Fenerbahçe ve Galatasaray!..

A -
A +

"Beşiktaş'ı ayrı bölümde yazacağım için" onu ayırıyorum. Erciyes'in "A.Madrid gibi şanssız bir kura ve ümitsiz mücadelesini" de bir tarafa koyuyorum ve "hemen" Fenerbahçe ile Galatasaray'a geçiyorum!.. Fenerbahçe grubundaki "ilk iki maçında" büyük, hem de "çok büyük işler yaptı"; bundan sonrası için "ümitlendi" ve de bizlere ümit verdi, güven verdi!.. Edu'nun art arda gelen "inanılmaz hataları olmasa" Moskova'dan da "3 puanla dönülmesi" ve hemen hemen "gruptan çıkışın garantilenmesi" işten bile değildi!.. "Acaba 3'üncü olup UEFA'da devam hakkı elde edebilir mi" tereddütleri ile işe başlayan sarı-lacivertlilerin, "böyle düşünenleri mahcup edecek kadar" Avrupa Kupaları'na "alıştıkları" ve "iş yapacak hâle geldikleri", daha ilk maçta "İnter gibi bir devi futbol olarak domine edip yendikleri İstanbul maçında" anlaşılmıştı!.. Moskova'daki maçta da "işi pekiştirdiler" ve hatta "bu grubu birinci olarak bitirmelerinin hiç de sürpriz olmayacağını" gösterdiler!.. Alex'in "büyük maçlarda da oynamaya başlaması", Deivid'in çıtasını Türkiye'de "herkesi mahcûp eden" bir futbola yükseltmesi, Roberto Carlos'un takıma "güç, güven ve moral aşılaması", Fenerbahçe'nin Avrupa maçlarındaki "kalitesini ve çıtasını" birdenbire yükseltti!.. "Büyü ve papaz arama" gibi garip ve komik haberlerin kahramanı hâline gelen Kezman "biraz toparlansa ve golcü hüviyetine kavuşabilse", Appiah da artık "kendine ve takımına gelebilse"; Fenerbahçe'nin hem de Şampiyonlar Ligi'nde bütün Türkiye'yi ayağa kaldıracak olan "büyük bir başarıya doğru" yelken açması işten bile değil.. Heyecanla bekliyoruz!.. Galatasaray'a gelince!.. "En çok ümit bağladığımız" takım, 5 - 1'lik Sion galibiyetiyle "Ben yeniden Avrupa Kupaları'na döndüm" dedi. "...mi acaba?.." Sion gibi bir takımı "İki maçta da bu farkla yenmiş olsaydı" bile, Galatasaray için "Döndü" demek "henüz" mümkün değil!.. Neden?.. "Disiplin ve otorite gösterilerine çok tutkun ve meraklı" Feldkamp'ın "ne zaman, ne yapacağı" belli değil; bir!.. Sion gibi bir rakibe karşı "3 - 4 defa" tam da "şaşkın ördekler gibi" koşuşturup, çırpınıp, büyük hatalar yapan bir "çizgi kalecisi" ile Avrupa kupalarının ileri hatlarında "nelerin yapılabileceğinin önemle düşünülmesi" gerekiyor; iki!. "En kötü oynadığı maçlarda bile"rakip defans için "kâbus olmaya devam eden" Hakan Şükür'ün "hem de Galatasaraylı birkaç takıntılı başta olmak üzere" spor medyamızın "Hakan düşmanları tarafından" her türlü saldırıya maruz bırakılmasına karşı sürdürülen, hatta yöneticiler ve teknik kadro tarafından bu saldırılara "yeşil ışık yakılmasa bile sarı ışık yakıldığını adeta gösteren" sessizliğin takımda yaptığı ve yapacağı tahribat; üç!.. Duran toplarda, Galatasaray kalesine yollanan ortalarda, bir türlü giderilemeyen "ciddi" zafiyetin devam etmesi; dört!.. Volkan - Arda kanadındaki "arka boşluğun" bütün gayretlere rağmen "hâlâ" doldurulmayışı; beş !.. "5 - 1" kimseyi aldatmasın!.. "Üçüncü torbada olmak" (Nereden nereye; o da ön torbadaki bazı favorilerin elenmesiyle sağlanabildi; yoksa dördüncü torbada olacaktı, Galatasaray), 5 torbalık "tek devreli" bir grupta Galatasaray'a "2 çok güçlü, 2 de Sion'dan güçlü rakip getirebilir"; işte sarı - kırmızı takımın "asıl" Avrupa performansını "bu etapta göreceğiz"; ümit ve güven var; ama "garanti" yok!.. > Ve Beşiktaş!.. Hemen fikrimi söyleyeyim: "Beşiktaş'ın kadrosu", Avrupa kupalarında başarılı olmak için yeterli değil!.. Defansında "önemli" eksikleri var, orta sahasında eksikleri var, hele hele forvette çok eksikleri var!.. Bu eksikler, bıraktım Avrupa'yı, Türkiye liglerinde de Beşiktaşları çok üzebilecek eksikler!.. "Güçlü kadro, her şey var" pompalamaları ile iş yürümez; "ara transferde" mutlaka "gedikler kapanmalı" ve mutlaka "iyi bir golcü" alınmalı!.. Bitmedi; Başkan ve yönetim, "anlaşılmaz" bir adımla, Ertuğrul Sağlam'ın başına "Futbolun patronu benim" diyerek "bunu açıkça ortaya