En ağır ceza verilmeli!..

A -
A +

Eğer Futbol Federasyonu, "Galatasaray - Fenerbahçe maçında olanlardan" ders çıkarıp, "talimatlarda yazan" cezaları, hem de "harfiyen" vermezse, bu işin sonunu alamaz ve her maç "olaylar büyüye büyüye" bizi dünya âleme maskara eder!.. Galatasaray seyircisi, "tam bir utanmazlık ve arlanmazlık içinde", kulübüne de, takımına da, futbolcusuna da ve "özellikle" kendisine de "yıllar yılı çıkmayacak" bir kiri yapıştırmıştır; "şampiyonluk yarışında olunmasına bakılmadan" verilecek ceza, bu kiri temizlemeyecek ama, "bu kirliliğin müsebbiplerini tribünlerden temizleyemediği için" Galatasaray Kulübü'nün "müstahak olduğu" kararın, Türk futbolunun göğsüne "Herkes örnek ve ders alsın" diye asılmasını sağlayacaktır!.. "Bu ceza verilirken", mutlaka ve mutlaka "FIFA'nın bize verdiği ceza" örnek alınmalıdır!.. Efendim, "Fenerbahçe seyircisi de şöyle yapmış, Tuncay Efendi böyle yapmış, Nihat Özdemir tahrik etmiş" lafları ve bahaneleri, çarşamba gecesi Ali Sami Yen'de olanları mazur gösteremez, hatta "hafifletici sebep" olarak bile sayılamaz, sayılmamalıdır!.. Yeter artık!.. Galatasaray seyircisinin "hangi sebeple olursa olsun", tribünlerde yaptıklarının "cezasız kalması" mümkün değildir!.. Bilinmelidir ki, "hafif cezalarla durumun idare edilmesi" de, Futbol Federasyonu'nun ve kurullarının aczini ve eyyamcılığını gösterir!.. Federasyon Kurulları'nın önünde "büyük bir fırsat" var: Ya "olayların önlenmesi için" yakalanan "bu fırsat" en iyi şekilde değerlendirilecek ve "herkese ders olacak" bir caydırıcılığın ilk büyük adımı olacak, ya da "Böyle gelmiş, böyle gider" denilerek tribünler şiddete, teröre ve "insanlıktan nasibini almamış" organize çetelere teslim edilmiş olacak!.. Ulusoy Federasyonu'na "bu iki yoldan birini seçmek" kalıyor!.. Federasyonsa, Türk futbolunun ve sporun Federasyonu ise, hangi yolu seçeceği belli değil mi?.. Bekleyip, göreceğiz!.. Komployu kim kuruyor?.. Cezayir'de düzenlenen Dünya Üniversiteler Kros Şampiyonası'na gideceği sırada Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay'ın talimatıyla aranan ve uçaktan indirilen milli atlet Binnaz Uslu ile antrenörü Yahya Sevüktekin'in açıklamaları, bize "yıllardır yaşadığımız olayları" hatırlattı!.. Hep aynı görüntüler, aynı iddialar!.. Dünya Anti-Doping Ajansı'nın (WADA) gerçekleştirdiği baskın sırasında kamp yaptığı Ankara Başkent Oteli'nde bulunamayan, kamptan "kimsenin haberi olmadan ayrılıp, ailesini görmek için memleketine giden" Binnaz Uslu diyor ki: "İnsanım ve onurum için buradayım, doping numunemi verdim. Komplo olduğunu düşünüyorum. Hiçbir endişem yok!.." Antrenörü Sevüktekin'in açıklaması da şöyle: "Aynı otelde kaldığımız Türkan Erişmiş'ten numune almak için geldiler. Ancak Erişmiş'in antrenörü Ali Çelik, görevlileri bize yönlendirdi ve bu karışık durum ortaya çıktı. Başarımız kabullenilemiyor. Varolanı yok etmek isteyenler var!.." "Uçaktan indirilip, doping kontrolüne sokulan" milli atletimiz ve antrenörü, "Sanki uzaydan geldiler, Türkiye'de yaşamıyorlar"; WADA yetkililerinin "doping testi için onları aradıklarını" duymamışlar, gazetelerde çıkan