Fenerbahçe'den gerisi yalan!..

A -
A +

Fenerbahçe, "futbol işlerinde, her şeyi ile Galatasaray'dan da, Beşiktaş'tan da çok önde olduğunu" gösterdi!.. PSV'yi "nefes aldırmadan" eze eze yenerken, hocasıyla, futbolcularıyla, genciyle, tecrübelisiyle "takım olduğunu" ortaya koyacak bir futbolla "Şampiyonlar Ligi'nde yukarılara doğru tırmanma şans ve iddiasını" devam ettirdi; hem de Şampiyonlar Ligi'nin "oynayan takımların hepsinin ülke şampiyonu olduğu" tek grubunda!.. Zico'ya güvenmenin ve inanmanın meyvelerini topluyor, sarı - lâcivertli camia.. Lugano ve Deivid gibi takımın önemli birkaç oyuncusunun ikisin oynayamadığı bir maçta, "hiç zorlanmadan" Hollanda şampiyonunu yenerken, "mükemmel" bir futbol ortaya koyarak, bir gece önceki "8-0'lık kara kâbusu" Türk insanına bir nebze olsun unutturdular!.. Milletçe "bu büyük başarıya imza atan" Fenerbahçelilere şükran ve teşekkür borçluyuz ve "başarı grafiklerinin" gidilebilecek "en iyi basamağa kadar" süreceğine inanıyoruz. > Beşiktaş'ı bitirenler!.. Beşiktaş'ın "hiçbir tevil, mazeret ve bahane üretilemeyecek" hezimetinin ve kırdığı "kara" rekorun sorumluları ortadadır. Öncelikle "Beşiktaş'ın Başkanı" ve "Beşiktaş'ı babasının çiftliği gibi yöneten" bu başkana karşı "hiçbir şey yapmayan ve yapamayan" Beşiktaş yöneticileri, "en büyük" suçlusu ve sorumlusudurlar, 8-0'ın!.. Perşembe günü, Umur Talu'nun Sabah'taki yazısı, "spor yazmayan" ama "Beşiktaş'ın ne hâlde olduğunu ve neden bu hâlde olduğunu" çok iyi bildiğini gösteren bir gazeteci - yazarın, herkesin ama herkesin, özellikle de Beşiktaş camiasının okuması gereken "müthiş" bir "gerçekler" şamarıydı!.. Ya Sinan Engin?.. "Takımın çok iyi konsantre olması gereken" çok önemli iki maçın art arda oynanacağı bir haftaya "Derbi ertelenmeli, futbolcular iki maçı üst üste kaldıramıyor" diyerek giren bir "sözüm ona" menajer, daha işin başında "futbolcularını" bitirmişti; "Biz yorgunuz, bu maçlarda başarı sağlamamız zor!.." Ona Başkan, ona yöneticiler, ona Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam da katılınca, "konsantrasyonun tamamen dağılması" ve futbolcuların psikolojik olarak çökmesi elbette normaldi ve öyle de oldu!.. Beşiktaş Başkanı ve yöneticileri "takımlarının konsantrasyonlarının üst düzeye çıkması için" gayret edeceklerine, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın "hep kurduğu" tuzağa düştüler ve "İsmet Arzuman polemiğine girdiler"; işte "en büyük" hata!.. Ve ne yazık ki, "bu polemiğin dolduruşu içinde", İsmet Arzuman'ın kararlarını "çok yanlış değerlendirip", federasyona, hakeme, hakem camiasına ve en önemlisi "kendi kendilerine" savaş ilân ettiler ve "Avrupa Kupası maçını" unuttular!.. "Lig maçlarına PAF takımı ile çıkacağız" demek, futbol takımını "bitirmek" demekti, adeta göstere göstere harakiri yaptılar!.. Aslında Başkan'ın "bütün derdi", hedef saptırmak ve "kendisine gelecek eleştirileri, şimşekleri" başka tarafa