"Yıllarını futbola vermiş" ve "Türk futbolunda iz bırakmış" bir dostum, İstanbul'dan telefon etti: "Futbol Federasyonu seçimleri için yapılan kulisin bir bölümü için 'Bizans Komplosu' diyorsun ve 'Türk futbolunun yönetimini yıllar sonra İstanbul'un 'Üç Büyükleri'nin ele geçirmeye çalıştığını' yazıyorsun; görüşün genel çizgileri ile doğru... Maç naklen yayın havuzu kavgasında, İstanbul'un 'Üç Büyükleri' ve İstanbul'un bazı büyük medya grupları, Anadolu futbolunu ayağa kaldıran ve Anadolu kulüplerinin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayan adil paylaşımdan duydukları rahatsızlığı saklamıyorlar ve bu sistemin değişmesini ve havuzun yüzde 70-80'inin kendilerine verilmesini istiyorlar, İstanbul'un büyük medya grupları da 'Üç Büyükler'in maçlarını paylaşarak, büyük paralar kazanmanın peşindeler... Bu konuda yazdıkların da doğru... Amma... Bu defa bir başka detay var ki; onu gözden kaçırma!.." Dostum nefes almak için durakladığında söze girdim: "Galiba ne demek istediğini anlıyorum; özerk futbola yeniden siyaset de girdi!.." Cevap gelmekte gecikmedi: "Evet, siyaset de girdi ama, açılan bir başka kapıdan girdi... Şimdi dikkat et; İstanbul'da kapalı kapılar ardında yapılan toplantıların, görüşmelerin sonunda adı ortaya atılan ve futbolun başına getirilmek istenen zatın arkasında kimler var ve kimler onun seçilmesi için gayret sarf ediyor? Bu zat, Şenes Erzik'in yakın arkadaşı ve onun yetiştirdiklerinden... Bu zatın federasyon başkanı olmasını isteyenlerin ve bu yönde kulis yapanların başında da Aziz Yıldırım ve Celâl Doğan geliyor... Tabii işin bir de siyaset tarafı var... Siyasetin, 'bir liste ile' Halûk Ulusoy'a 'federasyonuna alacak ve gücü onlara vereceksin' dediğine dair bugüne kadar kulaklara fısıldananların, Ulusoy'un 'hayır' dediği, ilişkilerin koptuğu ve 'alınması istenenler' listesinin el değiştirdiği iddialarının üzerine eğilirsek, siyasetin o penceresinin de, yukarıda saydığım isimlerin mensup olduğu camiaya açık olduğunu görürüz. Yani... Erzik de, Yıldırım da, Doğan da Fenerbahçeli ve 'siyasetin futbolumuza açıldığı iddia edilen penceresinde' de, eğer bu pencerenin açıldığı iddiası doğru ise, bildiğimiz kadarıyla bir 'Fenerbahçeli gönlü' var... Bilmem anlatabildim mi, farklı olan detayı!.. Bundan sonrasını sen düşün ve bana bir şey sorma... Hadi iyi günler..." Telefon karşıdan kapandı ve ben telefonun ahizesi elimde kalakaldım!.. "Türk futboluna Bizans Komplosu" üzerine yazdığım yazı ve "Üç Büyükler'in beraberce Türk futbolunun kontrolünü ele geçirme plânları" üzerine kurduğum senaryonun "iki ayağı" kırılıvermiş, ortada "tek ayak" kalmıştı; "Fenerbahçe ayağı!.." "Dostumun senaryosu", bu hareketin içinde olan "diğer kuruluş ve insanların", Fenerbahçe'nin yapmak istediği darbenin "destekçileri olmaktan öteye" geçmediklerini söylüyordu; söylüyordu da, "acaba" gerçek mi idi? Bu telefon geleli iki gün oldu!.. İki gündür telefon başında, "gazeteci olmanın sorumluluğu içinde", futbolun göbeğinde yaşayan bir çok arkadaşımla "bu senaryo üzerine" konuşuyorum, soruyorum, araştırıyorum!.. "Evet öyledir" noktasına gelmedim; ama "bazı belirtilerin olduğunu" söylemeliyim!.. "Belirtiler" tesadüf mü, yoksa "bilinçli bir plânın parçaları" mı, henüz bilemiyorum!.. Söylemek istediğim; futbol camiamızın "bu konu üzerinde" düşünmesi ve araştırması... Hele hele, bu "enteresan ve önemli" iddia üzerinde Futbol Genel Kurulu'nda oy kullanacak olanların ve futbol medyamızın çok iyi düşünmesi lâzım!.. Futbolumuzun geleceğini birinci derecede etkileyecek bir seçime gidiyoruz; her şey ortaya dökülmeli, tartışılmalı, gerçekler bilinmeli ve oylar öyle atılmalı!.. Durum çok açık: Federasyon seçimleri karambole getirilemez!..