"Öğrenmenin yaşı yoktur"; yeter ki öğrenmek istensin!.. Bilmem dikkat ettiniz mi; Feldkamp'ın Hakan Şükür'ü "Fenerbahçe maçından oyundan alışı" ile "Manisaspor maçında oyundan alışı" arasındaki farka?.. Ve "ilkinde oyundan çıkarken Hakan Şükür'ün yüzündeki ifade ile Manisaspor maçında oyundan çıkarken yüz ifadesindeki farka?.." Ne oldu da "bu çarpıcı" ve "üzerinde durulması gereken" fark ortaya çıktı?.. Bu farkın sırrı, Fenerbahçe maçında "olmayan" ama Manisaspor maçında "olan" bir küçük, bir anlık bir olayda saklı idi!.. Manisaspor maçında, Feldkamp'ın, yanından geçen "Hakan Şükür'ün kulağına bir şey fısıldadığı" ve onun da "Tamam" anlamına baş salladığı bir görüntü vardı!.. O görüntüyü izledikten hemen sonra maçı beraberce seyrettiğim arkadaşlarıma döndüm ve dedim ki: "Feldkamp, Hakan Şükür'ü oyundan alacak, ona fısıldadı, o da 'Olur' dedi." Bir dakika geçmeden, Feldkamp, Hakan Şükür'ü oyundan aldı, seyirci Kaptan'ı alkışlıyor, Hakan'ın yüzünde güller açıyor, oyuna giren arkadaşı ile kucaklaşıyordu!.. Fenerbahçe maçındaki "tatsız ve haksız olaydan" ders aldığı belli oluyordu, "ihtiyar" Tilki'nin ve zaten "o kadar tecrübeli" bir Hoca'nın daha "taaa baştan beri yapması gereken" de buydu!.. Saygı görmek istiyorsan, saygı duyacaksın!.. Sen "kim olursan ol", Türk Milli Takımı'nın ve Galatasaray'ın bunca yıllık kaptanına, Türk Futbolu'nun gelmiş geçmiş en büyük futbolcusuna "saygısız davranırsan", karşılığında alacağın da "hak ettiğin" bir cevap olacaktır; hem talebelerinden, hem de "takıntılı olmayan" yorumculardan!.. "Eğitim biliminin ve öğrenci yönetiminin en önemli unsurlarından biridir" pedogoji!.. Ne kadar uzman olursan ol, ne kadar bilgili olursan ol, "talebelerine" yani "çocuklarına" bir şeyler öğretmek istiyorsan, ilk ve en önemli şarttır; "pedogoji bilmek" ve onun ışık tuttuğu yolda ilerlemek!.. Bugün "çağdaş" ülkelerin bütün eğitim sistemlerinde ve okullarında "yok edilmiş" olan, "cart - curt" etmenin ve buna paralel olarak "katı ve zaman tünelinde kalmış ilkel disiplin kalıplarını uygulamanın" takım birlik ve beraberliğinde "ne kadar tahripkâr olduğunu" nihayet görmüş olmalı ki, "ihtiyar" Tilki, bu defa "doğru" olanı yaptı ve benden de alkış aldı!.. Temenni edelim ki, "geriye dönüş olmasın" ve "talebeleri ile arasına girmiş olan" büyük soğukluk, "sıcak" kucaklaşmalar ve "tatlı" ilişkilerle ortadan kalksın; böylece birliğin vereceği "sinerji" de takımın yolunu tamamen açsın!.. Ben, Manisaspor maçında, "yorgunluktan bitmiş" olduğu açıkça görünen Barış'ın yerine Serkan'ı oyundan alarak Ayhan'ı sahaya sürmesini ve "yorulan orta saha orta göbeği yüzünden üst üste goller yenmesini" eleştirebilirim, ama işte o kadar!.. Ama, Lincoln'ü, Hakan'ı, Arda'yı ve daha nicelerini "yok edecek, küstürecek, kıracak, bitirecek, moral olarak çökertecek" çağ dışı ve ilkel "disiplin uygulamalarını gördüğümde", Feldkamp'ı sonuna kadar, hem de "ağır şekilde eleştirmeye devam ederim", o devam ederse, ben de, "benim gibi düşünenler" de devam edeceklerdir!.. Zira, "Alman yarın ülkesine dönecek" ve "bu çocuklar" Galatasaray'a da, Türk Futbolu'na da hizmet etmeye devam edeceklerdir; onların kaybedilmesi değil, kazanılması esastır!.. "Süreli" bir görev yapan "bir yabancı hoca" için, "Türk futbolunun dününde ve bugününde olan" unutulmayacak futbolcularımızın ve "bugünle yarının yıldızları olacak" gençlerin "ilkel bir disiplin saplantısı" ile ve göz göre göre ezilmesini "tasvip ve teşvik eden" yorumculara da sadece ve sadece acıyorum; "kompleksleri ve takıntıları sebebi ile" gerçeklerden o kadar uzaklar ki!.. Bana sorulan soru şu: "Efendim, bu yaşta insan değişebilir mi, disiplin konusunda kendisini yenileyebilir mi?.." Hoca isen, "değişimin de, yenilenmenin de yaşı yoktur"; o nasıl "Ben futbolcunun yaşına bakmam, futbolcunun iyi oynayanı, kötü oynayanı vardır" diyorsa, biz de aynı şekilde "Hoca'nın eğitimi, yönetimi bileni vardır, bilmeyeni vardır, yaşı önemli değil" diyoruz ve Feldkamp'ın "bu yaşta", hem de "bir haftada öğrendiklerini saha içine yansıtmasını" da alkışlıyoruz!.. İnsanın hatalarını görmesi, onlardan ders alması ve bu dersleri hayatına yansıtması kadar "güzel" bir şey olamaz!.. "Böyle yapan" insanlar küçülmez, aksine büyürler!.. Feldkamp'ın, Hakan'ın kulağına "Seni oyundan alacağım, haberin ola" sinyalini vermesi "çok küçük bir ayrıntı gibi" görünebilir ama, "eğitimin ve yönetimin bence en önemli kurallarının birinin işletilmesi" demektir ki, "ayrıntının büyüğünden öte", hocalığın, yöneticiliğin esaslarından biridir!.. Şimdi soracaklardır okuyucularım bana; "Sen nereden bilebilirsin ki, bunu?.." Ben "mesleğimde", 1958'den beri yani tam "yarım asır" insan yönettim, hem de "gazeteci gibi" yönetilmesi, çok zor olan insanları!.. "Bana yapılmasını istemediğim, yapılmasını kabul etmeyeceğim" hiçbir şeyi "benimle beraber çalışan arkadaşlarıma yapmamaya gayret ve dikkat ettim" ve bunun da "faydasını" yöneticilik hayatımda çok ama çok gördüm!.. Saygıyı da, sevgiyi de, takım ruhunu da, sinerjiyi de "böyle" sağladım!.. Kabul etmediğim "o yaşta" bir Feldkamp'ın "bundan hiç haberi yokmuş" gibi davranmasıydı; "bir disiplin kompleksi ve takıntısı" yüzünden!.. Mevsim başının güzelim takımı berbat etmişti, nihayet aklı başına geldi; dilerim aklı başında kalmaya da devam eder!.. Biz de onu ve takımını alkışlamaya devam ederiz!.. Bu geceki maçta, ona da, talebelerine de bol şans ve bol gol diliyorum!.. Kolay gelsin!..