Eyleme evet, kişiliğe hayır!..

A -
A +

Bu nasıl bir iz'andır, bu nasıl bir insaftır, bu nasıl bir vicdandır?.. "Falan'ı ya da filân kuruluşu eleştiriyorsunuz"; hemen damga hazır: "Tabii, sen Filan'ın adamısın ya da Falan Kuruluş'un menfaatlerini kollayan bir menfaatperestsin!.." "Bunca yıl", ne bunca yılı, "bir ömrü" bu mesleğe vermişsin, bu süreçte "dim dik ayakta kalmışsın"; kimsenin adamı, hiçbir kuruluşun "menfaat bağı ile bağlı" kalemi, kalemşoru, tetikçisi olmamışsın, yüzlerce gazeteciye "öğreticilik", yöneticilik, ağabeylik etmiş, "gazeteci olmalarına destek olmuş", yetiştirmiş, bunca yıl gazetecilik meslek kuruluşlarında yöneticilikler, başkanlıklar yapmışsın, "meslektaşların seni bu yerlere lâyık görmüşler", şimdi çıkıp "seni hayatında tanımamış", seninle iki lâf etmemiş kişiler, "Ben okuyucuyum" diyerek "kişiliğine dönük" hakaretler yağdırma hakkını kendilerinde buluyor, üstelik mesela "değer verdiğim, beğendiğim" ve bunları da defalarca yazdığım "www.sporyazari.com" gibi sitelerde bile, "müstear adlar kullanarak", her türlü "seviyesiz, hatta çirkin şekilde" kişiliklere tecavüz ederek, kendilerini tatmin ediyorlar; olacak şey mi; ama oluyor!.. "Benim yazdıklarımı" hatalı, yanlış bulabilirsiniz, karşı görüşte olabilirsiniz ama "bu görüşlere cevap vermek yerine", benim yaşımla başımla ne ilginiz var ve neden "hakaret olduğu" çok açık olan kelimeler ve cümleler kullanıyorsunuz?.. Sen "yazdıklarıma cevap verme",yazdığım konularda "görüş bildirme" ama "kişiliğime dönük" hakaretler yağdır, bu mudur yorum; bu mudur insanlık, bu mudur "vicdan, izan ve insaf sahibi" olmak?.. Dahası; bunlar "yorum" diye sitelerdeki sütunlara konur mu?.. Bitmedi; dahası "daha" kötü!.. Bu çirkinliği yazdıkları sitelerde, yazdıkları gazetelerde "yapan" sözüm ona gazeteciler, yazar çizerler, spor yazarları var!.. "Görüşe, görüşle karşılık vereceklerine", çıkıp "kişisel, iğrenç kelime ve cümlelerle hakaretler yağdırıyorlar"; "yorum" buysa, söyleyebilirler mi bana, insaf da, izan da, vicdan da, kısacası "insanlık" da nedir?.. "Böyle" gazetecilik olur mu; ama oluyor!.. Gazetecilikteki "tecrübeli" hocalarım, "genç bir gazeteci adayı iken" bana hep şunu söylemişlerdir: "Bir eyleme dönük olarak en ağır yazıları yazabilir, eleştirileri yapabilirsin. Ama kişiliklere dönük hakaretler, küçültücü, aşağılayıcı ifadeler gazetecilik ilkeleri arasında yoktur ve basın kanunlarına göre de, ceza kanunlarına göre de bu suçtur!.." Yarım asırdan fazla gazetecilik yaptım, binlerce yazı yazdım; aleyhime "bir defa hakaret davası açıldı"; onu da "açan" kaybetti; beraat ettim!.. Neden?.. "Hocalarımın sözünü tuttuğum" ve eleştirilerimi "yapılan eylem üzerine kurduğum için!.." "Kişilerle ilgili zaten az olan mülâhazalarımda" ise, "çok dikkatli ve hassas davrandığım", hakaret içerici ifade ve kelimelerden kaçındığım için!.. "Bu husus", benim "o kişilerden korktuğum ya da onlara saygı duyduğum" anlamına gelmez; ben "mesleğime ve mesleğimin ilkelerine saygı duyduğum için", böyle davrandım ve davranmaya da devam edeceğim!.. "Zihniyetsiz" zihniyet!.. Neymiş efendim; "Tarihin yükünü omzumuzda taşıyamayız bu maç öncesi. Biz futbolcular çabuk düşünürüz, çabuk uygularız, çabuk oynamayı severiz. Ama tarihin yükünü omzumuza almaya kalkarsak, bu bizi maalesef yavaşlatır. Yavaşlattığı gibi oyunumuzu da bozar." Kim söylüyor bu sözleri; Fatih Terim!!!. Sormak gerek; "tam aksini yaparak" İsviçre Maçı'nı "savaş alanına döndüren"kimdi?.. "Dün dündür, bugün de bugün" diyen Fatih Hocam'a "Malta'da berabere kaldığımız maçı da hatırlatırım"; Maltalılar "maçtan önceyi" ve "maçı neye çevirmişlerdi" ve "bunu göremeyen" sen, talebelerinle beraber "o küçücük adada nasıl hüsrana uğramıştınız?!.." Durum, "Malta maçı öncesine çok benziyor"; haberin ola!.. Dahası; ey Fatih Hocam, eşofmanının göğsündeki, talebelerinin formalarındaki "ay - yıldız" ne ifade ediyor; "tarihin bütün yükü" o ay - yıldızda değil mi?.. Ama "doğru", sen "onu hiç düşünmedin"; daha "cezası üstelik af ile yeni bitmiş şikecilere" milli formayı, hatta milli takımın kaptanlık kol bandını veren sen değil misin?.. Elbette, "bu zihniyet", tarihin yükünü taşıyamaz; taşımamalı!.. Ümitle başlıyoruz!.. Dünya Kupası eleme grubu maçlarına bu gece Ermenistan karşılaşması ile başlıyoruz; Çarşamba günü de Belçika maçı ile devam edeceğiz; ilk maç deplsmanda, ikinci maç kendi sahamızda!.. 6 puanla başlamak büyük avantaj olacak; rakiplerimize de korku salacak!.. Başlayabilir miyiz; başlayabiliriz!.. Amma... İşte burada duralım; biraz zor!.. "Gruptaki en büyük rakibimiz" İspanya!.. Gruptan çıkmak istiyorsak, Ermenistan'ı da, Belçika'yı da yenmeliyiz!.. "Eksik - gedik" anlamam!.. Yen - me - li - yiz!.. Ben, "Ermenistan maçının Belçika maçından daha zor geçeceğini" sanıyorum; inşallah yanılırım!.. Kutlarım!.. Futbol Federasyonu'nun "yeni sezon için tespit ettiği maç naklen yayın havuzunda toplanan parayı dağıtma kriterleri" çok hoşuma gitti!.. "Sezar'ın hakkını Sezar'a verme" konusunda "adaletli yaklaşım" her sezonda biraz daha iyileşiyor; hatta güzelleşiyor!.. Temel havuzda "eşit paylaşım", başarıda "ekstra paylaşım" bileşkesi giderek netleşiyor ve olgunlaşıyor!.. İnanıyorum ki, "bu sezonda görülecek olan tablo", gelecek sezonda "birkaç fırça darbesi ile" yeni bir iyileştirmenin kapısını açacak!.. Tebrikler!.. Cumhuriyet'e bakın!.. Aziz Yıldırım, 11 Ağustos'taki Kulüpler Birliği toplantısından sonra Mehmet Ali Aydınlar'ın federasyon başkanlığına önerilmesine, "Onun başkanlık koltuğuna oturacağı yer federasyon değil, Fenerbahçe'dir" cevabını vermiş. Şu Fenerbahçe Cumhuriyeti, "başka" bir cumhuriyet; baksanıza "veliaht tayin ediliyor", ne cumhuriyet ama?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.