Garip bir ülkeyiz!.. "Futbolcularımızın bazıları", hem de "yıldızlar da dahil olmak üzere", garip insanlar!.. Yıldıray... Takımı küme düşme tehlikesinde... Daha maçın başında, 6. dakikada oyundan atılıyor!.. Nihat... Takımı 2-0 mağlup... Oyun bitmek üzere... Sonucun değişmesi artık pek mümkün değil..Oyundan atılıyor!.. Fatih...öŞampiyonlukta iddialı olabilmek içinö ara transfere bile 20-25 milyon dolar harcamış bir takımı, ôligde her şeyi değiştirebilecekö bir maçın 16. dakikasında 10 kişi bırakacak ôfutbol cinayetiniö işleyerek oyundan atılıyor!.. Ve... Asıl garibi; İspanya'da ve Almanya'da "Nihat ve Yıldıray'ın yaptıkları hareketler tartışılır ve futbolculara dönük eleştiriler yapılırken", bizler Türkiye'de "Ali Aydın, Fatih'i atarken haklı mıydı, haksız mıydı?.. Ağır karar mı verdi, hafif karar mı verdi?" tartışmalarıyla ekranlarımızı ve spor sayfalarımızı karartıyor, hatta "çok doğru bir karar veren" hakemi "infaz etmeye çalışıyoruz!.." Böyle olunca da Emre'ler, Fatih'ler, Nouma'lar ve benzerleri, "sahada adam çiğnemeye, meslektaşlarının spor hayatı ile oynamaya, onların ekmek paraları tekmelemeye", spor ahlâkını pas pas etmeye devam ediyorlar!.. "Bu tipler" sadece "bacaklarına, karınlarına, sırtlarına bastıkları" futbolcuları mı çiğnemiş oluyorlar? Ne gezer!!! Bakınız daha kimleri çiğniyorlar: Bunlara "hoşgörü ile bakan", yaptıkları futbol gaddarlıklarına ve rezilliklerine "suçu hafifletecek" mazeretler üreten, hatta "onları oyundan atan" hakemleri "suçlu bulacak" kadar "gözünü kulüpçülük bürümüş", futbol kaidelerinden, spor ilkelerinden, "fair play"den "bihaber" yöneticileri, teknik adamları, futbol yorumcularını, spor yazar-gezerlerini de çiğniyorlar!.. Meslektaşlarına karşı işledikleri bu "acımasız" suçu, "hafif cezalarla geçiştirmelerini sağlayan" (Avrupa'da benzer hareketlere verilen cezalar 5 maça kadar çıkıyor ve Figo'ların, Vieri'lerin, Zidane&ların bile gözyaşına bakılmayıp, bu cezalara hükmediliyor), hatta "büyük takım oyuncularının bu suçlarını", kulüpçü medyanın da yayınları ile "2 maçtan, 1 maça indirmek" adaletini(!) gösteren ve yönetmelikleri "caydırıcılık esasına göre yapmayan" Futbol Federasyonlarını, Disiplin Kurullarını, Tahkim Kurullarını ve "onların yönetmeliklerini" de çiğniyorlar!.. Kendilerine milyonlarca dolar ödeyen, "şampiyon olmak, kupa almak, yıldız takmak için" yüzlerce trilyon lira harcayan kulüplerini, onlara ümit bağlayan teknik direktörlerini, sahada onca emek sarf eden ve ter döken takım arkadaşlarını, tribünleri dolduran on binlerce seyirciyi, TV başında heyecanla oturan yüz binlerce, "onlardan başarı bekleyen" milyonlarca taraftarı çiğniyorlar!.. Sporu çiğniyorlar, futbolu çiğniyorlar, sportmenliği, centilmenliği, sevgiyi, saygıyı, dostluğu, kardeşliği, özetle insanı ve insanlığı çiğniyorlar!.. Tek başlarına mı, çiğniyorlar? Hayır!.. Hâlâ ve hâlâ "böylelerini" koruyan ve kollayanlarla beraber çiğniyorlar!.. "Böyle bir futbol cinayetini bile bile ve milyonların gözü önünde işleyenleri ayıplayacaklarına", utanmadan, sıkılmadan tam tersini yapıp, "bu tipleri oyundan atarak", hakemlik hayatlarının "en doğru kararlarını veren" hakemlere çamur atmaya kalkanlarla, hatta "spor yüzsüzlüğünü" bu kararlar için "şaibeli" demeye kadar vardıranlarla beraber çiğniyorlar!.. Ama hâlâ anlayamadıkları bir şey var: Aslında bu futbolcular da, onları koruyan ve kollayanlar da "kendi kendilerini" çiğniyorlar!.. Tabii, kendilerinde "yeterince" insanlık hasleti ve "ahlâki değerler" dengesi varsa!.. Ben, "var olduğuna inanmak istiyorum!.."