Erzik ve Bermek!..

A -
A +

Ben, bugün "Türk Futbolu'nun içine düşürüldüğü" Fetret Devri'ni Şenes Erzik'in başkanlığında bir federasyonla geçirmenin "kabul edilebilir" olacağını düşünüyordum. Kulislerde dolaşan "Ayhan Bermek" adına ise "hiç ama hiç sıcak bakmıyordum"; zira "Halûk Ulusoy'a karşı çok az farkla kaybettiği seçim öncesindeki" tutumu, davranışları ve "oluşturduğu liste" sevgili Bermek'in benim gibi "siyasetin, spordan, futboldan elini tamamen çekmesini isteyen" bir kişinin tüylerimi diken diken edecek kadar "siyasetin futbol taşeronluğuna soyunduğunu" ortaya koyuyordu!.. İşte o sebeple tercihim, "mavi boncukçu" da olsa Şenes Erzik'ten yanaydı!.. Ne var ki, Bermek'in, "basın toplantısında söyledikleri" ve de "asıl" güvendiğim kişilerin "kulislerden aktardıkları" ile "o seçimdeki yanlışları gördüğüne, yanlışlarından büyük dersler aldığına ve bu defa bu yanlışlardan arınmış olarak aday olacağına" inanmaya başladım!.. Eğer "gerçekten böyle olacaksa", o zaman elbette ki "Şenes Erzik - Ayhan Bermek arasındaki tercihim" hem de hiç düşünmeden "Ayhan Bermek" olacaktır!.. Zaten Erzik'in "İstemiyorum ama, tek aday olarak genel kurulun önüne çıkarsam kabul ederim" dayatması bana "İstemem ama yan cebime koyun" sözünü hatırlatıyordu ve içime sinmiyordu!.. "İşe siyasetin müdahale etmemesini isteyen" benim gibiler, müdahale "doğrudan" Erzik'ten gelirse ve daha en başta Futbol Genel Kurulu'nun hür olması gereken iradesine "Erzik ipoteği koyarsa", içlerine "bu durumu" nasıl sindireceklerdi?.. İş "sadede" futbol camiasına bırakılsa, elbette ki "bu" camia, "kendisine en iyi hizmeti verecek" kişi ve kadroyu seçecektir; ama "siyaset" böyle bir "seçime izin vermiyor; hissediyorum ki, bu defa da vermeyecek!.." Bizde "özerk" demek, "siyasetin beklentilerini ve isteklerini sezip, bunları emir telâkki ederek yerine getirmeyi görev saymak" demektir; "getirmezsen", siyaset müdahale eder ve "bunun adı" da "özerkliği korumak" daha da ilerisi "özerkliği sağlamlaştırmak" için "müdahale etmek" olur!.. Bermek "bu defa" böyle bir müdahaleye, daha "niyet" safhasındayken bile "hayır" demelidir; kaybetmeyi de göze alarak!.. Aslında işte o zaman "kaybetse de kazanan ve Türk Futbolu'na da kazandıran" bir lider olduğunu gösterecektir!.. "Kazandığını zanneden" kadronun da alnına "siyasetin taşeronu" damgasını vurmuş olarak!.. Bermek'e yakışan da "zaten" budur!.. Bermek "gene" aksini yaparsa ne olacak?.. "Siyasetin taşeronluğunu" yapan federasyon başkanları ne yapmışsa, o olacak!.. "Silinip gidecek" ve kimse de onu bir daha hatırlamayacak!.. Tercih onun!.. Bekleyelim bakalım, bu defa ne olacak?.. >> Ağlayana bakın!.. Ersun Yanal, durmadan ve "kırık plâk gibi" aynı mesajları veriyor; "Ne yapayım, kadromun gücü bu kadar, transfer yapılmazsa böyle gelmiş, böyle gider!.." Hadi canım sen de!.. Trabzonspor'un, Denizlispor'dan, Konyasspor'dan, Ankaragücü'nden, OFTAŞ'tan, Gaziantepspor'dan, hatta Kayserispor'dan, hatta hatta Sivasspor'dan "çok ama çok daha güçsüz" bir kadrosu mu var?.. Sen "Ceyhun gibi" bir adamı oynatama, sonra da "transfer de, transfer" diye ciyak ciyak bağır, ağla dur; olacak şey mi?.. >> Mavi boncuk ve eyyam!.. Hep söylemişimdir; "Ben Merkez Hakem Kurulu Başkanı olsam", hakemleri toplar ve onlara "sadece" şunu derdim: "Ey hakem arkadaşlarım, her hakem gibi siz de yanlışlar, hatalar yapacaksınız, beraberce bunları en aza indirmek için çalışacağız. Hataları, yanlışları affedebilirim, ama bir tek şeyi affetmem, eyyamcılığı!.. Eyyamcılık yapanı hakem camiasından silerim. Hatalı, yanlış düdük çalsanız da korkmayın, ama eyyamcılık yaparsanız korkun, zira o düdüğü bir daha size çaldırmam!.." Geçen gün bir "eski" hakem arkadaşıma da "aynı" şeyleri söyledim, güldü: "Hayatı boyunca mavi boncuk dağıtan ve böylece bu yaşa kadar hep hakem camiasının yöneticilik üst bölümünde kalan Hilmi Ok ağabeyimizden böyle bir konuşma bekleyebilir misin?.. Mavi boncukçu başkana, eyyamcı hakem çok bile!.." >> Bir Galatasaraylı'dan!. Balıkesir'in Gönen İlçesi Mehmet Akif Ersoy İlk Öğretim Okulu'nda görev yapan öğretmen Ahmet Kâmil Kalıpçıoğlu adlı okuyucumdan aldığım maili "biraz kısaltarak" sütunuma alıyorum; "Arif olan anlar" diyorum ve de "arif" insanlarla dolu Galatasaray camiasına ithaf ediyorum: "Geçen yıl size Eric Gerets'in pişirilmesi konusunda bir faks yazmıştım. İtiraf etmeliyim ki yanılmışım. Asıl pişirilmesi gereken Gerets değil meğer Özhan Canaydın'mış. Ancak kendisini pişirecek yetenekte bir fırının mevcut olduğu konusunda ümitsizim. Çünkü "Galatasaray Lisesi'nin ve Kulübü'nün yüzyılı geçen derinliklerinde aldığı eğitim O'nu pişirememişse yapacak bir şey yok' demektir. 