Drogba haddini bilmeli!..

A -
A +

Tam da Fenerbahçe maçı öncesi, spor sayfalarına düşen "Drogba / Burak haberi", Fildişi Sahilli futbolcunun "kendini, iyice takımın hocası yerine koymaya başladığını" ve de Platini'nin "bu tavırları sebebi ile" Drogba'yı eleştirmesinin ne kadar haklı olduğunu gösterdi!..

Neymiş, "Burak maçlarda çok top istiyor, çok top kaybediyormuş, o topları Drogba'nın kendisi almalıymış, Burak sakin olmalı ve çok koşmamalıymış", mış mış da mış mış!..
"Bunların hepsi doğru olsa bile", takım arkadaşlarına "Burak'ın arkasından bu sözleri söylemek" ne anlama geliyor?..
Eğer, "bu yönde bir şikâyetin varsa", ya doğrudan "Burak ile konuşusun", ya da Hoca'na iletirsin, o "gerek görürse" gereğini yapar!..
Şimdi, demez ya, Burak da çıkıp "Drogba geçen yıl iyiydi, zira güçlüydü. Şimdi güçsüz, kendisinden bünyece küçük oyuncularla mücadelesinde bile yerlere düşüyor. Bunun sebebi acaba magazin basınındaki haberler mi?..Üstelik bu hâlde iken her topu istiyor, duran topların bile başlına geçiveriyor. Selçuk'u bitirdi, sıra bana geldi. Moral vereceğine, şu yaptığına bakın" derse, acaba Drogba ne cevap verecek?..
Drogba çok büyük futbolcu; evet!..
Drogba çok maçta Galatasaray'ı kurtardı; evet!..
Ama "bunlar", Burak ya da başka bir arkadaşı için "böyle ya da öyle konuşma hakkı vermez" ona!..
"Maç öncesi konuşması saha ortasında ona yaptırılırsa" veya "yapması hoş görüyle karşılanırsa", kulüp başkanı, "aylar önce" hem de takımın o zamanki teknik direktörü ile bile konuşmadan "Drogba'yı teknik adamlık müjdesi" ile onurlandırmaya kalkışırsa, olacağı budur!..
"Yol olmuştur"; hemen tedbir alınmazsa, yarınlarda göreceksiniz, "kendisi için işlerin iyi gitmediğini gördüğünde", bugün Burak olayında yaptığı gibi, "hedef saptırma" gayesiyle Drogba, "Hocası ve Başkanı için de orada burada konuşmaya başlayacaktır!.."
Ona şunu söylemek gerek; "Sen önce kendine bak. Kopenhag maçının kasetini defalarca izle ve ne hâlde olduğunu gör. Nerde geçen yılki Drogba, nerede bu sezonun Drogbası? Neden bu hâldesin? Magazin basınında yazılanlar doğru mu?.."
Çok açık ki, "Galatasaray takımında geçen yılın ne arkadaşlığı var, ne takım birlikteliği, ne saygı ve sevgi hâlesi"; acaba "bunun sorumlusu ya da sorumluları kim";  iyi düşünün Galatasaraylılar!..

Derbi,  benim dediğim gibi olur!
H erkes herkese soruyor, bana da soruyorlar; "Derbi ne olur?.."
Gülüyor ve "Ben kahin miyim, nerden bileyim; siz İddaa'ya bakın, o ne diyorsa o olur" diyorum!..
Fenerbahçeliler "Yaşşa Öcal abi" diyor, teşekkür ediyorlar!..
Galatasaraylılar üzülünce de, "Neden üzülüyorsunuz, İddaa'nın favorisi kim; Fenerbahçe. Eee derbileri genelde favoriler kaybetmez mi?" diyorum, yüzlerinde güller açıyor!.. Bir "Yaşşa Öcal abi" de onlardan!.. Sıra geliyor, içimden "kendi kendimin" tahminine; "Bugün beraberlik iki takımın da işine gelir, riske etmezler, bu maç berabere biter!.."
Nasıl ama; maç ne sonuçla biterse bitsin, bilmiş olmayacak mıyım?.. 

