Fenerbahçe'ye karşı ilk periyottaki 'sallabol' ile sonraki üç periyottaki 'basketbol' arasındaki fark; güneşle sönmüş bir yıldız arasındaki fark kadar, aşikar!..
İşte, "Sallabol" yerine "Basketbol" oynanınca, ortaya "böyle" bir sonuç çıkıyor; Daha geçen haftanın ortasında "geçen yılın Avrupa Ligi Şampiyonu" Real Madrid'i ezen Fenerbahçe'ye, "ilk periyot hariç" nefes aldırmayan ve "son periyottaki kontrollü oyununa rağmen" büyük bir farkla maçı noktalayan bir Galatasaray!..
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu "basketbol", rakibinin "Sallabol oynamasına bile müsaade etmedi"; maç boyu Karşıyaka koçu Ufuk Sarıca'nın, "Fenerbahçe'ye giden oyuncusu" Dixon (Ali Muhammed) için "maçlarda alacağı süre ile ilgili" sözlerini hatırladım durdum; Fenerbahçe koçu Obradoviç'in de hatırlamasında yarar var!..
Galatasaray'ın basketbol yöneticileri ve Ergin Ataman "bu sezon" sarı-kırmızılı takımı kurarken, görülüyor ki; "akıllı ve seçmeci davranmış"; hem "basketbol oynanması", hem de "hovardaca davranılmaması" için azami gayreti sarf etmişler!..
İyi de, "böyle çok taraflı, fiziği güçlü, tekniği yeterli, pota altında da etkili bir takım kurulmuşken", neden Galatasaray hâlâ bir çok maçta "Sallabol oynamaya çabalayan" bir ekip hâlinde kalır?..
İşte Fenerbahçe'ye karşı "ilk periyottaki Sallabol" ile sonra gelen "3 periyottaki Basketbol" arasındaki fark; güneşle "sönmüş" bir yıldız arasındaki fark kadar, aşikar!..
"Birçok maçta olduğu gibi", Fenerbahçe maçının ilk periyodunda da, "alıyorlar topu" Galatasaray'ın oyun kurucuları, hatta forvetleri, "24 saniyenin yarısından fazlasını kendilerine atış imkanı sağlamak için" ellerinden çıkarmıyorlar; zaman daralması başlıyor ve sonunda "ya isabetsiz ve acele şutlar ya da iyi hazırlanmamış kötü pota hücumları" ve top kayıpları!..
Gözler ve ümitler, sanki "Yeni Arroyo olması için alınmış" hissini veren Mc Collum'da; "Atarsa kazanılacak, atamazsa yandı gülüm keten helva"; olacak şey mi; ama çok zaman oluyordu!..
Ama, Fenerbahçe maçının son üç periyotunda görüldü ki, "Galatasaray, sallabol değil basketbol oynamalı" ve "Mc Collum da basketbol oynayan bu takımın bir oyuncusu olmalı!.."
Benim asıl şaşırdığım ve bir basketbolsever olarak "üzüldüğüm" Sinan gibi "disiplinli bir görev oyuncusunun" da, bazı maçlarda "Arroyo olmaya özenip", yukarıda anlattığım "Sallabol'un baş yıldızı olmaya soyunmasıydı"; Fenerbahçe maçının ilk periyotunda da olduğu gibi!..
Ve "nedense" Ergin Ataman da, çok maçta "takım disiplinini yerle bir eden" bu tabloyu seyredip duruyordu; taa ki, "tahammül edilemez" bir hâl alınana kadar!..
İşte Fenerbahçe maçının "sallabol oynanan" ilk periyoduna rağmen tablosu:
"80 sayı / 11 serbest atış / 20 asist / yüzde 55.8 isabetle 43 ikilik denemede 24 potayı bulma ve 48 sayı / 3'lük atışlardan "sadece" yüzde 31.8 oranıyla 22'de sadece 7 isabet ve 21 sayı / Agresif oyuna rağmen 19 faulde kalma / 14'ü hücum 34 ribaunt / 4 blok / 20 top çalma / Sadece 8 top kaybı / Real Madrid'e 77 atan bir rakibi 63'de bırakan bir savunma / Son topu kullanmamaya rağmen 17 fark!..
Dahası, 23 dakika süre alan Mc Collum'un 2'de 2 serbest atış, 8'de 3 ikilik, 4'te 1 üçlük ve toplam 11 sayılık performansı ile beraber "çift rakamlara ulaşan" 5 Galatasaraylı basketbolcu; Schilb 18 / Micov 15 / Lasme 12 / Sinan / 11!..
Bitmedi; Green'in 8, Göksenin'in 5 sayılık katkısına karşılık Dorsey gibi bir "pota altı adamı" 11 dakika süre aldı ve 0 sayı ile oynadı, sadece 5 ribaundu var!..
Ve de, işte maçın yıldızı; 18 sayı, 8 asist ve 4 ribaunt ile 31 yaşındaki Amerikalı Schilb!..
Ya "şampiyonluğun en büyük adaylarından" Fenerbahçe?..
63 sayı / 12 asist / 11/14 serbest atış / 14/32 ikilik atış / 8/17 üçlük atış / 6'sı hücum 25 ribaunt / 1 Top çalma / 15 Top kaybı / 19 faul / 2 blok!..
Sarı-lacivertli takımda "çift haneli" bir oyuncu var; 15 sayı ile Bogdanoviç (34 dakika oyunda kaldı); o kadar!..
Bilmem ki, "Sallabol ile Basketbol asındaki farkı" bu kadar net olarak ortaya koyan bir maçı seyredenler, artık "Mc Collum atsın, Galatasaray kazansın" diye düşünüyorlar mı?..