yönlendirmekti; kazdığı kuyuya kendisi düştü!.. "İlâhi adalet", işte Liverpool'daki "8-0" ile tecelli etti; artık herkes onu "8-0'ın başkanı" olarak hatırlayacak!.. Tabii, Sinan Engin'i de!.. Ve tabii, "hak ettikleri" ağır eleştirileri yapanlara "Cenaze evinde düğün yapanlar" diyen, diyebilen Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam'ı da!.. İnsanda "biraz" sıkılma olur; en ağır eleştirilerin "Beşiktaş'ı hayatlarının en önemli değerleri arasında tutan" Beşiktaşlılardan, Beşiktaş taraftarlarından geldiğini göremeyecek, anlayamayacak kadar "kendini kaybetmiş" bir teknik direktörle Beşiktaş nereye kadar gidebilir?.. Sezon başında "Beşiktaş ona sahip çıkmalıdır, o büyük başarılara imza atacaktır" dediğim Ertuğrul Sağlam beni de, benim gibi düşünenleri de büyük hayal kırıklığına uğrattı ve uğratmaya da devam ediyor!.. "Onurlu" bir insan olarak, "yapması gerekeni" yapmalıdır!.. "Onurlu" insanlar "İsterseniz istifa edeyim" demezler; "istifa ederler"; zira "istifa" onurlu insanların "kendilerinin verecekleri" bir karardır ve inanıyorum ki, Ertuğrul Sağlam "onurlu", hem de "çok onurlu" bir insandır!.. Ertuğrul Sağlam hiç unutmamalıdır ki, "yazacağım" olay "8-0 kadar" ağır bir tablodur; maçın hakemi, Beşiktaş'ın acıklı hâlini görünce, "9'uncu, 10'uncu gollerin gelmesini önlemek için", sakatlıklardan ve değişimlerden dolayı 5-6 dakika uzatması gereken maçı 89'uncu dakikanın 57'inci saniyesine bitirmiştir; sen koca Beşiktaş'ı bu duruma düşürmüş bir Hoca'sın!.. Cenaze evinde "düğün yapan" yok; cenaze evinde "sağlam" bir insanı, "hiç yoktan öldüren" doktorlara "isyan var"; bilesin!.. > Feldkamp gerçeği!.. Galatasaray, yeni bir Trömsö faciasını, hem de bu defa "kendi sahasında ve kendi seyircisi önünde" yaşadı!.. Feldkamp'ın "Geretsleştiğini" yazmıştık; Alman Hoca, bizi mahcûp etmedi!.. Mevsim başının o güzelim, o herkese parmak ısırtan ve rakipleri korkutan, her maçta "hızla" ileriye gittiğini gösteren, çok kişinin "sezonun şampiyonu" olarak görmeye başladığı bir takımı, bu kadar kısa zamanda Gerets bile bu hâle getiremezdi, maalesef "çok güvenilen" ve "inanılan" Feldkamp getirdi!.. "İşini iyi bilen" bir hoca, "Helsinborg'un mesela Panionios maçını tribünden ya da kasetten dikkatle izlemiş olsa" ve "tedbirlerini" ona göre alsa, perşembe geceki "rezalet" olur muydu?.. İsveç Ligi'nin orta sıralarında yer alan Helsinborg'un teknik direktörü "bunu çok iyi yapmış", Galatasaray'ın kendi sahasından çıkarken "çok top kaptırdıklarını" görmüş, "kapılan bu toplarla", ağır Galatasaray geri dörtlüsünün arkasına atılacak pasların "gol getireceğini" anlamış ve "İstanbul'dan istediğini fazlasıyla alarak" ayrılmanın sırrını çözmüştü; yaptı ve kazandı!.. Feldkamp "yenilgi yüzünden çok acı çekmiş"; hadi canım sen de, "Sen kendin için acı çekiyorsun"; milyonlarca Galatasaraylının çektiği acı umurunda mı?.. Umurunda olsa, takımı, "işler iyi giderken", son derece "ucuz" ve de "aptalca" bir "disiplin gösterisi" ile bu hâle getirecek bir yolculuğa çıkar mısın?.. Bütün Galatasaraylılardan, "Bu yaşlı adamın, bu takımın başında işi ne" diyenlere karşı çıktığım, "Bu kurt hoca Galatasaray'a çok şeyler verecektir" dediğim ve yazdığım için özür diliyorum; Hakan'ı, Lincoln'ü, Hasan Şaş'ı, Arda'yı, Uğur'u, hatta Barış'ı, Serkan'ı "bitirmek için" elinden geleni ardına koymayan ve bunu da "başarı ile başaran" bu Hoca için yazdığım "bütün olumlu görüşleri" geri alıyorum!.. "Disiplin" diye Hakan gibi, Lincoln gibi takımın "lider" oyuncularını ve en büyük silâhlarını bir kalemde harcayan Feldkamp'ın düştüğü "acıklı" hâli de yazmam gerek: Gaziantepspor maçının devre arasında soyunma odasına "cumhur cemaat giren" yöneticilere "Burada ne işiniz var" diyemeyen bir Feldkamp "disiplinli ve ilkeli bir hoca" öyle mi; güldürmeyin beni!.. "Bu jesti yapamayan" bir hocaya, artık futbolcunun güveni kalır mı?.. "Sırtını başkana dayadığını" sık sık söyleyen Gerets'ten ne farkı kaldı, Feldkamp'ın?.. Sen, Galatasaray'ı Gaziantep önünde "verilmeyen iki açık penaltı ve sayılan açık bir ofsayt golle alınan çok haksız bir tanecik puana sevinir" hâle getirdin; daha ne diyeyim: Yazık!.. "Bu hoca ve ekibi ile" Galatasaray'ın "Avrupa'da ne yapacağı" ortaya çıktı; ligde de "benzer bir hüsran" görünüyor; kılavuzluğu Adnan Polat mı yapacak; görelim bakalım!.. > Federasyon uyuyor!.. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, bunu hep yapıyor!.. Beşiktaş maçından önce de "İsmet Arzuman polemiğini" çıkardı ve istediği tuzağı kurdu; hem rakibe, hem de maçın hakemlerine!.. Ve gene "istediğini" aldı!.. Federasyon çıkıp da, "İşte İsmet Arzuman'ın yönettiği Fenerbahçe maçları. İşte bu maçlarda ne kadar galibiyet aldığınız, ne kadar berabere kaldığınız ve ne kadar da yenildiğiniz ortada. Hakemle ilgili bu açıklamanız tamamen hakemleri etki altına almaya, havayı germeye ve rakibe tuzak kurmaya yöneliktir; bu açıklamanın altında imzası olanların hepsi tedbirli olarak Disiplin Kurulu'na sevk edilmiştir" dememiş, diyememiştir!.. "Bunu" diyemediği içindir ki, "hakemler aslanların önüne atılan zavallılar gibi" sahanın ortasında yapayalnız kalıyorlar, "o muazzam baskı altında" maç yönetiyorlar; "hata yapmamaları" mümkün mü?.. Hele hele, "hakem yamyamlığı yapan" hafta sonu gecelerinin "reyting avcısı" yorum canavarları da "hakemlerin her düdüğünde kasıt ve kötülük aramaya" devam edince, ortalık tam bir kan gölüne elbette ki dönüşüyor ve "bu" tabloyu da "RTÜK" seyrediyor!.. "Faul düdüğü çalan" İsmet Arzuman "kötü niyetli imiş" öyle mi?.. Bu nasıl bir insafsızlıktır ki, "maçın bitmesine 30 saniye kala" hakemin çaldığı "faul" düdüğüne "böyle" bir kulp takılır?.. Hakem "kötü" niyetli olsaydı, "neden faul düdüğü çalsın", bu düdüğü çalınca "Oyun bitti" işareti yapar, santraya yürürdü, kim ne diyebilirdi?.. Hadi canım siz de!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.