Ben "dünyada her hakemin yaptığı ve de yapabileceği" hatalardan söz etmeyeceğim, her insanoğlu gibi elbette hakem de hata yapacaktır, penaltı kararında, ofsayt bayrağında, faul değerlendirmesinde, kasıt yorumlamasında hatalar olacaktır, hem de hep olacaktır!.. Ben, "başka", üstelik "giderek yaygınlaşan" ve de "maç sonuçlarına doğrudan tesir eden" ama bir türlü önlenemeyen, dahası adeta "yeşil ışık yakılan" hakem hatalarından, futbol hakemliği cinayetlerinden söz edeceğim, "taammüden işlenen" hakemlik cinayetlerinden!.. Görüyorum ki, Türk hakemlerin, Türkiye'de, Türkiye ligleri maçlarının büyük çoğunluğunda, duran top ortalamaları sırasında "savunma oyuncularının hücum eden forvetleri boğazlamaları, kravat, künde, salto oyunları ile yere yıkmaları" serbesttir; sadece 7'nci hafta maçlarının kaselerini seyretmek bile "ne demek istediğimi" ortaya koyar!.. Görüyorum ki, Türk Hakemlerin, Türkiye'de Türkiye ligleri maçlarının büyük çoğunluğunda, duran top ortalamalarında, "hücum eden forvetlerin, savunma oyuncularına faul yaparak, onların topa yükselmelerini önlemeleri ve bu arada başka bir arkadaşlarının topa vurarak gol yapması" da serbesttir; "sadece" Spor Toto Süper Lig'de "sadece" bu sezonun 7 haftasında, maçların kasetleri iyi incelenirse, "kaç tane böyle golün atıldığı" ortaya çıkacak ve benim "ne demek istediğim" çok iyi anlaşılacaktır!.. Görüyorum ki, Türk hakemlerin, Türkiye'de, Türkiye Ligleri maçlarının büyük çoğunluğunda, futbolcuların hakemlerin her kararına "itiraz etmeleri", vücut dilleriyle hakemlere çok kötü mesajlar göndermeleri, zaman zaman bunlara "sözlerle takviye yapmaları", kısacası on binlerce tribündeki seyirci yüz binlerce TV başındaki izleyenin önünde "fırça" tabir ettiğimiz uygulamayı yaygın hâle getirmeleri ve de tribünleri hakem aleyhine tahrik ederek şiddete ve küfre teşvik etmeleri serbesttir!.. Buna karşılık, Türk hakemlerin, Türkiye'de, Türkiye Ligleri maçlarının büyük çoğunluğunda, futbolcuların, hakemlerin ense köklerine kadar yaklaşarak söyledikleri sözleri duymaları, "duydukları takdirde mutlaka ceza kesmek durumunda olduklarından" yasaklanmıştır, bu yasağa zaman zaman uymayan hakemler varsa da azınlıktadırlar ve de bunlar da çoğunlukla spor medyası tarafından ağır şekilde eleştirilirler!.. Ne demek istediğim, "sadece" son hafta Spor Toto Süper Lig ve Bank Asya 1.Lig maçlarının kasetleri iyice incelenirse, çok iyi anlaşılacaktır!.. Bu hafta sonu evde idim, Barcelona'nın, Liverpool'un maçlarını da izledim, bir çok ülkenin maç özetlerini de seyrettim, "yukarıda anlattığım tabloların hiç biri yoktu", oralarda!.. Neden yoktu; zira "oralarda saha içinde hakemler, talimatların gereğini harfiyen yerine getirdiklerinden", bu tablolar ortaya çıkmıyor, istisna olarak belki bir-iki o da "şöyle gelip geçen" enstantanelere rastlanıyordu, o kadar!.. Ayhan'ların, Baros'ların, Emre'lerin, Alex'lerin, Nobre'lerin, Üzülmez'lerin "fırçalarını duymayan, görmeyen" dahası "Bana ne, başıma neden iş alayım" diyen hakemler, çoğunlukla Ahmet'lerin, Mehmet'lerin, Mobutu'ların, Papusca'ların da "kendilerine yaptıklarını, söylediklerini" duymazlıktan, görmezlikten gelerek yurt çapında "adaleti (!) sağlıyorlardı!.." Çok düşünmüşümdür; "neden" hakemler, ceza alanı içinde "gördükleri çok şeyi, görmezlikten geliyor" ve cesaretle düdük çalamıyorlar?.. Neden hakemlerimiz kendilerini "şamar oğlanına döndüren" futbolculara karşı "sarı ve kırmızı kartlarını" cesaretle çıkaramıyor ya da "çıkardıklarında" da bir standart sağlayamıyorlar ve adil davranamıyorlar?.. Bakınız, açık açık söylemeliyim ki; bunun sebebi, doğrudan Merkez Hakem Kurulu'nu oluşturanlarla, o kurulun başkanıdır!.. Şimdilerde o koltuklarda oturan "eski" hakemler, "vücut ve söz diliyle ondan bundan ve de spor medyasından fırça yemeğe karşı" adeta şerbetli hâle gelmişler; umursamıyorlar; hakemlere "Bu rezalete son verin, yoksa biz gereğini yaparız" diyemiyorlar; diyemeyince de saha içinde de, tribünlerde de "giderek büyüyen şiddet riskinin artmasına yeşil ışık yakıyorlar"; sonra da fatura takımlara, kulüplere çıkıyor; işte "sebep-sonuç" tablosu !.. Zira, "hakemlerimizi yönetenler" umursamayınca, "elde düdük" o maçtan bu maça koşturulan bugünün hakemleri de "futbolculardan yedikleri fırçanın gereğini yapmıyorlar" ve de "Bana ne, ben duyarım ama duymam, görürüm ama görmem, başıma neden iş açayım" felsefesiyle, "utanç verici ve de şiddet riski taşıyan" tablonun her hafta daha fazla büyümesinde rol alıyorlar!.. Önlenebilir mi; zor; hakemlerin ve de MHK'nın "profesyonel" üyelerinin aldıkları paralar öylesine cazip hâle geldi ki, "salla başı al maaşı" zihniyetinin yaygınlaşmasının önüne geçmek gerçekten çok zor!.. Hele gele "bugünün" Oğuz Sarvan'larıyla, Yüksel Okçuoğlu'larıyla çok daha zor!..