Fark!..

A -
A +
İsveç; FIFA'nın 13 Şubat'ta açıkladığı ve İspanya'nın 1506 puanla birinci, Buthan / San Marino / Turks - Caicos Adaları'nın 0 puanla 207'nci oldukları "Ülke klasmanında", 821 puanla 25'inci!..
Ya Türkiye; 703 puanla 42'nci!..
İşte "bu" Türkiye, "bu" İsveç'i yenerken, asıl önemlisi, "Semih'in büyük hatası ile gelen" gol dışında "futbol olarak bütün bir maçı kontrolü altında tuttu"; 2-1'lik sonuç, "daha farklı da olabilirdi!.."
"Semih" demişken, ona "bir çift sözüm" var:
Bu sezonun "Caner ile birlikte en gözde oyuncususun"; "futbolunla da, karakterinle de büyük bir atak yaptın, seni herkes seviyor ve önünde seni bekleyen "başarılarla dolu olacak" bir gelecek var!..
72 saat içinde "birbirine benzer" iki büyük hata yaptın; Rizesporlular faydalanamadı, İsveçliler golü attı!..
Milli Takım'da da, Galatasaray'da da defansın "en güvenilen" adamısın, altını çiziyorum "son adamısın", onun için "o hataları yapmayacaksın!.."
"Öz güveni olmak" başka şey, "kendine güveni, risk dolu hareketlerle abartmak" çok başka şey!..
"Birinciden" şaşma, "ikinciye" yaklaşma!..
Hocan zaten maçta sonra söyledi; "Gerekeni yaptım!.."
Gerekeni "saha dışında" Hoca'na bırakmayacaksın, "saha içinde" sen yapacaksın!..
İsveç maçının "kişisel" bazda bir başka "gurur verici" görüntüsü de, İbrahimoviç ve Arda gibi "Avrupa" hatta "dünya" etiketli iki yıldızın sahada oluşu idi!..
İbrahimoviç, "parlayamadı" oyundan alındı, Arda, 19 Mayıs Stadı'nı "ışıl ışıl aydınlattı", alkışlar arasında Hocasının yanında yerini aldı!..
Hocası; işte "hoca ile teknik adam farkını fark ettiren" bir adam; Fatih Terim!..
Neden Abdullah Avcı, Avrupa Şampiyonası grup maçlarında, yani "resmi karşılaşmalarda" bile "ay-yıldızlı formayı giyen" çocuklara "bu ruhu, bu coşkuyu, bu birlikteliği" veremedi?..
Neden Mancini, Galatasaray'da, "takım şampiyonluk yarışındayken", sarı-kırmızılı futbolculara, "ayrı bir ruh hâleti içinde oynadıkları" Avrupa maçlarını bir yana bırakırsak, diğer bütün karşılaşmalarda "bu ruhu, bu coşkuyu, bu birlikteliği" veremiyor?..
İşte Ünal Aysal'ın "futbolu öğrendim" dese de, "anlayamadığı" ve belki de "hayatı boyunca hiç anlayamayacağı" fark burada; "eleman teknik adam ile hoca teknik adam" arasındaki fark!..
Milli futbolcularımız, "bir özel maça böylesine konsantre oluyorlarsa", Dünya Kupası elemelerine "umudun da ötesinde bir gerçekçilik" ile bakabiliriz!..
Ama her maça "Hollanda ile oynuyormuş" gibi bir ciddiyet ve ruh hâli ile çıkarsak; Hocamızın, "beynimizi yıkayacak" tekrarları ile "bu grubun zor olduğuna" inanırsak!..
"En zayıf rakiplerle oynanacak maçların bile ancak saha içinde ve hakemin son düdüğüne kadar ciddiyetle mücadele edilerek kazanılacağını" unutmazsak!..
Geçmişe bakalım;"bunu unutmak" bize kaç maç, kaç puan ve neler kaybettirdi!..
İşte "bütün" mesele!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.