En büyüklerden biri idi!..

Osman Solakoğlu öldü!.. Yooo... "Solakoğlu'lar ölmez, o hep aramızda olacak" edebiyatı yapmayacağım. "Solakoğlu'lar da ölür" ve işte öldü!.. "Solakoğlu'lar ölürken ve gömülürken" neredeydiler, "Kuddusi Müftüoğlu'nun kaç düdük çaldığının peşinde koşan, TV ekranlarında, bütün bir hafta sonunu ve hafta başını bu düdükle kapatan, spor sayfalarında bu düdükle yatıp, bu düdükle kalkan ve bu düdüğü tartışan", spor medyam ve spor camiam? Ne yazık ki, benim spor (!) camiam ve spor (!) medyam için "fazladan çalınan bir düdük", ömrünü Türk sporuna, Türk basketboluna adamış, "Türk spor camiasına ve Türk spor medyasına her türlü fedakârlığı göze alarak en ağır şartlarda bile sevecenlikle hizmet etmek için" elinden geleni ardına koymamış, "bir koca çınarın ölümünden" çok ama çok daha önemliydi!.. Ömrümün 50 yılını sporun, gazeteciliğin içinde "spor yazarı" olarak geçirdim!.. Çok spor yöneticisi, çok spor adamı tanıdım!.. Onlarcası dostum, yüzlercesi arkadaşım oldu!.. Ama "spor adamlığı, spora yaptıkları hizmet, spora adanmış ömürler" denilince, "3 tanesinin gönlümün ve beynimin içindeki yeri", bambaşkadır!.. Rahmetli Ulvi Yenal... Rahmetli Orhan Şeref Apak... Ve "rahmetli" Osman Solakoğlu!.. Diyebilirim ki, "spora adanmış ömürler" kuşağının son adamıydı, Osman Solakoğlu!.. Son Mohikan'dı!.. Son nefesine kadar "spor soludu, basketbol soludu!.." O "artık" yok!.. Ama, içim "sımsıcak", gönlüm "Osman Solakoğlu" dolu!.. Türk basketbolunu "Türk basketbolu yapan" efsanevi Turgut Atakol - Muhtar Sencer - Osman Solakoğlu üçlüsünün "en genci idi"; onu tanıdığım ve bir spor yazarı olarak "onu yazmaya başladığım" zaman!.. Sonra "bayrağı eline aldı" ve çok yüksek burçlara dikti!.. O bayrak, hâlâ "o burçlarda dalgalanıyor!.." Ve dalgalanmaya devam edecek!.. "O bayrak" o burçlarda dalgalanmaya devam ettikçe de, bizler Osman Ağabeyimizi sevgiyle, saygıyla ve şükranla hatırlayacağız!.. Büyük bir dostumu, candan ve sevgi dolu bir ağabeyimi, bir büyük spor adamını kaybettim; içim yanıyor!.. Ve bu satırların üzerine göz pınarlarımdan "birkaç damla göz yaşı" düşüyor; bilmem fark ettiniz mi?..