Fikret Orman'a mesaj!..

Sayın Başkan, sana tavsiyem, sağa sola laf sokuşturmayı bırak. Geçmişte kim ne demişse desin, ne yapmışsa yapsın, sen yeni stadın keyfini çıkar…

Enteresan bir kişiliği var; Fikret Orman'ın!..            Sevimli, uygar, sempatik bir görüntünün altından, zaman zaman "ona ve görüntüsüne  yakışmayan" sözler çıkıyor, tavırlar sergileniyor!..
Aslında, "hiç yapmaması gereken şeyleri ona yaptıran nedir", bilmiyorum; zira "Büyük iş yaptı, sadece Beşiktaş tarihine değil, spor tarihimize geçecek bir stadı, çok büyük bölümüyle kulübün kasasına dayanarak inşa etti" ve işte açıyor!..
Peki, hâlâ neden "ona buna" sataşıyor, laf atıyor; ihtiyacı var mı?..
Bırak kim ne derse desin, bırak kim ne yapmışsa yapmış olsun; sen "yaptığına bak"; neden onunla bununla uğraşıyor, "O ne dedi, bu ne dedi, o ne yapmıştı, ben ne yaptım" tartışmalarına, kıyaslamalarına giriyorsun?..
"Yanlış laf eden, haksız laf eden", bırak kendi utansın, mahcup olsun!..
İkide bir, yok yok, hemen her gün, "onca Beşiktaşlıya, Galatasaray başta onca büyük kulübe neden" laf sokuşturup, duruyorsun; üstelik "kendini mahcup edecek" sözlerle!..
"Antalya gaflarından ders almamış" olacaksın ki, bu defa da kalkıp; "Biz stadı yaparken, Galatasaray'daki gibi işçileri sokağa dökmedik, yürütmedik" diyebildin!..
Ne alaka; o inşaatta işçileri sokağa döken, yürüten Galatasaray Kulübü değil ki, stadın ihalesini alan ve yapan şirketti; eee?..
Bu kaçıncı, "Galatasaray sataşması?.."
Çok önce, bir Galatasaraylı psikolog arkadaş, bir sohbette "bu sataşmalar için" demişti ki; "Fikret Orman'ın Galatasaray takıntısı var galiba, işi gücü her fırsatta bizim kulübe laf sokuşturmak!.."
Neredeyse, bu son sataşmasıyla ben de "bu yoruma katılmak üzereydim" ki; ortaya "Saray" açıklaması geliverdi ve Fikret Orman "Bizi halk takımı diye tanıtıyorlar. Yok öyle bir şey! Türkiye'nin en klas takımı, Saray takımı Beşiktaş'tır" deyiverdi, üstelik "Artık Beşiktaşlılar sokaklarda dik yürüyorlar. Öyle ezilmiş durumda değiliz biz" de diyerek.
İyi düşünün Beşiktaşlılar; bu, "Artık …" ne demek, bu nasıl bir takıntı?..
Hımmm!.. Anlaşılıyor ki; mesele "Galatasaray değil, Saray!.."
Tıpkı bir zamanların "İkinci Cumhuriyetçilik" gibi, bir "değişim" hayal ediyor, Fikret Orman; "İkinci Beşiktaşçılık; halkın Beşiktaş'ı değil, Sarayın Beşiktaş'ı!"
Ne var ki, Çarşı Grubu, Sayın Başkan'a "gereken cevabı", hem de, "Sen saraylı olabilirsin ama biz halkın takımıyız. Biz Beşiktaşlılar, 113 yıllık şanlı tarihimizde 'ezik ezik gezenler' olarak değil, söz konusu Beşiktaş olduğunda 'ezip geçenler' olarak bilindik. Kartalı vuran kendi tüyünden yapılmış oktur derler, doğrudur" diyerek verdi.
Benim bütün Beşiktaşlılara tavsiyem "bu konuda" hassas, çok hassas olmaları; "saray özlemi ve ifadesi", Beşiktaş'ı tarihinden, halkından, ruhundan, taraftarından koparır; işte asıl "eziklik" o zaman başlar!.. 
Fikret Orman'a da, "İshal-i kelam" uyarısını bir defa daha yaparken, Alfred "Adler'i de, Kuramını da okumasını" tavsiye ederim.
Ülkenin en büyük üç kulübünden birinin, "tarih olan, tarih yazan" bir kuruluşun, bir camianın başkanının, "Adler Kuramı kapsamına girebilecek" bu sözlere ihtiyacı var mı?..
Sayın Başkan, arkana bakma; "büyük iş başardın" keyfini sür, yönetimine de, camiana da, muhaliflerine de sürdür!..
Kutlarım seni ve yönetimini; yeni stat, Beşiktaş'a da sporumuza da, futbolumuza da hayırlı, uğurlu olsun ve de dilerim ki, nice büyük başarıların sahnesi olsun!..

Not: Alfred Adler (1870 / 1937) - Avusturyalı bilim adamı, düşünür, psikiyatrist. Derinlik Psikolojisi'nin Sigmund Freud ve Carl Jung ile beraber 3 büyük kurucusundan biri ve de Bireysel Psikoloji ekolünün kurucusu ve kuramcısı.