Florya'daki Jeyar?!..

A -
A +

"Galatasaray'da neler oluyor" sorularımla başlayan ve sevgili kardeşim Hıncal Uluç'un "90 Dakika" programında üzerine gittiği ve bu gidişin dallanıp budaklandırdığı olaylar dizisine, "gerçek bir gazetecilik penceresi açılınca" doğrusu ya, ortaya tam da bir zamanlar TV'de "soluksuz" izlenen "Jeyar'lı Dallas Çiftliği" dizisine benzer bir tablo çıktı!.. Perşembe günü "Sabah Gazetesi'nde" Hıncal Uluç'un "Galatasaray'da olanı biteni anlatan" yazısı, sarı - kırmızılı camia adına da, kulüp adına da tüyler ürpertici idi!.. "Kulaktan kulağa söylenenlerin, anlatılanların", hatta Florya'nın göbeğinde konuşulanların "dörtte biri" bile doğru ise, yandı gülüm keten helva!.. Bir spor kulübü "böyle" yönetilmez, bir spor kulübünde "bunlar" olmaz!.. İddialar, konuşulanlar korkunç!.. "Galatasaray'ı kurtaracak" gözü ile bakılan bir yöneticinin, gerçekten Galatasaray'a çok şeyler veren ve kazandıran sevgili Adnan Polat'ın etrafında "dönen" ya da "döndürülen" ya da "iddiaların çoğunda olduğu" gibi, "onun döndürdüğü" söylenen olaylar, kulübü de, takımı da temelinden sarsacak cinsten!.. İhaleler. İhalelerde yardım istenen ve alınan oyuncular. Cemaat ilişkileri. Bunlar yüzünden "güç yetmediği" için tasfiye edilemeyen Hakan Şükür. "Hakan'dan kurtulmak için" devreye sokulan "yakındaş ve destekdaş" spor yazarları, gazeteciler. Kalli ile Hakan'ı "birbirine vurdurarak" yıpratmak ve "beraberce" tasfiye etmek oyunları. Ve daha neler neler. Sevgili Hıncal'ın yazısında, "bu iddialar", belki de "önemli bölümü" sadece ve sadece "söylenti olan" bu iddialar, "cevapları verilmeli, bu hesap temizlenmeli ve kriz mutlaka durdurulmalı" sonucuna bağlanıyor ama, o gün bu gündür, hâlâ "muhataplarında" ne ses var, ne seda!.. Hakan Şükür'ün "Beni yıpratmak için kampanya başlatıldı, olur olmaz bir yığın şey yazılıyor, çiziliyor, ya siz gerçekleri açıklayın, ya da ben basın toplantısı yaparak açıklayacağım" demesine rağmen, yöneticiler tam bir Sfenks sessizliğine bürünmüş durumda!.. Günlerdir, İstanbul'da olduğum sürece "yüz yüze", İzmir'de olduğum zamanlarda da "telefonlarla" bir yığın Galatasaraylı ile görüştüm; herkes şaşkın, her kafadan bir ses çıkıyor ve daha da kötüsü, her ağzını açan "Florya Dizisi'ne Dallasvari ve tüyler ürpertici yeni bir iddia ekliyor!.." Dikkat ediniz; geçen hafta "büyük gazetelerimizde hemen hemen aynı günlerde" Galatasaray'la ilgili "büyük haberler ve sayfalar" yapıldı!.. Hepsi, "aynı kaynaktan verilmiş" haberlerin, daha doğrusu "yönlendirilmelerin" renklerini ve kokularını taşıyordu ve "Ocak'ta Hakan Şükür'ün tasfiye edileceği üzerine kurulu idi!.." Hakan Şükür'ü "çileden çıkaran ve yönetim tarafından yalanlanmayan" bu haberin "kaynağı" kimdi?.. Varsa, bu sorunun cevabı, "Florya'daki Jeyar kim" sorusunun da cevabı "o" idi!.. Hatta "Beşiktaş maçı öncesi, Lincoln'ün ve Hakan Şükür'ün kadro dışı bırakılmaları olayı ile başlayan krizin