Fasit bir dairede hapsolduk!

A -
A +

Sevgili Naci Arkan geçen hafta Türkiye Gazetesi'nde "Spor yazarlığının 'dışarıdan gelenler tarafından' nasıl dejenere edildiğini anlatan" enfes bir yazı yazdı!.. Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin "en büyük şubesi" olan "İstanbul'un başkanlığını da yapması bakımından" sevgili Arkan'ın yazısı çok anlamlıydı!.. Belki de "uzun yıllardan beri ilk defa" TSYD'nin "üst düzey bir yöneticisi", böylesine açık, böylesine gerçekçi, böylesine cesur bir yazı kaleme alıyor, giderek yozlaşan mesleğimizin "en büyük sorununa" neşter vuruyordu!.. Şimdi burada duruyor ve sevgili Arkan'ın yazısından bir bölümü sütunuma alıyorum: "Meslek örgütümüz Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD), mevzuat ve tüzük hükümlerinin yetersizliği nedeni ile ne yazık ki, bu çirkin gelişmelere, yaptırımsız ve üzülerek bakmaktadır. Sadece kınamalar ile yetinmek zorunda bırakılan TSYD, yakın zamanda değişecek tüzüğü ile gelecek nesillere mesleğin korunması açısından biraz daha yardım eder hale gelecektir." Yazısının "başka her yerinde" beraber olduğum sevgili Arkan ile görüşlerimiz "işte burada" ayrılıyor!.. Bugüne kadar iş başına gelen TSYD yönetimlerinin hiçbiri, evet hiçbiri "ciddi olarak", mesleğimizin yozlaşmasına yol açan "dışarıdan gelenler ile ilgili" tek adım bile atmamıştır, hem de "bu konuda defalarca yapılan" tüzük değişikliklerine ve "genel kurullardan alınan" özel yetkilere rağmen!.. Böylece, "İstanbul'un büyük gazetelerinin ve TV'lerinin ağırlıklarını koyduğu TSYD yönetimleri ile", bu sorunun "tüzüğümüzde binlerce defa değişiklik yapılsa dahi" çözülemeyeceği ortaya çıkmıştır!.. "Sporu, spor programlarından kovan, devletin ve milletin TRT'si de dahil olmak üzere futbolun ve futbolda da 3-4 kulübün peşinden koşan" TV'leri yönetenlerin, "gazetecilik konusunda zır cahil olan" eski futbolcu, eski hakem, eski teknik direktor, hatta restorancı, iş adamı, doktor, avukat, balıkçı, mezeci, barcı, pazarcı bir yığın "çoğu 3 satırı alt alta yazamayan" kişileri spor sayfalarında "spor yazarı" olarak ve üstelik "onca yılın spor yazarlarının üzerinde takdim eden" spor sorumlularının "hakim olduğu, başkan olduğu, çoğunlukta olduğu" TSYD yönetimlerinin "mesleğimizin bu en büyük sorununu çözeceklerine inanmak" gerçekçilikle ne kadar bağdaşabilir?!. TV'lerin spor (!) programlarının çoğu, öylesine "seviyesiz" hâle gelmiştir ki, sonunda RTÜK Başkanı, spor müdürleriyle toplantı yapmak ve onları uyarmak zorunda kalmıştır!.. İşte bu toplantının haberi: "Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Zahid Akman, spor müdürleri ile yaptığı toplantıda, spor yayınlardan şikâyet ederek, genel yayın yönetmenlerinden reyting ve reklam kaygısıyla hareket etmemelerini istedi. Akman, Türkiye'de yapılan genel yayıncılığı başarılı bulduğunu belirterek, 'Ancak, spor yayıncılığı için aynı şeyi söyleyemem' dedi. Sporla bağdaşmayan üslûbun sürmesi halinde ceza vereceklerini söyleyen Akman 'Aşamalı ceza sistemi spor programlarına uygulanacak. Kişilik haklarına saldırı yapılıyor. Gençlere ve çocuklara zarar verecek yayın içeriği var. Bu konuda 4. maddemiz açık. Bu tür ihlallere de ceza uygulanacak. Bu cezalandırma yayın lisansının iptaline kadar gidiyor' dedi. Zahid Akman, programlarda yapılan tartışmaların sporla bağdaşmayan bir hâle geldiğini dile getirerek, 'RTÜK olarak böyle davranışlara izin vermeyeceğiz. Bu üslup alışkanlık haline getirilirse gerekli müeyyideleri uygulayacağız' diye konuştu." Toplantıda Akman'ın "spor programların sadece futbola tahsis edildiğine, sporun diğer branşlarına ilgi gösterilmediğine" dikkati çektiği, "gençleri spor yönlendirmek için spor programlarının gerekli olduğunu" söylediği ve TV yönetimlerinden "spor programlarına daha çok zaman ayırmalarını istediği" de haberlerde yer aldı. "Reyting yarışı" içinde "sözde" spor ama artık "futbol programı olmaktan bile çıkan" TV programlarında, koca koca ve de şanlı-şöhretli insanların birbirlerine ve başkalarına karşı sarf ettikleri sözlerin "köprü altı atışmalarına benzediği" bir dönemde, elbette ki TSYD'ye ve hatta TSYD ile birlikte Gazeteciler Cemiyetleri'ne ve Basın Konseyi'ne de "önemli görevler" düşüyor!.. Ama nerdeee?.. Bir büyük TV'nin çok ünlü "spor direktörü" açık açık söylemişti; "Sabah patronun önüne konan reyting raporları, hepimizi tir tir titretiyor; bu yüzden yapabileceğimiz çok şey yok, buna da şükür etmeliyiz!.." Mesleğimizi, TV'lerimizin spor programlarının ve gazetelerimizin spor sayfalarının çoğunu "artık" reyting ve tiraj raporları yönetiyor!.. Onun için "en çığırtkanlar" ve de "en ağır sözleri yiyip yutanlar" TV ekranlarının baş köşelerinde!.. Gazetecilikte ilgileri olmayan, ama kulüplerle, kulüp başkan ve yöneticileriyle içli dışlı olanlar da spor sayfalarımızın köşe başlarında!.. İşte bu acı tablo, TSYD yönetimlerine de aksediyor ve yönetimleri etkiliyor; "bu yönetici profili" ve bu "yönetici zihniyeti" değişmedikçe, tüzüğümüz bin defa da değişse, TSYD ne yapabilir ki?.. İşte bütün mesele burada!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.