İki gece üst üste Galatasaray ile Fenerbahçe'yi Avrupa Kupaları maçlarında izledik! Biri berabere kaldı, biri yenildi ve "ilk bakışta" Türkiye'nın "Avrupa Kupaları puanında gene beklenenin altında kaldık!." Gene "Galatasaray dışında" bir Türk takımı "doğru dürüst" puan katkısı yapamadı ve "gene" Türkiye'nin sorumluluğunu "Galatasaray tek başına yüklendi!." Kısacası, yıllardır sürüp gelen görüntü değişmedi!.. Üstelik bu yıl Galatasaray "yıldızlarının en büyüklerini" kaybetmişti!. Neden böyle oluyor? Neden Galatasaray'dan başkası "annemizin liginin ötesine geçildiğinde" başarılı olamıyor? Elbette ki, bunun "bir çok sebebi var!.." Ama "asıl sebep" şu; bir tarafta "inanç var", öte tarafta ise "inancın 'ı' sı bile yok!.." Kimde yok? En başta futbolcularda... Sonra teknik heyetlerde... Sonra yönetimlerde... Sonra da camialarda... Yooo... Bakmayın siz maçlar başlamadan "Şöyle yapacağız... Böyle yapacağız... Şöyle asacağız... Böyle keseceğiz..." açıklamalarına... Bunlar, "inancı" yansıtmıyor!.. Bunlar, "karanlıkta gezerken korkudan çalınan ıslığa benziyor!.." Olaya "sadece teknik açıdan bakanlar", çıkarılan tertiplere, verilen taktiklere "takılı kalanlar" asıl sebebi bir türlü görmemekte ısrar ediyorlar!.. Elbette, kadro da önemli... Elbette verilen taktikler de önemli... Elbette sahaya çıkarılan tertipler, hakem kararları, tribün etkisi, şans, hatta hava durumu bile önemli... Amma... Bütün bunlar "bir-iki, bilemediniz üç maç için" kabul edilebilir bir "bahanenin, mazeretin alt yapısını oluşturabilir!." Bu "tek tabanca" görüntüsü yıllardır ve yıllardır sürüyorsa, yıllardır ve yıllardır "onca teknik adam" ki içlerinde dünyanın, Avrupa'nın, Türkiye'nin "en ünlü teknik adamları arasında olanlar" da vardı, gelip geçmiş ise, o zaman durup dinlenmeden "tertip ve taktik hatalarından, oyunu okuyamamaktan, güç eksikliğinden" söz etmek ve "sebebi sadece bunlarda aramak" acaba ne kadar doğru? Ben, "sadece" bu sezon Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki farktan söz etmiyorum! Yıllar yılı Beşiktaş da, Gaziantepspor da, Gençlerbirliği de, Ankaragücü de, Trabzonspor da ve elbette Fenerbahçe de dahil olmak üzere "diğer Türk takımları" ile "Galatasaray" arasındaki farktan söz ediyorum! "Bu farkın farkına varamadığımız sürece" Galatasaray ile "diğerleri" arasındaki bu "dengesiz tabloyu seyretmeye devam edeceğiz!" "Bu farkın farkına vardığımız ve gereğini de yaptığımız zaman", göreceğiz ki, "annemizin ligi dışında Galatasaray'dan başka takımlarımız da var!.." "O zaman", ne zaman? Her kulüp, her takım, "Derwall ile başlayan, Mustafa Denizli ile gün ışığına çıkan, Feldkamp dahil sonra gelenler tarafından geliştirilen, nihayet Fatih Terim'le zirveye vuran" ve sabır isteyen bir "inanç-çalışma ve takım olma" sürecini ve "değişimini" yaşadığı zaman.. Bu sürecin gereklerini yapabilecek, yerine getirebilecek kadrolara sahip olunduğu zaman!.. Nihayet, "yönetimleri bu inançla yola çıktıkları zaman!.." Nihayet, taraftarın "tribünleri bu inançla doldurduğu" zaman... Nihayet, camiaların binlerce ve binlerce ferdinin "Avrupa yollarına bu inançla düştüğü zaman!.." Bunu başarmak kolay mı? Elbette değil! Ama görülecektir ki, "hedefi iyi seçtiğin ve inanarak ama sabırla o hedefe yürüdüğün, o hedefe yürürken, o hedefe yürümenin gereklerini yaptığın zaman" iş kolaylaşacaktır!. Galatasaray uzun yıllardır "Türkiye Ligi Şampiyonluğu ara hedeftir. Asıl hedef Avrupa'dır" diyen ve bunun gereklerini yapan yönetimler tarafından yönetiliyor!. Galatasaray camiası da "bunu istiyor ve bekliyor!.." Türkiye'de "üçüncü yıldızı takmak önemli!.." Ama, şu veya bu yılda "mutlaka" o takım da, bu takım da üç yıldızları, dört yıldızları takacak! Ya Avrupa Kupaları? Ya Süper Kupa? İşte bütün mesele!...