'Bir insan bir kere aldanırsa bunun adı hatadır. İkinci defa aldanırsa gaflettir. Üçüncü defa aldanırsa artık bunun adı kasıt olur' diye nereden öğrendiğimi hatırlayamadığım bir söz beni dürtüyor. Buna göre sayın Özhan Canaydın'ın beş yıllık yönetimi boyunca yapageldiği 5x3=15 hatayı ne ile izah edebileceğimi bilemiyorum. Düşünüyorum, düşünüyorum bütün ihtimalleri eledikten sonra aklıma mizah konusu olacak bir fikir geliyor; 'acaba' diyorum; 'Galatasaray'ın başında gizli Fenerli bir yönetim mi var?' Çünkü sizin de sık sık belirttiğiniz gibi kendi şirketlerini ustaca yöneten insanlar, söz konusu Galatasaray olunca böyle hataları, üstelik tekrar tekrar neden işliyor olabilirler?" >> Özerk olması mümkün mü?.. Kulüplerimizin, (Elbette istisnalar var ve ben onları kastetmiyorum, çoğunluktan söz ediyorum), büyük büyük, koca koca olanlar da dahil, "yönetilme şekilleri" benim midemi bulandırıyor!.. "Bizde başkanın dediği olur" palavrası içinde, "başkanlık koltuğuna oturanlar", kendilerini "padişah" zannediyorlar ve de "kulüpleri de babalarının çiftliği!.." İçlerinde "gerçekten" baba parası ile "kulüp yöneticiliğine ve başkanlığına oturup" padişah edası ile "kulüp başkanıyım" diye dolaşanlar bile var!.. Hadi, Yavuz gibi, Kanuni gibi, Fatih gibi "padişah olsalar" gam yemeyeceğiz, ama içlerinde "Dördüncü" Murat'lar, "Beşinci" Murat'lar, "Dördüncü" Mustafa'lar var!.. Hele hele "cepleri biraz paralı ise" ve de "kulübe ihtiyaç olduğunda para veriyorsa", oooo, işte o zaman "padişahlık" tam bir "tiranlığa dönüşüyor"; keyif ve zevk için "kelle koparmaya kadar" varıyor!.. Şaştığım, "onca parayı kulüplere veren" kişilerden, devletin "Kardeşim kulübüne bunca parayı veriyorsun da, vergi listelerinde adın geçmiyor, bu parayı nerden buluyorsun" diye sormaması!.. "Parayı verdiği için" kulübü, genel kurullarda "karşısına aday çıkmayacak hâle getirip", başkanlık koltuğunu "ipotek altına alma" modası da salgın hâle gelince, Türkiye'de futbolun özerk olduğuna inanmak mümkün mü?.. Futbolun "genel yönetimine siyaset, özel yönetimine ise cebi paralı olan başkanlar ipotek koyunca", siz istediğiniz kadar "mevzuatı özerklikten yana yapın", ne değişecek?.. Aziz Yıldırım'a bakın!.. Özhan Canaydın'a bakın!.. Yıldırım Demirören'e bakın!.. Dünkülere bakın, bugünkülere bakın, yarınkilere bakın, bakın da bakın; hep "aynı" tabloyu göreceksiniz!.. "Yıldırım Demirören" dedim de aklıma geldi; Beşiktaş'ın "en saygın" başkanlarından olan Süleyman Seba'nın "heykelinin dikilmesi" projesine karşı takındığı "olumsuz tavır" tüylerimi diken diken etmişken, ardında Affan Keçeci'ye karşı tutumu her şeyin üzerine tuz biber ekti!.. Büyük kulüplerimiz bile "böyle" kişilerin elinde ise, vah benim futboluma, vah!.. >> Galatasaray kurtulur da!.. Gazetelerde haber: "Hasan Doğan, Özhan Canaydın'a federasyon başkan adaylığı teklif etti!.." Hasan Doğan "hangi yetki" ile ve "hangi taraf adına", üstelik "Futbol hâlâ siyasetin gölgesinde" iddialarını güçlendirecek "böyle" bir teklif yapar; o ayrı mesele; "bu teklif gerçekleşirse", Galatasaraylılar düğün bayram edeceklerdir; "kulüpleri kurtuluyor" diye!.. Galatasaray kurtulacak da, ya Türk Futbolu?.. Galatasaray'ı, Kulüpler Birliği'ni bu hâle getiren bir Başkan ile, Türk Futbolu nereye gider, tahmin hiç güç değil!.. Ben Galatasaraylıyım ama, "Türk Futbolunun başına gelecekleri düşününce", diyorum ki; Galatasaray'ın başında kalsın daha iyi, hiç olmazsa sadece Galatasaray "gitti, gider!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.