Fenerbahçe - Galatasaray Kupa maçının 60'ıncı dakikasından beri tartışılıyor: "Feldkamp, Hakan Şükür'ü neden çıkardı?.." Bunun için düşünülebilecek "mantıklı" iki sebep vardı: 1- İhtiyar Tilki, "futbol bakımından bunamıştı!.." 2- Çok daha başka, tamamen "kompleksleriyle ilgili" bir "bilinçli" karar almıştı!.. Aradan iki gün geçti, bu sürede bu konu üzerinde çok düşündüm ve "bu iki sebepten" birincisini çöpe attım; Feldkamp ne kadar yaşlı olursa olsun, "bu yaşlılık, saha dışı ve saha içi kararlarında ne kadar etkili olursa olsun", bunca tecrübeli bir Hoca'nın "böyle bir kararı verecek kadar bir futbol bunamışı olmasına" imkân yoktu!.. (Gerçi, futbol bunamışlarının bazıları ne yazık ki spor basınımızda vardı ve 'çok takıntılı" yazılarından bu tedavi edilemez beyinsel rahatsızlıkları belli oluyordu!..) Onun için "ikinci" ihtimal üzerinde durdum ve "mantıklı" bir sonuca da vardım: Hakan Şükür 61 dakika oyunda kalmış ve "bu süreçte", önümdeki "spor gazetesinin verdiği elektronik istatistiklere göre" tam 6043 metre koşmuştu!.. Bu rakam, ortalama her dakika 100 metre civarında koştuğu anlamına geliyordu ve "yaşlı" denilen bir santrforun, Fenerbahçe maçında gösterdiği "fiziksel performans", mesela "çok iyi oynayan" Ümit Karan'a fark atıyordu; Ümit'in 92 dakikada yaptığı koşuların toplamı 7539 metreydi ve "dakika ortalaması" aşağı yukarı 82 metreye geliyordu.Gençlerden Serkan Çalık'ın dakika ortalaması 92, Barış'ın 80 metreydi.!.. Volkan, Emre, Uğur dakika ortalaması bakımından 80, Servet 60 metrenin altında koşmuşlardı. Hakan'ın üstüne çıkanlar sadece ve sadece Arda ile Mehmet Topal'dı!.. Ve dahası, Hakan Şükür "o dakikaya kadar" sahada "en tehlikeli" hücum adamı olarak göze çarpmıştı; Volkan'ın çok iyi kapatarak ayaklarına yattığı ve ayaklarına çarparak kurtulan "gol pozisyonu" haricinde, "direğin çok yakınından auta giden" ters köşeye şutu ve iki kafa vuruşu ile "iki takımın bütün golcülerinden" daha fazla "gol pozisyonu bulan" bir hücumcu olarak görünmüştü, maçta. Hakan, kendini iyi hazırlamıştı, hırslıydı, adeta "Kaçanlara bakmayın, ben gol atacağım bu maçta" diye bar bar bağırıyordu, futboluyla!.. Fenerbahçe defansı yorulmuş, bir makine intizamı içinde oynayan Hakan Şükür - Ümit Karan ikilisine kanatlardan etkili gelen Arda ve Serkan'ın da ele avuca sığmaz futbolları eklenince, bunalmaya başlamıştı!.. İşte "bunu fark etti" Feldkamp!.. Hakan'a "atacağı golle, yıllar sonra Fenerbahçe'yi Şükrü Saraçoğlu'nda yenen adam" unvanını vermemek için, onu oyundan aldı!.. "Aylardır oynamayan" Ayhan'ı oyuna sokmak komikliği ve riskini hiç düşünmeden, "Gol atacağız, bunu Hakan atmasın" ve "Kalli, Hakan'ı çıkarıp yerine Ayhan'ı alarak oyuna etkin bir müdahale yaptı, gol de bu yüzden geldi," denilsin diye, "futbolu birazcık bilen ve futboldan birazcık anlayan" herkesi çok şaşırtan ve ağır eleştirilere yol açan kararı aldı ve uyguladı!.. Ne var ki, "kazdığı kuyuya kendisi düştü" ve Hakan çıktıktan sonra, "o dakikalara kadar oyunda top yapamayan, Galatasaray kalesinde tehlike bile oluşturamayan" Fenerbahçe, birdenbire oyunun hakimi oldu ve art arda gol pozisyonlarına girmeye başladı Emre bir an geç kalsa, "Alex'in ters köşeye giden şutu" ağları bulacak ve Galatasaray "Saracoğlu'nda bir defa daha kaybedecekti!.." Hakan'ın çıkmasıyla "Ümit Karan da bütün etkinliğini kaybetmiş", sahada görünmez olmuş ve sahasından oyun kurarak çıkamayan Fenerbahçe, stoperlerini bile santraya çıkararak, Galatasaray yarı sahasına yerleşmişti!.. "Yaptığı yanlışı anlayan" ve bu defa "kaybetmeme telaşına düşen" Feldkamp'ın, rakibin 10 kişi kalmasına rağmen, korku ve panik içinde "hücumcularını peş peşe oyundan çıkarıp", takımı defans oyuncuları ile doldurmasının da sebebi buydu!.. İhtiyar Tilki, "yenilecek bir golün ve alınacak bir mağlûbiyetin kendisini tamamen bitireceğinin" bilincindeydi ve "beraberliğin, Galatasaray'ın Saracoğlu'nda yıllar sonra alınacak hem de haklı bir galibiyetine mal olsa da, kendisini kurtaracağını" biliyordu!.. İşte Arda ve Serkan'ın çıkarılıp, Mehmet Güven ve Bouzid'in sahaya sürülmesinin de "mantığı" ve "sebebi" buydu!.. Bakıyorum, bazıları hâlâ "Feldkamp devrim yapıyor" diye destanlar yazıyorlar!.. Bu nasıl bir devrimdir ki, daha bir hafta önce, "Bu takımda büyük eksikler var, 4 transfer isterim" diye tutturan Feldkamp değil miydi?.. Yarın Lincoln, Nonda, Ayhan, "aldırdığı" Barusso, Linderoth, Song takımdaki yerlerini alınca, "bu takımdan kaç oyuncu" sahada kalacaktı?.. Ya yönetim kurulu, Feldkamp'ın "istifa tehdidi ile istediği" Barusso'dan sonra "artı 3 transferi de yapsaydı", Fenerbahçe'ye karşı sahada yer alan futbolculardan hangisi "ilk 11'de oyuna başlayıp", 90 dakika oynama şansı bulacaktı?.. "Bu takım için" daha iki hafta önce "Utanıyorum" diyen kimdi?.. İhtiyar Tilki'nin "unutkanlık" anekdotları artık futbolcular arasında bile mizah konusuydu ama, basınımızdaki Kallici'lerin de mi "unutma" sorunu vardı ve acaba "Kalli'nin unutkanlığı" bulaşıcı mıydı?..