Dünya'nın hiçbir yerinde mesela Brezilya'da "Pele ile herhangi bir oyuncuya aynı muameleyi yapan" bir teknik direktör yoktur; olamaz; olursa da "alay konusu olur!.." Arjantin'de "Maradona ile herhangi bir Arjantinli futbolcuya aynı muameleyi yapan" bir teknik direktör var mıdır?.. Hangi teknik direktör "Hagi ile Mehmet'e aynı muameleyi yapmıştır"; yapabilmiştir?.. Hangi gazete sahibi, hangi genel yayın müdürü, hangi spor şefi, hangi gazete sahibi, dikkat buyurunuz, altını kalın çizgilerle çiziyorum; "dünyanın her yerinde her zaman olan, olabilen, sıradan bir olay, hatta sıradan bir olay bile olmayacak kadar eften püften bir olay için", mesela "Hıncal Uluç ile muhabir Hasan'a ya da Turgay Şeren ile Galatasaray'ı takip eden spor yazarı Hüseyin'e aynı muameleyi yapar" ya da yapabilir?.. Böyle şey olur mu?.. Bunun "ayrıcalık" ile, "disiplin adaleti" ile hiçbir ilgisi yoktur olamaz; zira o Mehmet'ler, o Hüseyin'ler, o Hasan'lar da "Hagi durumuna gelirlerse, Hıncal Uluç olurlarsa, Turgay Şeren olduklarında", elbette ve elbette "o günlerde o seviyeye gelmek için yola yeni çıkanlar gibi" muamele görmeyeceklerdir; o gün, bugünün Hagi'si, bugünün Hıncal Uluç'u, bugünün Turgay Şeren'i gibi muamele göreceklerdir; "disiplin adaleti" buradadır!.. Üstelik "ortada kamptan kaçma yok, işret yok, kumar yok, kadın yok, içki yok, adam ayartma yok"; yok da yok!.. Bir "üstelik" daha: Kampta Feldkamp yok ama, yardımcısı var, idari menajer var, yönetici var!.. "Kamp nizamını onlar da mı bilmiyor"; neden "uyarıp", işi "kol kırılır yen içinde" örneği "kimse duymadan" bitirmiyorlar da, "yemiyor, içmiyor" sabahın erken saatinde Feldkamp'a yetiştiriyorlar?.. "Onun ne yapacağını" bilmiyorlar mı?.. Bile bile "lâdes" değil mi?.. Kimi zor duruma düşürmek istiyorlar; Feldkamp'ı mı, Hakan'ı ve Lincoln'ü mü, yoksa "işler iyi giderken" çok önemli maçlar öncesi Galatasaray'ı mı?.. Evet, ortada "tam bir ispiyonculuk olayı" vardır ve "bu ispiyonculuk", Galatasaray'ın altına "ligde de, Avrupa'da da" adeta bomba koymakla eşdeğerdir!.. Şimdi "Yapılan doğrudur" diyen sevgili Adnan Polat'a soruyorum; Başkan Özhan Canaydın'ın "Zat- ı âlinize olan tavırları ile genç bir yöneticiye olan tavırları" aynı mıdır; olabilir mi?.. Onu da geçtim, Galatasaray Disiplin Kurulu mesela bir olayda "eski başkanlardan Selahattin Beyazıt ile herhangi bir üye olan Necmi Bey'i aynı tutabilir" mi?.. Karar verirken, "Selâhattin Beyazıt'ın Galatasaray'a onca hizmetini göz önüne almaz mı?.." Neymiş; "Disiplinin gereği, herkese eşit muamele etmekmiş"; hadi canım siz de!.. Bakınız ne diyor Almanya'nın en tanınmış spor yorumcularından Manfred Breuckmann, Lincoln için: "Lincoln çok üstün özellikleri olan, ancak bu performansını devamlı sürdüremeyen bir futbolu. Onu çocuk