plânlayıcısının" da, "işte o Jeyar olduğunu" söyleyen Galatasaraylılar vardı; diyorlardı ki; "Ahmet Akcan, Kalli'den önce onunla konuştu, o istese olayı orada kapatabilirdi, ama kapatmadı; Kalli - Hakan savaşını başlatmak için Akcan'a 'durumu Kalli'ye rapor etmesini' söyledi ve Galatasaray'da şemsiye işte o talimattan sonra tersine döndü!.." Dilin kemiği yok, "iş bu hâle geldikten sonra" Fısıltı Gazetesi'nde söylenenlerin, söyleneceklerin önüne kimse geçemez; böylece "nelerin gerçek", nelerin "yalan" hatta "iftira" olduğunu da kimse anlayamaz!.. Onun için, "birilerinin" ve başta Adnan Polat'ın, Kalli'nin, Hakan Şükür'ün, Ahmet Akcan'ın hatta "beraberce" medya önüne çıkıp, "sorulan bütün sorulara açık yüreklilikle cevap vermeleri gerekir"; bu iş başka türlü temizlenmez, temizlenemez!.. Susmak, "söylenenleri kabul etmek" demektir, hatta "bundan sonra" söylenecekleri de!.. İşte bir bomba daha: "Hıncal, 'Polat'ın Kalli ile Hakan Şükür'ün beraberce tasfiye edilmesi oyununun içinde olduğunun konuşulduğunu' yazmış. Ben bir adım daha ileri gidiyorum; aslında tasfiye edilmek istenen bir ikili değil üçlü var; Adnan Polat - Kalli - Hakan Şükür. Bunlar tasfiye edilince, öteki Adnan'ın(Sezgin) da gideceği biliniyor; bir taşla bu kadar kuş vurmaya çalışanlardır son günlerde medyayı ve medyadaki haberleri yönlendirenler; Adnan Polat kendi aleyhine kullanılacak haberleri verir mi?.. Bu haberleri spor yazarlarına verenleri bulursanız, Galatasaray'daki oyunların arkasında kimlerin ve daha doğrusu kimin olduğunu da bulursunuz!.." Bir başka Galatasaraylı'nın bu sözleri üzerine, işte oturdum "Florya'daki Jeyar kim" yazısını yazdım!.. Tam yazıyı bitirmiştim ki; "Florya mahreçli" bir son bomba daha telefonumdan kulağıma düştü; inanamadım ama "yazmazlık" da edemedim: "Kalli müslüman oldu, onun için Hakan Şükür gözden çıkarıldı!.." Deniyor ki; "Bu iddia da, Hakan aleyhine kampanyayı yönlendiren kaynaktan çıktı!.." İster inanın, ister inanmayın, söylentiler, tam bir "Dallas Çiftliği" manzarasını işaret ediyor!.. Ben de saf saf düşünüyordum: "Yahu, ligin en zayıfı olan ve en kötü futbolunu oynayan, takım olmaktan çok uzak bir Gençlerbirliği önünde, bu kadar kötü futbol oynayan, hakemin vermediği mutlak bir Gençlerbirliği penaltısı ile karşılaşmayı 3 - 2 zar zor kazanan Galatasaray, neden spor sayfalarında göklere çıkarıldı" diye!.. Meğer "Galatasaray için değil", başka bir şey içinmiş "o" yorumlar; "Hakan'sız Galatasaray" içinmiş!.. >> Hakaret ve tısss!.. Adam telefonda bar bar bağırarak diyor ki, bunca yılın spor yazarı, TSYD'de "en üst yöneticilik görevleri üstlenmiş", meslek kuruluşlarımızın en değerlilerinde yöneticilikler yapmış olan Güven Taner'e: "Bitmiş olan medyada adam olarak gördüğüm son kişi sendin. Ama senim de adam olmadığına karar verdim. TV'de böyle yorumları nasıl yaparsın?!!!" O gün bu gündür, Güven Taner'in, "Beşiktaş Başkanı" etiketini taşıyan ama "Çarşı Grubu ağzı" ile konuşan