Elimde Diyojen'in feneri, arıyorum!..

A -
A +
En büyük kulüplerimizde, "mahalle marketimizde bile artık olmayan, olmaması gereken olaylar" oluyor!..
Ve daha büyük problem; "ahvali âdiyeden" sayılarak, üzerinde bile durulmuyor; aslında "skandal", aslında "manşetlerden inmemesi" gereken olaylar ve haberler bunlar!..
Mesela, Beşiktaş'ta "Önder Özen'in istifasına kadar varan Yalçın Ayhan transferi olayı"; soruyorum okuyucularıma; içinizde, "bu olayın iç yüzünü, anlı ve de şanlı spor (!) medyamızdan doğru dürüst okuyan" bir kişi var mı?..
Gazetecilik ölmüş, ağlayanı yok; biz hâlâ "Basın hürriyeti, halkın haber alma özgürlüğü" nutukları atıyoruz; peki nerede "Yalçın Ayhan-Önder Özen olayının gerçeklerini yazan" bir tane haber; yasaklayan mı var; yoksa Beşiktaş Başkanı'nın "Bu olayı, polemiklere yem etmeyelim, kapatalım" mealli sözü mü, spor basınımızın elini kolunu bağladı?..
Ya "7 yıl önce Fenerbahçe'den ihraç edilen, kulüp içi itirazlar tükendikten sonra, mahkemelere götürülen ve de 5 yıl süren davadan sonra, İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararıyla ihraç kararı kalkan" Sadettin Saran Olayı ile ilgili, "bir tane tatmin edici haber" okuyabildik mi, hafta içinde; acaba "böyle" bir habere de Fenerbahçe Başkanı mı yasak (!) koydu, yoksa biz mi "oto sansür uyguladık" ya da "Adam sende, işte ajans haberi, o kadarı yeter" mi dedik?..
İstanbul'da "her gün Galatasaray'la iç içe yaşayan" onca meslektaşım varken, futbol medyamızda "Bu nasıl ticaret, sen tut takımın sağbek mevkiini, Salih'i Trabzon'a  göndererek, Eboue'ye, Sabri'ye kapıyı işaret ederek boşalttığını dünya âleme ilan et, sonra da piyasaya çıkıp sağ bek ara!.. Elin oğulları aptal mı; 'Bunların mutlaka sağbek alması gerek' diyerek, 2 edecek adama 5 istememeleri mümkün mü, sen de kendi kendini 5 vermesen bile 4 vermeye mahkum etmiş olmadın mı" diye soran bir yazıya rastladınız mı?..
Ya da mesela, İstanbul'dan 800 kilometre uzakta, Urla'da yaşayan benim kulağıma kadar gelen, "Demba Ba'yı, Türkiye'de büyük yatırımlar yapan Azerbaycanlı dolar milyarderi iş adamı Mübariz Mansimov aldı ve Beşiktaş'a hediye etti" şeklindeki fısıltıların "doğru olup olmadığını" ortaya koyan bir haber okudunuz mu; "bu iddia doğru ise de haber, doğru değilse de haber" değil mi?..
Say say bitmez; kulüp ve hatta başkan aidiyetinin, kulüp/başkan baskı ve korkusunun, bitmedi, "telefon" ya da daha da kötüsü "Ne var ne yok abicim" muhabirliğinin,  spor gazeteciliğimizi getirdiği yer işte burası; çok yazık!..

