 4 (klasik 4'lü defans) - 3 (üç ön libero) - 2 (kanat savunmacısı) - 0 (forvet)" Tertip: "Leo Franco/ Mehmet Topal/ Sabri - Gökhan Zan - Servet - Hakan Balta/ Mustafa Sarp - Barış - Ayhan/ Uğur - Caner" Galatasaray kızmasın; şaka.şaka. Yoksa, "her şaka gibi" gerçek payı da olan bir şaka mı?.. Düşünmek gerek!..