Emre ve Kewell!..

A -
A +

Bir Avustralya'nın göz bebeği Harry Kewell'a bakıyorum, bir de "Türkiye'nin gözbebeği olması gereken" Emre'ye ve üzülüyorum!.. Avustralyalı Kewell, 1978 doğumlu 31 yaşında!.. Türk Emre Belezoğlu 1980 doğumlu, 29 yaşında!.. Kewell, Avrupa'da Leeds United-Liverpool macerası yaşamış!.. Emre, Avrupa'da İnter ve Newcastle United'da oynamış!.. Avustralya Futbol Federasyonu "Yılın genç futbolcusu" ödülüne onun adını vermiş!.. Pele, 2004 yılında Emre'yi "yaşayan en büyük 125 futbolcu arasında" göstermiş!.. Şimdi, "saha içindeki" Kewell'a bir bakın, bir de Emre'ye ve de gelin üzülmeyin!.. Sadece, "bu haftaya bakmak bile" yeterli!.. Neden sevgili Emre, neden?.. Sen kariyerinle, adınla, sanınla "böyle bir farka müstahak olacak" bir futbolcu musun?.. "Müthiş" futbolculuğunla zaman zaman bana Hagi'yi hatırlatıyorsun da, neden Hagi'nin "en çirkin ve kabul edilemez yanı olan" saha içi horozlanmalarına, hırçınlaşmalarına özenmeye ve onları tekrarlamaya gayret etmeyi sürdürüyorsun?.. Neden "alt yapıdan gelen en büyük Türk Futbolcusu" olarak, mesela "genç futbolculara örnek gösterilerek" Futbol Federasyonu'nun Türkiye'de de ihdas edebileceği "Yılın Genç Futbolcusu" ödülüne "senin adını verilmesini sağlayacak" bir "Türk Kewell'ı" olma gayretini göstermiyorsun?.. "Bunu yapmak" o kadar mı zor?.. Her olay çıkardığın maçtan sonra, "kariyerindeki saha içi çirkinliklerinin spor sayfalarına, yazılara, yorumlara dökülmesi" seni hiç mi üzmüyor?.. "Bütün bu yaptıklarına rağmen", sana "Fenerbahçe formasını giydirmeye devam edenleri, Milli Takım forması verenleri mahcûp etmeye devam etmek" mi olmalı senin gayretin?.. Senin, geç de olsa, silkinip, kendi kendinle "Emre sen bunlara müstahak olacak bir futbolcu musun, sen Emre Belözoğlu'sun, kendine gel" hesaplaşmasını yaparak, istenen, beklenen, hem de "dört gözle beklenen", dahası "Emre Belözoğlu'na lâyık" bir Emre Belözoğlu olmak için "yeni bir sayfa açmanın" çabası içinde olman gerekmiyor mu?.. Bak Kewell'a, hocası "gencecik Aydın'ı ilk on birde sahaya sürerken", onu kesiyor, kulübede yanında oturtuyor; "sıkışınca" sahaya sürüyor; Kewell da "futbolcu olarak" işini en iyi şekilde yapıyor; ama onun ötesinde "bir şey var"; çok daha önemli bir şey, Kewell'ı, "Kewell yapan" bir şey; efendiliği, centilmenliği, sakinliği, kısacası, saha içinde "bir İngiliz asili zarafeti içinde" görünmesi!.. "Yedek oturduğu için" üzülmüyor mu, üzülüyor; hakemlerin "bazı kararlarına kızmıyor" mu, kızıyor; rakip futbolcuların "sert hareketlerine, tekmelerine, çelmelerine tepkisi yok" mu, var; ama "bir centilmen gibi" var; "görmek istemediğimiz Emre gibi" değil!.. Bana göre "futbolun Kewell'dan büyük"; ama bir düşün bakalım, ülkemizdeki milyonlarca futbolsever, "elin oğlu" Kewell'ı sevdiği kadar, ona beslediği sempati kadar, seni seviyor ve sempati besliyor mu?.. Sakın ola ki, "işe Galatasaray'ı, Fenerbahçe'yi karıştırma"; işin o tarafı, "fanatizmin gerçekleri göremeyecek kadar gözlerini kör ettiği" taraftarları ilgilendiriyor; "normal" futbolseveri, sporseveri değil!.. Ben "normal" futbolseverlerden, sporseverlerden söz ediyorum!.. "Onların sevgili Emre'si" olmanı bekliyorum; evet "hâlâ bekliyorum!.." Yapabilirsin ve "hâlâ" vaktin var ve üstelik "bu konuda" Türk Futboluna da, Türk insanına da, kendine de borcun var; unutma!.. Bilmem ki, Robert Louis Stevenson'ın çok ünlü "Dr. Jekyll and Mr. Hyde" hikâyesini okudun mu?.. Neden futbol sahalarının "Doktor Jekyll'ı olmak varken (ki, saha dışında öylesin)" sen "saha içinde" Mister Hyde'a özeniyorsun?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.