Mancini haklı çıktı!..
İngiliz basınında Mancini'nin "garip inanışları" ile ilgili bir haberin çıkması ve bu haberin Türk basınına yansımasının hemen sonrasında oynanan Galatasaray - Torku Konyaspor maçında Galatasaray kalecisi Muslera'nın "baştan aşağı mor bir forma ile sahaya çıktığını" TV ekranında görünce gülümsemiştim. Zira, habere göre İtalyan Hoca'nın "bu garip inanışları arasında 'mor rengini uğursuz sayması' da vardı!.."
Maçta, "Galatasaray'a çok hatalı ve garip bir gol yediren" ve de gerçekten yüzü "mosmor olan" Muslera, bir de "ayak parmağını kırarak bir ay sahalardan uzak kalacak şekilde" sakatlanmaz mı?..
Dahası da var; "aynı maçta" Sneijder de, mağlubiyet ile biten Kopenhag maçında oynayamayacak şekilde sakatlanmaz ve de hatta Fenerbahçe derbisinde bile oynayıp oynamayacağı şüpheli hâle gelmez mi?..
Hadi bakalım, "bütün bunlar yaşanmışken", şimdi çıkıp da "Mancini'nin mor inanışı" için artık "garip" diyebilir misiniz?..


Güldürmece!..
Kulüpler Yasası ile ilgili çalışmalar, "kaplumbağa hızında" devam ettiğinden olacak, hâlâ "oradan buradan gelen görüşler" süreci yaşanıyormuş, "o görüşler henüz derlenip toparlanmamış bile!.."
Bu arada "haber olacak" sızmalar da oluyormuş; bunlardan biri de "Kulüp başkanlarının üç dönemden fazla seçilemeyeceğine dair" görüşmüş!.. Spor Bakanı'nın açıklamalarına göre "Bu görüş, kulüplerden gelmiş!.." Başkanların, birkaç istisnası hariç, yıllardan beri "koltuklarına  nasıl yapıştıklarını ve gitmemek için nasıl her şeyi yaptıklarını" bilmeyen kalmadığına göre, ben merak ettim; "Bu U dönüşünün sebebi nedir?.."
"Acaba" diyorum; "bu görüşün devamında" şu hüküm de var mı; "Üç dönemlik süreç, bu kanunun yürürlüğe girmesi ile başlar!.."
Ben "acaba" dedim, sizler rahatlıkla "Vardır, vardır" diyebilirsiniz!..
Eh, "Kanun nasılsa ancak 4-5 yılda çıkar, buna üç dönemi de ekleyin", işte "kulüplerden beklenen" cevabın hesabı!..
Hayırlı olsun!..

Kutluyor, ama?..
Avrupa'da "lider", Türkiye'de "keyfe keder" takım olmak, nasıl bir şey?..İşte Trabzonspor tam da yukarıdaki soruma cevap ve örnek olarak gösterilecek bir takım olmak için adeta yarışıyor ve de herkesi şaşırtıyor; başta da Hocaları olmak üzere!..
Trabzonspor yazan / yorumlayan arkadaşlarıma da bakıyorum, onlarda da "Neden böyle" sorusuna verilmiş "tatmin edici bir cevap" bulamıyorum!..
"Şöhretli ve de bazı oyuncuların maç seçtikleri" yönündeki yorumlara katılmam mümkün değil; belki bir / ikisi ve de bazen "böyle hatalı ve haksız bir seçimin ayıbını yaşayabilir" ama, bu durum bile "keyfe kederlik ile liderlik" arasındaki "ifrat ve tefrit" göstergesinin sebebini tam olarak açıklayamıyor!..
Ve de "sebebi arayıp bulmak" ve onu ortadan kaldırmak da, Trabzonspor'un hocası Mustafa Reşit Akçay'ın görevi!..    
Bir "ve de" daha; bizim de görevimiz; Avrupa'da bu sezon "yenilgisiz" olarak grup liderliğini sürdüren ve Avrupa deplasmanlarında üst üste 5 galibiyet alarak "rekor kıran" Trabzonsporluları kutlamak ve başarılarının devamını dilemek!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.