+++++++

Ömer Üründül!..
Sevgili Ömer Üründül "Beni sevmiyorlar" diyor; gazetelerde bu açıklamasını okuyunca, doğrusu ya içim "Cız etti"; zaman zaman "eleştirilmeyi hak etse" de (ki, ben de eleştirdim), "sevilmemek"; işte onu "hiç ama hiç hak etmiyor" bu "futbol sevdalısı" arkadaşımız!..
Onun için diyor ve biliyorum ki; "Fazla üzme kendini sevgili Ömer, sevenlerin, sevmeyenlerinden çok fazla!.."
Onun, hatasıyla, sevabıyla "spora, futbola kendine has bir bakışı, bir anlatışı, bir yorumu var"; bu yorumları, bu bakışı eleştirebilirsiniz, hatta sevmeye de bilirsiniz, ama "bu", hiçbir zaman onun "TV/Radyo mikrofonlarının başına oturmasını, gazete sayfalarında  görüşlerini yazmasını engellemenin peşine düşülmesini" gerektirmez, gerektirmemeli!..
Herkesin "kendine özel" bir üslubu vardır, dünyaya, spora, futbola bakış açısı vardır; "bunlar, onu özel yapan" hususlardır; "değiştirmesi gerekmez" ve de "değiştirmesi de istenemez!.."
Dedim ya, ben de onu eleştiriyorum, ama "Onu, Ömer Üründül olduğu için" seviyorum; "eleştirdiklerimi değiştirse" zaten "Ömer Üründül olmazdı"; onu rahat bırakalım, "Ömer Üründül olmaya devam etsin!.."

+++++++

Messi!..
Bana da soruyorlar; "Messi Dünya Kupası'nda Altın top ödülünü hak etti mi" diye...
Cevap veriyorum; "Dünya Kupası'nda Teknik Direktörler için eğer ihdas edilmiş olsa idi, Felipe Scolari'nin, mesela 'Altın Beyin' gibi bir isim takılan ödülü hak edeceği kadar!.."

++++++

Güneş ve Sarıçiçek!..
"Okumayı seviyorum en son Jack London'ın Martin Eden'ini okudum. Mücadelenin ruhunu bu kadar güzel işleyen bir kitap olamaz" diyor, Şenol Güneş Hocam!..
Ben, Jack London'ın hemen hemen "bütün roman ve hikayelerini okudum", diyorum ki, Hocam; "Hepsinde mücadele ruhu öyle anlatılır ki, Ateş Yakmak'tan, Martin Eden'e kadar, okumaya doyamaz, o satırların içinde, siz de o mücadeleleri an be an yaşayarak, kaybolursunuz!.."
Bütün hocalarımız, futbolcularımız, sporcularımız okumalı, Jack London'ı; rekabete, yarışmaya, mücadele azmine ve dünyaya bakışları değişebilir!..
Bir teşekkürüm Şenol Hoca'ya, bir teşekkürüm de, sevgili Hocamızla "son aylarda en etkilendiğim röportajı yapan" sevgili Hasan Sarıçiçek'e!..
Futbolla, sporla ilgilenen herkes, Hasan Sarıçiçek'in perşembe günü Türkiye'de yayınlanan "Şenol Güneş röportajını okumalı" ; dobra dobra sorular ve dobra dobra cevaplar; futbolumuzun bugününde "sorular da cesaret ister, cevaplar da"; daha ne olsun; hasret kalmışız!..

++++++ 

Contador'suz, Contadorculuk!..
Fransa Bisiklet Turu'nda "sakatlanarak turu bırakan" büyük favori İngiliz Chris Froome'dan sonra, "öteki büyük favori" İspanyol Alberto Contador da "sakatlanarak" yarıştan çekildi ve tur, "çok büyük bir sürpriz" ya da "sakatlık olmazsa" sarı mayoyu giyen İtalyan Vincenzo Nibali'ye kaldı!..
Ne var ki, Eurosport ekranlarında turu anlatan arkadaşların "Contator aşkı", sanki "Contador Fan Kulüpten yayın yapıyorlarmışçasına" hız kesmeden devam ediyor!..
"Bütün yorumların kapısı Contador lehine açılıyor, rakiplerinin aleyhine kapanıyor", bize de "Contador'suz bir yarışta bile", ekran başında sık sık "Yeter artık, yeter" diye isyan  etmek kalıyor!..
Sık sık "Tarafsızız" demekle "tarafsız olunmaz":  yorumlar "taraf tutmadan yapılırsa" tarafsız olunur; çocuk mu kandırılıyor, Eurosport ekranlarında?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.