onca haberi okumamışlar, "Hiçbir şey olmamış gibi" uçağa biniyorlar ve sonra da diyorlar ki; "Endişemiz yok, komplo var!.." Evet, ortada onların dediği gibi "bir komplo varsa", bu komplo "Binnaz Uslu'ya karşı bir komplo değil", olsa olsa "Türkiye'ye, Türk sporuna ve Türk atletizmine bir komplodur!.." Bilerek ya da bilmeyerek alet olanlar utansın!.. Yeter; bu çirkinlikler bitmeli!.. Genel Müdür Mehmet Atalay'ı kutluyorum!.. Binnaz Uslu'nun da "temiz çıkması için" dua ediyorum!.. Tahrikçiler!.. İşte "sadece" bir hafta içinde olanlara bakmak bile, "tahrikçileri" ve "düşmanlığı teşvik için" kimlerin, sporun altına "nasıl" dinamit koyduğunu gösteriyor!.. "Bülent Tulun" adlı zat-ı muhterem, elinde hiçbir bilgi, belge ve tanık yokken açtı ağzını ve "Erciyesporlular teşvik primi almışlar, yoksa böyle oynamazlardı" dedi. Ardından, "Nihat Özdemir" namlı zat "Galatasaraylılar hakemlere baskı yapıyor" fetvasını verdi!.. Galatasaray - Fenerbahçe maçında olanlar oldu!.. Maçtan sonra "Tuncay Efendi", her şey bitmiş, "turu almış" evine gitmesi gerekirken, yeniden sahaya çıkıp tribünde kalan bir avuç seyirciyi "bir amigo gibi" bağırtıyor; "Bir baba hindi. Cimbom'a bindi. Cimbom'dan indi, Kartal'a bindi!.." Daha dün "Saracoğlu Stadı'nda yaptıkları için özür dileyen" bu futbolcu değil miydi?.. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?.. Bu futbolcu, "bundan sonra Beşiktaş'ın stadına gitmeyecek mi, Galatasaray'ın stadına gelmeyecek mi?.." Bu nasıl profesyonellik, bu nasıl "milli futbolculuk?.." Tahrikler böyle olursa, tahrikçiler böylesine pervasızlaşırsa ve Federasyonlar "bunları seyreder", hak ettikleri "en ağır cezaları" vermezse, söyler misiniz bana, "tribünlerdeki azgınlar" nasıl gemlenecek?.. Sorular ve cevaplar!.. Diyorlar ki; "Tigana, Sergen ve Tümer'le uğraşmaya başladı, neden?.." Diyorum ki; Daum da, Hooijdonk ile uğraşmıştı, Gerets neden Hakan Şükür ile uğraşıyor?.. Büyük teknik adamlar büyük futbolcularla uğraşmazlar, onlardan azami faydayı sağlarken, onların en büyük destekçisi olurlar ve onlardan da en büyük desteği almayı bilirler. Aksi oluyorsa, bilin ki ortada, teknik adamın büyüklük sorunu vardır!.. *** Diyorlar ki; "Gerets, Ümit Karan'ı sezon sonuna kadar kaybetti, şimdi sırtını döndüğü Hakan Şükür'e, şampiyonluk yarışında muhtaç hâle düştü, ne diyorsun?.." Diyorum ki; Ben ilâhi adalete inanırım, bu bir!.. İkincisi, neden Hakan Şükür'e muhtaç olduğunu düşünsün ki; elinde Hasan Kabze var ya!.. Erciyes maçında beraberlik geldikten sonra, oyuna Hakan'dan önce Kabze'yi almadı mı?.. *** Diyorlar ki; "Efes'e ne oldu?.." Diyorum ki; Futbolda Galatasaray'ın Avrupa Kupaları'nda Fenerbahçe'ye benzemesi gibi, basketbolde de Efes, Ülker'e benzemeye özendi!.. *** Diyorlar ki; "Beşiktaşlılar, Kayserispor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam'a çok kızmışlar!.." Diyorum ki; "Sağlam" olduğunu dosta düşmana gösterdiği içindir!.. *** Diyorlar ki; "İlhan Cavcav bölücü örgüt benzetmesinden beraat etmiş, ne diyorsun?.." Diyorum ki; keramet Cavcav'da değil; hezimet, Fenerbahçe Başkanı'nı ve yönetimini bu duruma düşüren, "yeni" Türk Ceza