Eleştiri, hakaret ve suç!

A -
A +

1960 öncesi “siyasi gerilimin artarak yaşandığı” yıllardı. Ankara Rüzgârlı Sokak’ta “siyasi ağırlıklı ‘muhalif’ bir gazetenin spor servisi şefliğini yaparken, ‘sorumlu yazı işleri müdürlüğü görevini üstlenmek” zorunda kalmıştım.  Gazetemizin avukatı Faruk Erem’i (Prof. Dr. / 1969’da kurulan Türkiye Barolar Birliğinin ilk genel başkanı) ziyaret ettim. 

 

“Sayın Hoca’m, ben spordan anlarım, şimdi ‘siyasi bir gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü’ oldum. Kendimin, yazarlarımızın, habercilerimizin, Ankara Cezaevindeki ‘Ankara Hilton’ lakaplı gazeteciler koğuşuna gitmemesi için, ne yapmalıyım, hakaret nedir, suç sınırı nedir?” diye sormuştum.
Bana demişti ki; “Yapılan işi istediğiniz gibi eleştirebilirsiniz. Suç, ‘o işi yapanın kişiliğine dönük hakaret ifadeleri’ ile başlar. Gazetemizin yazılarında, haberlerinde ‘bu kıstası uygularsan’ dava açılsa bile iş bana düşer. Hiç korkma gazeteye de, kimseye de zarar gelmez. Karar veremediğin bir durum olursa, telefonla beni ara, gece de, gündüz de… Ortak karar veririz. Kişiye hakaret ve suç ihtimali varsa, o cümleleri çıkarırız.”

 

O hassas dönemi kazasız, belasız atlattık. O günlerden bu yana siyaset ve spor konularında binlerce yazı yazdım. “Hakaretten sadece iki dava” açıldı. Biri, Galatasaray Başkanlığı, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı ve üniversitenin rektörlüğünü de yapacak olan “hocaların hocası” Duygun Yarsuvat tarafından açılmıştı. Galatasaray Divan Kurulu Başkanlığı yaptığı sırada yazdığım bir yazı için…  Öteki de, Türkiye Spor Yazarları Derneği İzmir Şube Başkanı tarafından… İkisi de davalarını kaybettiler, beraat ettim; o kadar…

 

Bunları “neden” yazdım; “rahmetli Faruk Erem Hoca’mızın kıstası ile” tartıyorum; her maç gününün gecesi kurulan “infaz masalarında”, hakemlere hakaret yarışmaları yapılıyor… Kulüp yöneticilerinin konuşma kürsülerinde de…

 

Hakemler sahipsiz… Dernekleri “üyelerini” yapayalnız bırakıyor, Federasyonlar ve Spor teşkilatı “kamu görevlisi” sayılan hakemleri koruyamıyor; RTÜK “bu konuda” resmen ve alenen görmüyor, duymuyor, kılını kıpırdatmıyor… Spor rekabeti, tribünlerde, sokaklarda “düşmanlığa” dönüştürülüyor…
Ve… Yeni sezon başlamak üzere…

 

Birdenbire “iki haber” art arda geldi… Hakem infaz masalarının “en ağırlıklı olanlarının” ve aralarında “reyting birinciliği yarışı yapanların” başında gelen üç masadan ikisinin “5 yıldızlı yorumcuları” Erman Toroğlu ve Ahmet Çakar kanallarından ayrıldılar, “başka” masalara gittiler…
Ne oldu, neden oldu; haberlerden anlamam mümkün olmadı…

 

“Acaba” diyorum ve de Süleyman Demirel’in bir sözünü masanın üzerine koyuyorum; “Rüzgârsız havada dönen fırıldağın, mutlaka bir üfleyeni vardır!..”

Bu gece...

“Grande” Montella’nın “Türk’ü mest eden” takımı, bu gece “EURO 2024’ün son 4’ü için” Hollanda ile oynuyor…

 

Şampiyonaya gelirken hedef; gruptan çıkmaktı. Şimdi “son 4”; sonra ve pekâlâ “final” olabilir!..
Hollanda, elediğimiz Avusturya’dan güçlü bir takım değil; neden son 4’e kalmayalım?..
“Olmazsa” konusunu bugün yazmak istemiyorum, o konu, bugünün konusu değil!..

İstanbul ve Anadolu oyları

Bana soruyorlar; “Mehmet Büyükekşi yeniden aday olacak mı?..”
Cevap veriyorum; “Neden olmasın?.. Haluk Ulusoy ve Hasan Doğan dönemlerinden bu yana en başarılı federasyon başkanıdır…”
Soru devam ediyor; “Seçimi kazanabilir mi?..”
Cevap veriyorum; “Adaylığını koyarsa büyük bir ihtimalle kazanacaktır. Genel kurulda oy kullanacakların çoğunluğu ‘Biz vefalıyız’ diyerek oy vereceklerdir!..”
Bir soru daha; “Nasıl yani?..”
Cevabım; “Sonucu İstanbul oyları değil, Anadolu oyları tayin edecektir de ondan!..”
Son soru; “Onun yerinde siz olsanız aday olur muydunuz?..
Son cevap; “Hayır, onun yerinde ben olsam aday olmazdım. Zirvede bırakırdım!..”

Orhan Ayhan...

Dünkü gazetemde bir haber; “TRT’nin efsanevi spor spikeri, boks maçlarının unutulmaz sesi Orhan Ayhan, 61 yıl 275 gün ile dünyada en uzun kariyere sahip erkek spor spikeri ünvanını elde etti. Spor spikeri Ayhan, meslekteki 61 yılı aşkın kariyeri dolayısıyla Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi.” 
Kutlarım seni, Orhan kardeşim… Buram buram “hak edilmiş” bir ünvan… 
Tercüman gazetesinde yıllarca beraber çalıştık. “Gerçek” bir gazeteci, “üst seviyede” bir spor insanı ve “boks” uzmanı idi… Ve de… “Erkek spor spikerliğinde” 62 yıla yakın bir kariyer…
İyi ki vardın ve varsın, sevgili arkadaşım ve meslektaşım… Ne mutlu bana…

ŞAKA!

Çok şanslı bir başkan Dursun Özbek…

Kulüp içindeki muhalifleri de, başka kulüplerdeki rakipleri de “en başarılı olduğu” konulara takılıp, konuşuyorlar!..
O da, “ağır / hafif cevaplar” ile âdeta onlarla eğleniyor, taraftarlarına da “hoşlanacakları mesajlar” gönderiyor…
Meksika’nın ünlü devrimci lideri Emiliano Zapata demiş ki; “Güçsüz halklar güçlü liderler çıkarır, güçlü halklarınsa lidere ihtiyacı yoktur.”
Ne dersiniz, o günlerin Zapata’sı, bugünün Galatasaray’ını ve Dursun Özbek’ni tarif etmiş olmasın?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.