gibi sevip okşamak, hatta serbest bırakmak gerek. Zaten Schalke'de de benzer sıkıntıları oldu ve kadro dışı kaldı. Kendi haline bırakılınca 2 yıl daha Schalke'de oynadı." Bunu "bir gazeteci - yorumcu" görüyor, biliyor; benim "koca" Feldkamp'ım göremiyor, bilemiyor!.. Ya da "biliyor ve görüyor" da, "başka bir şey için" bile bile, göre göre yapıyor; "onun ne olduğunu" da "yazımın sonunu okuyunca" göreceksiniz!.. Onun için diyorum ki; "böyle bir disiplin anlayışı" kadar "ilkel" bir anlayış olamaz!.. Neymiş; "Lincoln'ün sabıka dosyası kabarıkmış!.." Yaza yaza, "onca yıl, onca kulüpte" 4 ya da 5 sabıka yazabiliyorlar; söyleyin bana "hangi futbolcuda yoktur?.." Diyelim ki "gerçekten sabıkalı"; peki kardeşim Feldkamp'lar, Adnan Polat'lar "onu, bunları bilmeden mi aldılar?.." Yani, Lincoln'ün "alınacak her türlü disiplin kararı ile sabıka kaydından düşmeyeceğini, onun tedavisi için başka metotların uygulanması gerektiğini" bilmiyorlar mıydı?.. Doktor, "her hastasını, aynı şekilde, aynı metotla, aynı reçete ve aynı ilâçla mı tedavi eder?.." Böyle doktor olur mu?.. Disiplin, "antrenman ve maç disiplini olarak" elbette ki "katı ve eşit olabilir" ve belki de olmalıd ır!.. Ama, "maç ve antrenmanda bile" bizlerin "ayrıcalık" dediğimiz ama aslında "ayrıcalık olmayan", futbolcuların "bünye, sağlık, yaş ve ruh hâli ile doğruda ilişkili farklıları" elbette olacaktır; olmalıdır!.. Bunun disiplinle "ne ilgisi var?.." Üstelik "buradaki olay, ne maçla, ne antrenmanla ilgili"; kampta, evet kampta ve "ağır bir ihmal, ağır bir ihlâl" yok!.. Kim olursa olsun, adı "Feldkamp" da olsa, kimsenin, "Hagi'den beri mumla aranan" bir orta saha oyuncusunu, yani Lincoln'ü, Türk futbolunun ve Galatasaray'ın temel direklerinden birini, kaptanını, yani Hakan Şükür'ü "böylesine incir çekirdeğini doldurmaz" bakınız "sebeplerle" demiyorum, "bahanelerle" kamuoyu önünde "küçük düşürmeye", bezdirmeye, kırmaya, "şeklen elbette yetkisi vardır" ama, hakkı yoktur!.. Yaptığı kendi adına da, Galatasaray gibi bir büyük kulüp adına da, Lincoln ve Hakan adına da "utanç vericidir!.." Bir Alman olduğu için iyi bilmesi gerekir: "Beyaz Tilki", ne yazık ki "Çöl Tilkisi Erwin Rommel" olmaya özeneceğine, ne yazık ki, "gösteriş tutkunu" Hermann Goering'e benzemeyi tercih etmiştir!.. Soru şu; "bunca yaşına, bunca tecrübesine ve bilgisine rağmen", Almanya'da "bir şampiyonluktan öte" büyük bir başarıya ulaşamamasının sebeplerinin "en başında" da "böylesine ilkel bir disiplin anlayışı" ile "futbolcularından kopuşunun etkisi" var mıdır?.. Ben "bunca yıl gazete üst yöneticiliği yapmış" bir insan olarak bu sorunun cevabını "iyi" biliyorum ama, gene de "burada konu futbol yönetimi olduğundan", onu da "teknik adam konusunun uzmanlarına bırakıyorum"; onlar söylesinler!..