koyan"Sinan Engin'i getirerek, "kendi kendine çelme taktı"; tabii Beşiktaş'a da!.. Bir ipte iki cambaz oynamaz; "cambazlıkta çok acemi olan" ipten düşecektir; bunun da kim olduğu ortada!.. Futbolcu "bunu" hissetmez mi; hissederse, ne olur; işte olan budur!.. "Mafya babalarıyla ilişkisi olduğu" iddiaları yüzünden yargılanan ve henüz "aklanmamış" bir kişiyi "Beşiktaş takımının başına getirirsen", o da kalkar "Hakemler mafyadır" derse, ne olur ve ne olacaktır; işte "bugün olan" olacaktır!.. Dikkat, Süleyman Seba'dan sonrası "yönetimler" Beşiktaş'ı ileriye götürmüyor, tam aksine "geriye doğru" hızlı bir gidiş var!.. Fenerbahçe ile Galatasaray "arayı giderek açıyorlar", tıpkı "Trabzonspor gibi Beşiktaşlılar da dua etsinler"ki, "henüz" geriden "hızlı" gelenler yok; bir de "onlar" olsa, bilmem ki ne olacak?.. > Utanç verici!.. TV'de seyrederken de, gazetelerde resimlerini görüp, haberlerini okurken de ürperdim!.. "Moskovalı Aslanlar, CSKA'ya başarılar diler" pankartının altında toplananlar, bağıranlar; utanın!.. Siz de hiç mi, "ülke - millet aidiyeti" yok, izan yok, vicdan yok?.. Bu, "nasıl bir zavallı ve ilkel düşüncedir" ki; hâlâ tribünlere kadar ulaşabiliyor?.. Galatasaray UEFA Kupası'nı kaldırırken, tribünlerde sarı - lacivertli, siyah - beyazlı, bordo - mavili bayraklar, pankartlar yok muydu?.. Bu mudur, vereceğiniz karşılık?.. İşte ancak "kaz kafalılara yakışacak bu düşünce yüzünden", UEFA Şampiyonu olmuş, Süper Kupa'yı almış Galatasaray, UEFA Kupası grupları kura çekimi torbasına o da "seri başı olacak bazı takımlar sürpriz şekilde elenince", bir lütuf olarak "üçüncü torbadan" girebiliyor; yoksa yeri "dördüncü torba!.." "CSKA'ya başarılar dilerlermiş!.." Türk takımlarının Avrupa Kupalarına katılma payı "3 takıma düşsün" diye, öyle mi?.. Türk takımları Avrupa kupalarında "gruplardan önce" 3'er, 4'er eleme turu oynasın, mevsime temmuz ayında "maç yaparak başlasın" diye öyle mi?.. "Aslanlar" imişler, hadi canım; "sırtlanlar" bile "böyle" düşünmez, düşünemez!.. Ne yazık ki, TV'lerde seyrederken cinimi tepeme çıkaran "fanatik" reklamlarının da "bu düşünceyi tırmandırdığı, tahrik ve teşvik ettiği" bir gerçek!.. "Kız almaya giden babanın ve damat adayının salonu terk etmelerini alkışlayarak ve gülerek seyredenler" için, "bu reklamları hazırlayanlar, yayınlatanlar için", Moskova'da açılan pankart kadar "doğal" bir şey olabilir mi?.. "Ne kadar çok fanatikleşirsek, ne kadar çok fanatik olursa o kadar çok satarız, seyrediliriz" diyerek "genç beyinlerde yapılan tahribatı silâh olarak kullananlar", kendileri de "fanatik yazar - çizerler" ile "işi pekiştiriyorlar!.." Ne diyelim; al birilerini, vur ötekilere!.. Bazı ekran ve sayfaların, Moskova tribünlerinden farkı yok ki!.. > Skandallar futbolu!.. Ribery olayı, skandal!.. Del Bosque olayı, skandal!.. Sırada Tigana olayı var; skandal olacak!.. FIFA'nın ve UEFA'nın yazıları ortada iken, hâlâ "yalanlama gayreti içinde" Beşiktaş camiasını uyutmaya çalışan yöneticiler skandalı!.. Kulüplerin "bu borç batağında", yöneticilerinin gafleti, iş bilmezliği, beceriksizliği yüzünden kaybettiği "onlarca milyon euro ya da doların hesabını" kim veriyor, kim soruyor; hiç kimse!.. Böyle rezalet olur mu?.. "Bu rezaletlerin baş kahramanları" hâlâ kaptan köşklerinde oturuyorlar!.. "Kendi iş yerlerinde, bir müdürleri bunları yapsa", söyler misiniz bana; "bu patronlar" ne yaparlardı?.. Bunlar "sadece birkaç" örnek!.. Araştırılsa, say say bitmeyecek, onlarca , belki de yüzlerce olay ortaya çıkacak!.. Kulüpler böyle; ya federasyonlar?.. İşte "sadece" futboldaki son olaylar ortada: Trabzonspor - Sivasspor maçı, skandalı!.. Tahkim Kurulu'nca "doğruyu söylemedikleri" onaylanan "temsilcilere görev verilmesi" skandalı!.. Holosko'ya "Fenerbahçe maçı öncesi konan tedbir ve verilen ceza" skandalı!.. "FIFA hakem listesi" skandalı!.. Yaz yaz bitmez!.. Böyle başa böyle tıraş!.. Yazıklar olsun!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.