zat - ı muhteremin "kendisine telefonda neler söylediğini, nasıl hakaret ettiğini" açık açık yazdığı günden beri, benim meslektaşlarımda, benim Türkiye Spor Yazarları Derneği'mde "tık" yok!.. "Futbolcu" Emre'yi çarmıha geren benim medyam, benim derneğim, "kulüp başkanı" Yıldırım Demirören önünde sus pus!.. Hadi canım siz de!.. Söyler misiniz bana, başta TSYD Başkanı olmak üzere, derneğimin saygıdeğer yöneticileri, kuzum "dernek" ne için vardır, "sizler" ne için "o unvanları" taşırsınız?.. Yıldırım Demirören'in sözleri, sizleri hiç mi ilgilendirmiyor?.. Derneğimin genel merkezinin toplantı salonlarında "bu sözler" yankı bulmuyor mu?.. Yoksa, o salonların duvarları, "bu konulara duyarsız yöneticiler" tarafından "ses geçirmez" maddelerle mi kaplandı?.. Yeter artık, uyanın ve tüzüğün size yüklediği sorumlulukların gereğini yerine getirin!.. Yok yapmıyorsanız, yapamıyorsanız, gidin!.. Gidin de "yapacaklar, yapabilecekler" gelsin!.. Bu kaçıncı "görmüyorum, duymuyorum, tepki koymuyorum" olayı!.. Kim bilir belki de "tepki koymaya başlar" ve "beni Disiplin Kurulu'na verirsiniz"; bu da bir başlangıç; hiç olmazsa "bu yazım" bir işe yaramış olur!.. >> Gene "topal" olacak!.. Duyduk ki, "yeni futbol yasası çalışmaları", Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nde başlatılmış!.. Bu şu demektir; "dar bir çevre içinde ve de genellikle kapalı kapılar ardında hazırlanan" bir yasa taslağı, "tasarı" hâline getirilip Meclis'e gönderilecek!.. "İş olsun, torba dolsun" misali, kulüplere de "Görüşlerinizi bildirin" diye birer yazı gönderilecek; belki de gönderilmiştir!.. "Bundan önce" benzerlerini çok gördüğümüz örneklere benzeyecek olan ve "çıkarılsa dahi" daha çıktığı günden itibaren "topal" olarak damgalanacak olan bir yasa!.. "Bir türlü çağdaşlaştırılamayan" teşkilat yasalarında olduğu gibi!.. Bir türlü "şiddeti önleyemeyen", ne önlemesi, durmadan "pas pas" edilen "sporda şiddeti önleme" yasası gibi!.. Bu işi Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü yapamaz!.. Zira taraftır, taraflıdır, peşin fikirlidir!.. Bu iş, "Bakanlığın, Futbol Federasyonu'nun ve kulüplerin işidir" ve taslağı bu üçlü "beraberce" hazırlamalıdır!.. Bu üçlünün "eşit temsil edildiği" bir komisyon kurulur, komisyonun başkanlığına Şenes Erzik getirilir ve bu komisyon "çalışmaları yapar", taslağı hazırlar ve bakanlığa verir!.. "Bu olmazsa", çıkarılacak yasa, "bugünkünden daha iyi olmaz", olamaz!.. Beraberinde de "yeni" bir yığın problem getirir!.. Bizden uyarması!.. >> Yenelim!.. Bu geceki Norveç maçı için dün "Yenelim, ama nasıl" başlığı ile uzun uzun yazdım; bugün artık "sadece" temennimi yazacağım: "Yenelim de, nasıl yenersek yenelim!.." Ümidim var mı; çok az!.. Ama, dileğim "çok azın" gerçek olması!.. Fatih Terim'e de, sahaya süreceği ay - yıldızlı takıma da, binlerce kilometre uzaktan başarı diliyorum; Allah yardımcıları olsun!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.