Farkı fark edin!..

A -
A +

Bir yanda Aziz Yıldırım... Öte yanda Faruk Süren... İkisi de, hemen hemen aynı gün ve aynı saatlerde "seçimli kongre kararı alan" iki yönetimin başında idi!. Biri Fenerbahçe yönetiminin, öteki Galatasaray yönetiminin!.. İkisi arasındaki farka bakın... Geriye dönüp "kulüp için yaptıklarına" bakın... Kulüplerini "yeni yönetimlere nasıl bıraktıklarına" bakın... Bir tarafta Fatih Terim ve talebeleriyle "futbolda müthiş bir başarıya ulaşmış" bir kulübün başkanı var... Öte tarafta, "1 oy farkla kongre kazanarak bir avuç insanla beraber çıktığı yolda" vadettiklerinin hemen hemen tamamını yapmış bir başkan!.. Bir tarafta "kulübü haciz ve icra kapanı ile borç batağı içinde" maddi - manevi büyük bir erozyona uğratmış bir başkan... Kulübü, camiayı dilim dilim bölmüş bir başkan... Öteki tarafta "darmadağınık bir camiayı" derleyip toparlamış, kulübü müessese haline getirmiş, stadı "çağdaş bir görünüme kavuşturmuş" bir başkan... Biri, UEFA tarafından stadı "Avrupa maçlarına kapatılmış", yönetimi bile üçe bölünmüş, oyuncuları "kulüpten kaçmak için" fırsat arayan, yönetime "Ne olur beni bırakın" diye yalvaran bir başkan!. Öteki, "Ben gitmek istemiyorum, futbolu Fenerbahçe'de futbolu bırakmak istiyorum" diye gözyaşı döken futbolcuların başkanı!.. Aradaki farkı yazmaya devam etsem, herhalde sütunumu da, sayfayı da doldururum! Biri "başkan gibi başkan!." "Ağlayarak ve ağlatarak giden" bir başkan!. Öteki, hâlâ "kapalı kapılar arkasında organize edilecek oyunlarla koltuğunu muhafaza etmeye çabalayan" bir zat!. Öyle bir zat ki, her gün ülkenin en büyük gazetelerinde "kulübü nasıl yönettiğine, pardon yönetmediğine dair" tefrikalar başlıyor, devam ediyor, "kendi işleri ve kuruluşlarının yaşadığı büyük sıkıntılar" manşetlere taşınıyor!. Birine "küçük istisnai gruplar hariç" bütün bir camia "Gitme, kal" çağrıları yapıyor!. Ötekine, "en yakın arkadaşları, yani yıllardır kulübü beraber yönettikleri bile" açık açık diyorlar ki; "Artık git!." Bir zamanlar Fenerbahçeli yöneticiler, mesela Ali Şen gibi "büyüklük kompleksine tutulmuşlar" bile "Galatasaray'ı örnek gösterirlerdi!" Şimdi, Galatasaray'ı "cadı kazanına çeviren" bir yönetim ve başkan yüzünden, Galatasaray camiası "kıskançlıkla" Fenerbahçe camiasına bakıyor!. Ve de hâlâ "birileri", Süren'i savunmaya, onu ve koltuğunu kurtarmaya çalışıyor!. Keşke tüzük müsait olsaydı da, Galatasaray genel kurulu Pazar günü "yepyeni bir yönetimi" işbaşına getirebilseydi ve yeni yönetim "yeni hocayı seçip" transferleri yapabilseydi! "Mehmet Cansun'la devam etmek" ya da "geçmişin hesabını sormayacak" olan "Özhan Canaydın formülü" Galatasaray'ı kurtarmaz! Bu yönetimden hesap sorulmalıdır!. Hem de kuruş kuruş!. "Kamu yararına bir dernekte", tüyü bitmemiş yetimin bile hakkı vardır!. Galatasaray bu hale nasıl düştü? Bunca gelen para nereye, nasıl harcandı? Bu hesap verilmeden, hem de "tarafsız denetim kuruluna verilmeden" Süren ve arkadaşları "sorumluluktan kurtulamaz!" Süren ve arkadaşlarının Galatasaray'a yapacakları bir hizmet varsa, bu hizmet "bu hesabı tatmin edecek bir şekilde vermek" olmalıdır! İki alternatif var: Ya bu hesabı kendileri verirler! Ya bu hesap sorulur!. Üçüncü şık ve ne yazık ki bugün "yapılmak istenen", yani "bu hesabın üstü örtülür" ise; işte o olmaz!. "Bunu yapan" da Galatasaray'a hizmet etmiş olmaz!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.