En sonra söyleyeceğim lâfı, en önce yazayım; "Young Boys gibi bir ekibe kendi sahasında yenilerek elenen takım, 'Fenerbahçe' değil, Azizbahçe'dir!.." "İnadım inat, başkanlık koltuğunu kimseye bırakmam!.." "İnadım inat, ben onca teknik adamı gönderir, keyfimin istediğini takımın başına koyarım, sonra da keyfim istedi diye kovarım!.." "İnadım inat, futbolu en iyi bilen benim, transferi ben yaparım!.." "İnadım inat, işler kötü giderse, Azizsilin imal eder, içiririm, içmek istemeyeni de şişiririm!.." "İnadım inat, ben sadece goygoycularımı sever, onları dinler, beni uyaranlardan, beni eleştirenlerden nefret eder, onlara hadlerini bildiririm!.." Yıllardan beri, Türk sporunun en büyük üç kulübünden biri "böyle yönetiliyor" ve "kimse itiraz etmesin", işte Fenerbahçe'nin böyle bir zihniyetle geldiği durak çarşamba gecesi, Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaki dramdır!.. Böyle "büyük" bir kulüp "Aziz Baba'nın çiftliği gibi" yönetilirse ve "bugün, Fenerbahçe başkanlığını Aziz Yıldırım'dan çok daha iyi, yapacak onca insan, bu zihniyetin gölgesinde kalıp, öne çıkamazsa, çıkarılmazsa", olacağı budur ve bilinmelidir ki, "bu zihniyet, Fenerbahçe Kulübü'nde müzeye konulmazsa", yarınlar, bugünlerden "daha iyi olmayacaktır!.." İsviçre'nin "genç ve tecrübesizlerden kurulu ekibi" karşısında, kendi sahasında "korner", hatta "rakip kaleye tehlikeli şut atamadan" maçı bitirip elenen Fenerbahçe'de "sadece Güiza'nın maliyeti, Fenerbahçe'yi eleyen takımın tüm maliyetinden fazladır!.." Ve çarşamba gecesi, elenen Fenerbahçe takımında Güiza yoktur, aylardır yerlerde sürünen Gökhan Ünal vardır, Semih vardır!.. Dahası, "bonservis bedeli sadece 1 milyon lira" ve adı da "Bienvenu" olan bir futbolcu, koca Fenerbahçe'yi perişan etmiş ve bu futbolcunun "mütevazı" takımı Fenerbahçe'ye karşı "kale direkleri ve kaleci Volkan olmasa" iki maçta "10 gol farklık bir skora erişecek" futbol üstünlüğü sağlamıştır; hâle bakın siz!.. Ve hâlâ benim anlı ve de şanlı birçok meslektaşım, hâlâ "Efendim golcü alınmadı, orta sahaya takviye yapılmadı, Lugano oynamadı" mazeretleri ve bahaneleri üreterek Fenerbahçe'nin "yeni" hocası Aykut Kocaman'a toz kondurmamak için yarışmakta; "göklere çıkardıkları" Stoch'ların, Dia'ların takıma girdiğini bile unutmaktadırlar!.. Fenerbahçe'nin itibarı ile beraber giden onca milyon erosuna karşılık, "koruma altına alınan" bir hoca, bu "başıboş, adam sendeci, disiplinsiz ve ezik futbol" ile "nereye gidecektir"; ortada değil mi?.. "Üst düzey hiçbir başarısı olmayan" bir teknik adamı, "şapkadan tavşan çıkarır gibi" takımın başına "tek yetkili olarak" getirirsen, "Çarşamba gecesinden başka bir şey olmasını" nasıl beklersin?.. Bunu Barcelona yapabilir ve "çaylak" Guardiola'yı ramp ışıklarına sürebilir, ama "sen de bunu yapacak ve başarı bekleyecek" isen, önce "Barcelona gibi bir takım kuracak", sonra da "Aykut Kocaman'ın, Guardiola ayarında bir hoca çıkması için" dua edeceksin; mesele bu kadar basit!.. "Bu acı ve çirkin eleniş" beraberinde başka bir handikap daha getirecektir; sevgili kardeşim Hıncal Uluç'un dediği gibi; "Şampiyonlar Ligi'nden eleniş, Fenerbahçe'nin dış transferine de sekte vurabilir; büyük hangi futbolcu gelmek ister, Şampiyonlar ligi'nden elenen bir takıma?.." Olana bakın; "Emre maçta bir, antrenmanda iki hocasını herkesin gözü önünde ezip geçiyor", aaa "baş tacı!.." Ama, "böyle bir maçta telaşlanmayacak, gol atabilecek en büyük silâh" Alex "oyundan alınıyor"; ortada tam bir "Ben ilkeli hocayım, kimsenin, Alex'in bile gözünün yaşına bakmam, oyundan alırım" gösterisi var; sonuç; "Fenerbahçe UEFA Ligi ön elemesine gümmm!.." Olana bakın; "Semih" diye tezahürat başlayınca, Semih'e "Soyun" talimatı veren "ilkeli" hocamızın kararı, "Gökhan Ünal'ı oyundan alıp, Semih'i sokmak", seyirci tepki gösteriyor, "Gökhan'ın çıkmasını istemiyor"; Semih oyuna giriyor, çıkan Gökhan olmuyor; "Dia" yedek kulübesine; vay ki, ne vay!.. Olana bakın; Fenerbahçe "oynadığı üç önemli maçı 11 kişi tamamlayamıyor"; Selçuk - Kazım - Stoch "kırmızıya boyanıyor!.." "İlkelerin, prensiplerin, disiplinin böyle tablolar içinde eriyip gittiğini" futbolcu görmüyor mu, taraftar, seyirci görmüyor mu; eee, "böyle başlarsa", sonu nasıl gelecek?.. "Soyunma odasındaki fırçaların etkisi olacak" mı; çok zor; zira artık "Azizsilin'in bile etkili olmadığı" bir sürece gelindi; "disiplin yozlaşması" had safhada, şimdi "sırtını Başkan'a dayayan" Emre'ye karşı "Alex küskünlüğü" de başlarsa, ne yapacak çiçeği burnunda hocamız?.. Fenerbahçe artık Aziz Yıldırım'ı kaldıramıyor, Aykut Kocaman'ı da kaldıramazsa şaşmam!.. Peki, Aykut Kocaman Fenerbahçe'yi kaldırabilir mi?.. - Not: Bu yazıyı, Belgrad-Galatasaray maçı oynanmadan 10 saat önce yazdım; Galatasaray da elenirse, bu yazımın içindeki "Aziz Yıldırım" isminin yerine "Adnan Polat" ismini, "Aykut Kocaman" isminin yerine de "Rijkaard" ismini koyarak, okuyabilirsiniz; zira yoktur birbirlerinden pek farkları!..