Kanunu'nun "neleri getirip, neleri götürdüğünü" bilmeyen Fenerbahçe'nin hukukçularında!.. Ben Aziz Başkan'ın yerinde olsam, hepsini kapının önüne koyarım; kendisini ne hâle düşürdüklerini göremiyor mu?.. Üstelik Cavcav "Hata ettim, özür dilerim" açıklamasını bile yapmışken!.. İhanettir!.. Bazı arkadaşlarım diyorlar ki; "Futbol Federasyonu, yabancı oyuncu kontenjanı konusunda çalışmalar yapıyor, sen o konuyu hiç yazmadın, neden?.." Gazetelerde "bu çok önemli konuda" bir yığın haber çıktı!.. "Birbirini tutmayan" haberler!.. Ben, bekliyorum!.. Elbette, Futbol Federasyonu "hazırlıklarının sonunda", önerilerini, kesinleştirmeden önce, "tartışmaya, kamuoyuna açacaktır!.." Herkes fikrini söyleyecek ve "bu görüşlerin ışığında", futbolumuza "en fazla yararlı olacak" hüküm, talimatlara girecektir!.. "Ama" diyor arkadaşlarım; "Ya Federasyon böyle yapmaz da, kararını kendi içinde verir, talimatı 'Gelecek sezondan yürürlüğe girecektir' diye açıklarsa ne olacak?.." Bu da olabilir; üstelik de "bundan öncekilere bakılırsa", pek de mümkün!.. Öyleyse yazalım: "Yeni alınacak karar, Türk futbolcusunun ve dolayısıyla Türk futbolunun önünü kesecek yeni unsurlar taşıyorsa", bu tek kelime ile "ihanettir!.." FIFA'nın "yabancı sınırlamasının getirilmesi ve yabancı oyuncu sayısının asgariye indirilmesi için" çalışma yaptığı bir süreçte, Türk Futbol Federasyonu'nun "aksine bir yol tutmasının mantıklı tek açıklaması vardır": "Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'a şirin görünmek!.." Bu demektir ki; "AK Parti iktidarının kendisini harcayacağı" hesabını yapan Haluk Ulusoy, "Fenerbahçe Başkanı'nın yanına almak istiyor!.." Tıpkı, "zor durumda olan" Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim'in, Aziz Başkan'a "şirin görünmek için" mesela "Rüştü'yü milli takıma çağırırken, Hakan Şükür'e dönüp bakmaması" gibi!.. Türk futbolu, artık "bu kıstaslar içinde yönetilecekse", sakın ola ki, Haluk Ulusoy "Ben Karadenizliyim", Fatih Terim de "Ben Adanalıyım" gibilerden övünmeye kalkmasın!.. "Aziz Başkan'a verilen mavi boncuklar" işe yarasa idi Sadettin Saran'dan, Atila Kıyat'a kadar "pek çok kişi" hâlâ Aziz Başkan'ın yanında otururdu!.. Bilmem ki, "kafalara dank etmesi için" kaç örnek gerek?.. Doğruysa, iğrenç!.. Gazetelerde haber: "F.Bahçe maçında sahaya su şişesi atılmasının organize bir eylem olduğunu iddia eden Özhan Canaydın, 'Bunları bir başkan adayının kardeşi yaptırıyor. Daha önce de aleyhime küfürlü pankartlar açtırmıştı' sözleriyle Şardan'ın kardeşini ima etti. Seçimi kazanması halinde bu tür provokasyonların süreceğini söyledi." İddia doğru mu?.. Doğruysa, tüyler ürpertici!.. Doğruysa, "Galatasaray'ın yönetimine kimler talip oluyor?" Doğruysa, "Kardeşini frenleyemeyen, kardeşinin tertipler içine girmesini önleyemeyen" bir aday, Galatasaray'ın başkanlık koltuğuna nasıl oturacak?.. Bugün yapılacak olan Galatasaray Genel Kurulu'na katılacak olan Galatasaray Kulübü'nün saygıdeğer üyeleri, "seçim sandığına oylarınızı atmadan önce" bin defa düşününüz!.. Ve Galatasaray'ı "macera tünelinin içine sokmayınız!.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.